23. Hukuk Dairesi 2014/9613 E. , 2015/7845 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, davalı ..."nın müvekkili kooperatif ile 13.05.2008 tarihinde imzaladığı kredi sözleşmesi ile, sekiz eşit taksitte ödenmek üzere 20.000,00 TL tutarında kredi kullandığını, diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarını, davalı ..."nın 13.11.2011 tarihli kredi taksidini süresinde ödemeyince bu miktarın müvekkili kooperatifin hesaplarından alındığını, bunun üzerine ... İcra Müdürlüğü"nün 2011/599 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının aynı kredi sözleşmesinden kaynaklı 27.07.2012 tarihli taksidini de süresi içinde ödememesi üzerine, yine Gördes İcra Müdürlüğü"nün 2012/384 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalıların söz konusu icra takiplerine itiraz etmeleri sebebiyle her iki takibin durduğunu, itirazların haksız olduğunu ileri sürerek, itirazların iptali ile takiplerin devamına ve %40 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalılar vekili, müvekkili ..."nın kullandığı krediden dolayı dava konusu kredi sözleşmesinin muhatabı olan ... tarafından müvekkillerine hesap kat ihtarının gönderilmediğini, bu hususta herhangi bir tebliğin yapılmadığını, müvekkillerinden, davalılar ..., ..., ... ve ..."nın borcun tamamından sorumlu olmadığını, davacı tarafça takip tarihinden önce asıl alacağa faiz talep edilebilmesinin ve takip konusu alacağa bileşik faiz talep edilebilmesinin mümkün olmadığını, talep edilen faiz oranının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kredi sözleşmesine konu borcun rehinle teminat altına alındığını, davacı tarafın öncelikle rehnin paraya çevrilmesine yönelik takip başlatması gerektiğini, bu nedenle usul ve yasaya aykırı icra takiplerine itiraz ettiklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; BK"nın 488. (TBK. 587) maddesi ile, aynı borca birden fazla kefil bulunması halinde,
rücu ilişkisinde kefillerin birbirlerine karşı kefalet oranında sorumlu olduğu, kefillerin kefalet oranının ise, aksi Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Temyiz incelemesi aşamasında, davalılar (kimlik tespiti yapılan) ... tarihli dilekçeleriyle her iki davayı kabul ettiklerine dair dilekçe sunmuşlardır.
Hüküm verildikten sonra davadan feragat edilmesi veya davanın kabul edilmesi halinde yerel mahkemenin davadan feragat veya kabul hakkında bir karar verebilmesi uygulaması hakkında 1086 sayılı HUMK’ta bir düzenleme bulunmamakta olup, 11.04.1940 gün ve 1939/15-70 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde hükümden sonra ortaya çıkan ve 6100 sayılı HMK’da bu konuda açık bir düzenleme yapılmamış, ancak bu kanuna dayanılarak çıkarılan ve yeni yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 06.08.2015 tarihine kadar yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin “Karar verilmiş dosyalara ilişkin işlemler” başlıklı 57. maddesinde “hükmün kesinleşmesinden önce davadan feragat, davayı kabul veya sulh halinde, hâkim dosya üzerinden bu konuda ek karar verir. Taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi sırf bu nedenlerle dosya istinaf veya temyiz incelemesine gönderilmez.” düzenlemesi getirilmiştir.
HMK"nın 5. kısım 3. bölümünde yer alan ve feragat gibi davaya son veren taraf işlemlerinden olan kabul, 6100 sayılı HMK"nın 311/1. maddesi hükmü uyarınca, kesin hüküm sonuçlarını doğurduğu gibi, aynı Kanun"un 309/2. maddesi uyarınca karşı tarafın kabulüne de bağlı bulunmamaktadır. Öte yandan, aynı Kanun"un 310/1. maddesi uyarınca davayı kabul, karar kesinleşinceye kadar her aşamada mümkündür. Mahkeme davadan el çektiğinden, karar ortada durduğu müddetçe, davayı yeniden ele alıp, kabul nedeniyle bir karar veremez. (11.04.1940 gün ve 1939/15-70 sayılı İBK ile YHGK"nın 21.11.1981 gün ve 2 E., 551 K. sayılı ilamı bu yöndedir.) YHGK"nın 19.12.2012 gün ve 13-1369 E., 1221 K. sayılı ilamı ile Dairemizin 06.12.2013 tarih ve 5603 E., 7763 K; 29.09.2014 tarih ve 2028 E; 6027 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; 6100 sayılı HMK"da açık bir hüküm bulunmayan ve İçtihadı Birleştirme Kararı ile yöntemi belirlenmiş bir konuda, yönetmelik hükmüne dayalı olarak, hükümden sonra davanın ele alınması suretiyle ek karar tesis edilmesi doğru değildir.
Bu itibarla, davalıların asıl ve birleşen davayı kabul beyanında bulunmaları nedeniyle mahkemece bir karar verilmesi gerektiğinden, bunun sağlanabilmesi için hükmün öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.