Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/2786
Karar No: 2021/2086
Karar Tarihi: 07.04.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/2786 Esas 2021/2086 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2020/2786 E.  ,  2021/2086 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Davacı, davalılarla ortak mirasbırakanı olan eşinden kalan taşınır ve taşınmazların intikallerinin yapılacağı söylenerek kendisinden vekaletname alındığını, ancak vekaletname kötüye kullanılarak miras taksimine ve temliklere konu edildiğini, kendisine hiçbir şey verilmediğini ileri sürmek suretiyle davaya konu taşınmazların miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, vekaletnamenin davacı tarafından serbest iradesiyle verildiğini, kandırılmanın söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, vekaletnamenin geçerli bulunduğu, miras taksim sözleşmesinin aksinin de ancak yazılı delille kanıtlanabileceği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; "Somut olayda; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve değerlendirme yapılmış değildir. Hal böyle olunca; davanın, vekaletnamenin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddiasından kaynaklandığı dikkate alınarak yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli araştırmanın yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı nitelendirme sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390. maddesi) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re"sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 12.08.2010 tarihinde ölen ..."un eşi, davalıların ise ..."un davacı ile müşterek olmayan çocukları olduğu,davacı ve davalılar arasında adi yazılı ve tarihsiz rızai taksim sözleşmenin imzalandığı anlaşılmaktadır. Seydişehir Noterliğinin 13.09.2010 tarihli düzenleme şeklinde vekaletnamesi incelendiğinde; davacı ile davalılar ... ve ...’in intikal- satış, taksim ve benzeri konularda davalı ..."u vekil tayin ettiği görülmektedir.
Tapu Müdürlüğünde düzenlenen 08.10.2010 tarihli rizai taksim senedinin de, davacı ... ile davalılar ..., ..., ...’e vekaleten, kendisi adına asaleten ... ve davalılar ..., ve ... tarafından imzalandığı, mirasbıkanları ..."dan intikal eden 489 ada 608 sayılı parseldeki 1 no’lu mesken, ikinci kat 3 no’lu mesken, üçüncü kat 4 no’lu mesken, 489 ada 528 sayılı parsel, 489 ada 605, 606, 862 ve 863 sayılı parsellerin tamamı ve 489 ada 835 sayılı parselin ½ payı ile 2103 sayılı parselin 1/3 payının anılan miras taksim sözleşmesi gereğince davacı hariç diğer mirasçılara verildiği, davacıya ise sadece 489 ada 608 sayılı parseldeki zemin kat bir no’lu meskenin 1/7 payının verildiği, ne var ki davacıya isabet eden 1/7 payın da davacının vekil tayin ettiği ...,tarafından 25.08.2014 tarihinde eşi olan diğer davalı ...’ye 3.150,00 TL bedelle temlik edildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen rızai taksim sözleşmesinin tüm mirasçıların katılımı ile yapıldığı ve davacı tarafından imzasının inkar edilmediği, Tapu Müdürlüğünde düzenlenen 08.10.2010 tarihli rızai taksim senedi ile de içeriğinin aynı olduğu tespit edilmiştir.
O halde, dava konusu taşınmazların rızai taksime uygun olarak taraflara devrinin gerçekleştiği, mirasçılar adına oluşan kayıtların iradelerine uygun olduğu anlaşılmıştır.
Ne var ki, davacı ...’nın davalı ...’ya verdiği vekaletnamenin haricen taraflar arasında imzalanan taksim sözleşmesinin yerine getirilmesi amacıyla yapıldığı, ancak miras taksim sözleşmesinde davacıya isabet eden 489 ada 608 sayılı parseldeki 1 nolu meskenin 1/7 payın vekil tarafından vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle eşi davalı ...’ye temlik edildiği gözetildiğinde sadece bu taşınmaz için davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ortadadır.
Hal böyle olunca, TMK’nun 676. maddesine göre mirasçıların kendi aralarında yaptığı miras taksim sözleşmesinin mirasçıları bağlayacağı kuşkusuz olduğuna göre, dava konusu 489 ada 608 sayılı parseldeki 1 nolu meskenin 1/7 payı yönünden davanın kabulüne, diğer dava konusu taşınmazlar yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken tüm taşınmazlar açısından davanın kabul edilmiş olması doğru değildir.
Davalılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.04.2021 tarihinde oyçokluğu karar verildi.












Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi