20. Hukuk Dairesi 2016/3134 E. , 2017/8396 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi vekili 17/03/2015 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; ... ilçesi, ... köyünde bulunan 125 ada 5, 8, 9, 10 ilâ 29 parsel sayılı taşınmazların mera niteliğiyle tapuda kayıtlı bulunduğunu ancak taşınmazların öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden olduğunu belirterek tapu kayıtlarının iptali ve orman vasfıyla Hazine adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, mera kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede arazi kadastrosu 766 sayılı Kanun hükümlerine göre 1988 yılında yapılmıştır. Orman kadastrosu ise henüz yapılmamıştır.
Mahkemece, çekişmeli parsellerin kadastro tespitlerinin askı suretiyle ilânını takiben 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, 5841 sayılı Kanunun 2. maddesiyle 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, gerekçeli karar 23.07.2011 tarihli ve 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve bu maddeler özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekteyse de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır (Örneğin: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 08.05.1987 tarih 1986/3 E. ve 1987/4 K. sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 - 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları).
Kamu malı kavramıyla ilgili en açık ve ayrıntılı yasal düzenleme, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesinde yer almakta, bu maddede “Kamu Malları” başlığı altında, kamunun ortak kullanımına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerler hakkında ayrıntılı düzenlemeler bulunmakta, eş düzenlemelere 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde (madde 641,912) ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununda (madde 715,999) yer verilmektedir. 3402 sayılı Kanunun
16/D maddesi de Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanların, kadastro çalışmaları sırasında ne şekilde işleme tabi tutulacaklarını açıklamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.1988 gün ve 1988/1-825 E. ve 1988/964 K.; 06.05.1992 gün ve 1992/1 - 187 E. ve 1992/295 K.; 24.03.1999 gün ve 1999/1 - 170 E.- 1999167 K.; 22.09.1999 gün ve 1999/1 - 568 E. - 1999/569 K.; 27.02.2002 gün ve 2002/1 - 19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1 - 335 E. - 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 - 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911 - 3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261, 27.06.2008 gün ve 2008/4257-9287, 09.10.2008 gün ve 2008/8409 - 12530, 20.01.2009 gün ve 2008/15375 - 519 sayılı kararların da değinildiği üzere, gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında Hazine tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekte ise de, Hazine tarafından açılacak bu tür davaların (10) yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı hususu yerleşmiş Yargıtay Kararları ile istikrarlı bir şekilde uygulanmaktadır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, Orman Yönetiminin iddiası ve davalı tarafın savunması ve her iki tarafın delilleri sorulup, toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/10/2017 günü oy birliği ile karar verildi.