"İçtihat Metni"
Davacılar, davaya konu Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi"nin 22 Ekim 2004 tarihli nüshasında davalı Servet Kabaklı tarafından kaleme alınan "Konuşturana, dinleyene yazıklar olsun!" başlıklı yazıda kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Davalılar, haberin eleştiri niteliğinde ve espirili bir dille kaleme alındığını, güncel ve kamu yararı bulunduğunu, davacılara yönelik matufiyetin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı tarafından yazılan yazının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yazının bütünü incelendiğinde makalenin yayınlandığı günlerde güncelliği olan ve kamuoyunda çok tartışılan "Azınlık Raporu" nun içeriğine eleştiri getirilmektedir. Yazının birinci bölümünde genel olarak Türk aydınının yaşadığı dönüşüm ve ulusal konularda sergilenen yaklaşım sert bir dille eleştirilmekte, davacı Baskın Oran"a yönelik ikinci bölümde ise; davacılar tarafından hazırlanan "Azınlık Raporu"nda yer alan düşünceler ve davacıların önerileri eleştirilerek bu rapora yönelik kanaat açıklaması yapılmaktadır. Son bölümde yer alan ifadelerin ise davacılara yönelik olmayıp başka kişilere yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölüm bakımından matufiyet unsurunun gerçekleştiği söylenemez. Yazının tamamı incelendiğinde, davacıların kişilik haklarına saldırı amacının bulunmadığı, azınlık raporuna yönelik düşünce açıklaması niteliği taşıdığı, eleştiri sınırının aşılmadığı görülmektedir. Şu durumda tazminat isteminin tümden reddine karar vermek gerekirken, yerinde görülmeyen gerekçeyle kısmen kabul edilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 03.06.2009 gününde, ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.