1. Hukuk Dairesi 2014/4683 E. , 2015/3638 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2009/310-2013/413
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, ya da tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanın 6 nolu bağımsız bölümde maliki olduğu 1/2 payını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile ya da tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı, tenkis davasınında süresinde açılmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan Münibe"nin 15.9.1999 tarihli resmi akit ile kat mülkiyeti kurulu 48 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu mesken nitelikli bağımsız bölümde adına kayıtlı 1/2 payı davalıya satış suretiyle temlik ettiği, murisin 20.8.2008 tarihinde ölümü üzerine geriye mirasçı olarak davacı çocukları ile dava dışı çocuğu Muammer"in kaldığı, davalının ise murisin torunu ve dava dışı mirasçı Muammer"in oğlu olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; tarafların delil listesinde bildirdikleri Edirne 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2008/336 esas, Fatih 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/1188 esas, Fatih 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/1331 esas sayılı dava dosyaları ve Edirne 1. Noterliğinde düzenlendiği belirtilen 21.2.2000 gün ve 2335 yevmiye nolu ihtarname ile yine delil listesinde belirtilen tapu kayıtlarının merciinden getirtilmeden ve değerlendirme yapılmadan mahkemece sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle bir araştırma yapılıp tarafların delil listesinde gösterilen tüm dava dosyaları, kayıt ve belgelerin merciinden getirtilmesi, özellikle davalı ile arasındaki beşeri ilişkilerin değerlendirilerek murisin gerçek iradesinin açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.