Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2009/5-159
Karar No: 2009/210
Karar Tarihi: 27.05.2009

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/5-159 Esas 2009/210 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu 2009/5-159 E., 2009/210 K.

Hukuk Genel Kurulu 2009/5-159 E., 2009/210 K.

  • HUKUKİ YARAR
  • KAMULAŞTIRMA
  • 5393 S. BELEDİYE KANUNU [ Madde 34 ]
  • 5393 S. BELEDİYE KANUNU [ Madde 38 ]
  • 5393 S. BELEDİYE KANUNU [ Madde 18 ]
  • 2942 S. KAMULAŞTIRMA KANUNU [ Madde 16 ]
  • 2942 S. KAMULAŞTIRMA KANUNU [ Madde 22 ]
  • "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki "Tapu İptali ve Tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Narman Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.06.2008 gün ve 2008/22 E-24 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 15.12.2008 gün ve 2008/14065-16143 sayılı ilamı ile;

    (...Dava, davacı idare tarafından daha önceden kamulaştırılan ancak bedeli ödenmeyen taşınmaza idarenin artık ihtiyacı olmadığından, önceki malikleri adına tapuya tescili istemine ilişkindir.

    Mahkemece davacı yanın davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

    Kamulaştırma kararı idari yönden kesinleştiği gibi, açılan bedel artırım davası da kesinleştiğinden, davalının her zaman ödenmeyen çekişmesiz bedel ile arttırılan bedelin tahsili için yasal yollara başvurma hakkı olduğu, bu nedenle de ihtiyacı kalmayan taşınmazı iade etmekte davacı idarenin hukuki yararı bulunduğu gözetilerek ve davanın davalı tarafça kabul edildiği de nazara alınarak işin esasına girilip, esastan hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi,

    Doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davacı temsilcisi ve davalı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Dava, davacı idare tarafından önceden kamulaştırılan, ancak bedeli ödenmeyen taşınmaza idarenin artık ihtiyacı olmadığından, önceki malikleri adına tapuya tescili istemine ilişkindir.

    Davacı Narman Belediye Başkanlığı temsilcisi dava dilekçesinde; Belediye Başkanlığı yararına kamulaştırılmış olan davalıya ait 101 ada 151 parsel sayılı taşınmazın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 16. maddesi uyarınca verilen tescil kararına dayanılarak idare adına tescil edildiğini, ancak taşınmazın amacına uygun kullanılmadığı gibi başka bir ihtiyaç için de kullanılamayacağını ileri sürerek, taşınmazın davacı idare adına olan tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    Davalı vekili 22.5.2008 tarihli dilekçesinde ve duruşmada, davayı kabul ettiklerini beyan ve imza etmiştir.

    Mahkemenin, "davacı idarenin kamulaştırma yoluyla mülkiyetine geçen taşınmazı tapuda rızaen davalıya devir hak ve yetkisine sahip olmasına ve kamulaştırılan taşınmazın önceki malikine iadesi konusunda Kamulaştırma Kanunu"nun 22. maddesinde açık düzenleme bulunmasına rağmen, davacının böyle bir dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı" gerekçesiyle "davanın reddine" dair verdiği karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire"ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

    Bozmadan sonra, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davacı idareyi temsilen duruşmaya katılan olmamış; davalı vekili ise, davayı takip edeceklerini beyanla, bozma ilamına uyulmasına karar verilmesini talep etmiş; Yerel Mahkeme önceki kararında direnmiştir.

    Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşmeler sırasında, esasın incelenmesine geçilmeden önce; hükmün davacı yararına bozulmasından sonra, bozma ilamına karşı davacı tarafça beyanda bulunulmamış ve davalı vekilinin de bozmaya uyulmasını istemiş olması karşısında, Mahkemece direnme kararı verilmesine usulen olanak bulunup bulunmadığı ön sorun olarak incelenmiş ve şu sonuca varılmıştır:

    Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi hükmüne göre, Hakim, Yargıtay"ın bozma kararı üzerine tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir.

    Görülüyor ki hakim, kural olarak Yargıtay bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak, uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir.

    Diğer taraftan, nizalı kazada eğer bozma kararına karşı diyecekleri sorulan tarafların bozma kararına uyulmasını istemeleri, bozma nedenleri bakımından bozma kararına uyulmasını isteyen tarafı bağlayabilecek ve davayı karşı taraf yararına sona erdirebilecek bir nitelik taşıyorsa böyle bir durumda hakimin artık direnme kararı vermesi olanağı bulunduğundan da söz edilemez.

    Eş söyleyişle, bozma nedenlerinin Kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re"sen) göz önünde bulundurulması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme önceki kararda direnemez.

    Bu bağlamda somut olay incelendiğinde; eldeki dava çekişmesiz yargıya ilişkin olmayıp, ortaklığın giderilmesi davasında olduğu gibi, çift yönlü bir dava niteliğinde de değildir.

    Ne var ki; davanın tarafları ve uyuşmazlık açısından, kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla taraf iradelerinin hukuki sonuç doğurmasına engel olacak bir yönünün olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

    5393 sayılı Belediye Kanununun 18/e maddesine göre, Belediyeye ait taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması halinde tahsisin kaldırılmasına karar verme yetkisi Belediye Başkanına değil, Belediye Meclisine aittir.

    Belediye yararına yapılan kamulaştırma nedeniyle idare adına tescil edildiği anlaşılan taşınmazın tapu kaydının iptaliyle önceki malik adına tescilinin talep edildiği eldeki davanın, Belediyeyi temsilen bizzat Belediye Başkanı tarafından açıldığı; ancak Belediye Meclisince, taşınmazın mülkiyetinin davalıya iadesi yönünde alınmış bir karar bulunmadığı gibi, Belediye Başkanına bu hususta bir görev ve yetkinin verilmediği de anlaşılmaktadır.

    Davacının, davanın konusu üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmadığı böyle bir davanın niteliği ve uyuşmazlık kapsamının, kişisel yönünden çok kamusal yönünün ağır bastığı kuşkusuzdur.

    Kamu düzenine ilişkin olan ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re"sen) göz önünde bulundurması gereken temyize konu davada, taraf iradelerinin hukuki sonuç doğurmayacağı; Mahkemenin, taraf iradelerini nazara almadan direnme kararı vermesinin olanaklı bulunduğuna oybirliğiyle karar verilmiştir.

    Ön sorun bu şekilde aşıldıktan sonra, işin esasına gelince;

    Öncelikle belirtilmelidir ki, davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekli olup, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır.

    Eda davalarında davacı, kural olarak dava açmakta hukuki yararının varlığını bildirmek ve ispat etmekle yükümlü değildir. Ne var ki, şüphe halinde hukuki yararın bulunup bulunmadığının inceleme konusu yapılması gerektiği açıktır.

    Bu noktada; 5393 sayılı Belediye Kanunu"nun 18. maddesinin 1. fıkrasının e bendine göre, "Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması halinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi yirmi beş yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek" görev ve yetkisi Belediye meclisine aittir.

    Taşınmaz mal satımına, trampasına ve tahsisine ilişkin meclis kararlarını uygulamak yetkisi ise, aynı Kanunun 34. maddesi uyarınca, Belediye Encümenine tanınmıştır.

    Öte yandan, 5393 sayılı Belediye Kanunu"nun 38. maddesinde Belediye Başkanına, belediye teşkilatının en üst amiri olarak belediye teşkilatını sevk ve idare etmek, belediyeyi yargı yerlerinde temsil etmek görev ve yetkisi verilmiş olup; aynı maddede ayrıca, Kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararını gerektirmeyen görev ve yetkileri de kullanacağı, belirtilmiştir.

    Şu açık hükümler karşısında, Belediye adına kayıtlı bulunan taşınmazın her ne şekilde olursa olsun devir yetkisinin belediye başkanı ya da belediye encümenine değil, belediye meclisine ait olduğu; belediye başkanının Kanunda öngörülen görev ve yetkilerini aşarak, taşınmaz malın devri konusunda dava yoluyla da olsa tasarrufta bulunamayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

    Diğer bir ifadeyle, belediyeye ait bir taşınmaz malın devri, belediye meclisinin ancak bu yönde alacağı bir kararla ve bu kararın Belediye Encümenince uygulanması suretiyle mümkündür.

    Somut olayda olduğu gibi, belediye başkanı her ne kadar 5393 sayılı Kanunun 38. maddesine göre, belediyeyi yargı yerlerinde temsil etmek görev ve yetkisini haiz ise de; belediye meclisinin yetki ve görevi kapsamında bulunan bir konuda, belediyeyi temsilen, Belediye meclis kararı olmadan ve yetki verilmeden belediye başkanınca açılan bu davada, Kanun dolanılarak işin esasına girilmesi ve bu cümleden olarak, taşınmazın önceki malikine iadesi konusunda hüküm tesisi olanaklı değildir.

    Bu itibarla, 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümlerinin açıkça ihlali suretiyle açılan davada; davacının, dava açmakta korunmaya değer bir hukuki yararının varlığından söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.

    Şu da eklenmelidir ki; tarafların, dava konusu taşınmaz üzerinde tasarruf yetkilerinin bulunmadığı böyle bir davada, davalı tarafça davanın kabul edilmiş olmasının da, davayı ve uyuşmazlığı sona erdirmeyeceği açıktır.

    Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, isabetli değerlendirme ve teşhis sonucu, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine dair verilen önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya uygundur. Direnme kararı bu nedenle onanmalıdır.

    S O N U Ç: Davacı temsilcisi ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahali olmadığına, 27.05.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi