15. Ceza Dairesi 2019/1634 E. , 2019/1923 K.
"İçtihat Metni"
Banka veya kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken krediyi sağlamak amacıyla dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 10.02.2017 tarih ve 2016/50246-2017/12076 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine dair mercii Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.01.2018 tarih ve 2017/1642 değişik iş sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 21.01.2019 gün ve 94660652-105-06-7124-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.01.2019 gün ve 2019/8288 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu,
Somut olayda, hakkında vesayet kararı verilen ..."ün şikayet konusu suça ilişkin olarak şüpheliye vekalet verdiği, bu nedenle de şüphelinin banka kredilerine imza atma konusunda yetkisinin bulunduğu, şüphelinin üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,
Müştekilerin babaları olan ...ün vesayet altına alındığı, eşi ..."ün vasi olarak atandığı, 16.07.2013 tarihli, 7.000.000 Türk lirası sözleşme ve 8.750.000 Türk lirası kefalet tutarlı genel kredi sözleşmesinin incelenmesi sonucu sözleşme altındaki el yazıları ile imzaların babaları olan ..."e ait olmadığı, atılan imzaların şüpheli ... tarafından taklit edilmek suretiyle atılmış olabileceğini düşündüklerinden bahisle şikayetçi olduklarının anlaşıldığı,
Dosya kapsamına göre, ..."ün imza örneklerinin dosyaya sunulmasını müteakip, şüphelinin imza örnekleri ile ..."ün imza örneklerinin karşılaştırması suretiyle aldırılan 21.07.2016 tarihli bilirkişi raporunda, kredi sözleşmesinin düzenleme tarihi olan 16.07.2017 tarihine daha yakın tarihli..."e ait başka imza örneği ile karşılaştırılmasının daha sağlıklı olacağının bildirilmesini takiben, 12.12.2016 tarihinde tekrardan bir bilirkişi raporu aldırıldığı ve anılan bilirkişi raporunda şikayete konu sözleşmede yer alan "sözleşmenin bir suretini elden aldım", "...", "...", "yukarıdaki şartlara müteselsil kefil olduğumuzu kabul ederiz" yazılarının şüphelinin elinden çıktığının bildirilmesi karşısında, buna rağmen bu hususa hiç değinilmeden sadece ..."ün şikayet konusu suça ilişkin olarak şüpheliye vekalet verdiği, bu nedenle de şüphelinin banka kredilerine imza atma konusunda yetkisinin bulunduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğinin anlaşıldığı, dosya içerisinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karara konu vekaletnamenin yer aldığı, ancak bu vekaletnamenin altındaki imzanın ..."e ait olup olmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılması gerektiği, bu hali ile eksik araştırma sonucu karar verildiği, ayrıca şüpheli Serkan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca somut olaydaki müştekiler ... ve ..."in de yine müşteki olarak yer aldığı ve şikayete konu olaya benzer nitelikte bir olaya ilişkin iddianame düzenlendiğinin anlaşıldığı, bu kapsamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma ihtimalinin iddianame tanzim edilmesi sonucu davaya bakacak Mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, hesap sahibinin önceden verdiği açık ya da örtülü rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan failde zarar verme bilinci bulunmayacağından kastın varlığının ileri sürülemeyeceği, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul edilemeyeceğinden hareketle; somut olayda şikâyetçilerin iddialarının, şüphelinin yetkilisi olduğu ...Sarp Lojistik şirketi adına kullandırılan kredide yer alan ... ile yetkilisi olduğu Serkan Nakliyat ve Petrol Ürünleri şirketinin kefil olarak gösterilmesine ilişkin yazı ve imzaların şüpheli tarafından taklit edildiğine ilişkin olduğu, ancak Ankara 18. Noterliğinin 03.04.2012 tarihli düzenleme şeklindeki vekâletnamesinin içeriğinden, ...’ün, şirket adına alınacak taşınmaz alım satımı ile banka veya kredi kurumlarından borç, kredi ve alacakları talep etmek üzere şüpheliyi vekil tayin ettiğinin anlaşıldığı, bu durumda, kredi sözleşmelerindeki yazı ve imzaların ...’e ait olup olmadığının bir öneminin kalmadığı, sahteliği ispat edilinceye kadar geçerli olan düzenleme şeklindeki vekâletnamenin sahte olarak düzenlendiği konusunda da herhangi bir iddianın bulunmadığı, öte yandan, söz konusu kredilerin 2010 yılından beri devam eden kredi sözleşmelerinin devamı olup, bu kredilerin kasten ödenmeyerek şirketin zarara uğratılmasının da söz konusu olmadığı, dolayısıyla sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının yasal unsurlarının oluşmadığı kanaatine ulaşıldığından, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.01.2018 tarih ve 2017/1642 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 11.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.