9. Hukuk Dairesi 2016/4990 E. , 2016/11714 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile prim, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, ikramiye ve ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12/04/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A)Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait muhtelif işyerlerinde 15.03.2000 tarihinden 31.08.2008 tarihine kadar 8 yıl 9 ay 16 gün çalıştığını, davacının anılan işyerinde 01.07.1997 tarihinde işe başladığını, fakat karşı tarafın sigorta göstermemesi nedeniyle 3 ay sonra işten ayrılmak zorunda kaldığını, 08.00-21.00 arasında çalıştığını, hak ettiği ücretin ödenmediğini, bu hususu dillendirmesi üzerine yakınının cenazesi için izin istediğinde davalı yetkilisinin davacıyı çeşitli hakaretlerle işyerinden kovduğunu, uzunca bir süre mağdur olduktan sonra karşı tarafın davacıya kısmi bir ödeme yaptığını, fakat ödenen tutarın davacının alacaklarını karşılamaktan çok uzak olduğunu, ücretinin 850 TL olduğunu, son aylık ücretinin ödenmediğini iddia ederek, kıdem, ihbar tazminatı, ücret, fazla mesai, genel tatil ücreti, prim ve ikramiye alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, davacının iş akdinin yaşanan ekonomik kriz nedeniyle geçerli nedene dayalı olarak feshedildiğini, davacının 28.03.2001-31.12.2008 arasında çalıştığını, hak ettiği tüm kıdem, ihbar tazminatı ve maaş alacaklarının ödendiğini, maaşının brüt 640 TL olduğunu, son maaşının banka hesabına yatırıldığını, itirazı kayıt olmaksızın bordroları imzaladığını, imzalı bordroların sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğunu, davacının maaş hesabına 5479 TL kıdem tazminatı, 1119 TL ihbar tazminatı ve 434 TL maaş alacağı yatırıldığını, davacının fazla mesai, genel tatil, prim ve ikramiye alacağı bulunmadığını, çalışma saatlerinin haftanın 5 günü 08.00-18.00 arasında olduğunu, 1 saat ara dinlenme yapıldığını, ulusal bayram-genel tatil günlerinde çalışılmadığını, prim veya ikramiye adı altında herhangi bir ödeme söz konusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)Yargılama Süreci ve Yerel Mahkeme Kararının Özeti.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kıdem, ihbar tazminatı, ikramiye, ücret, fazla mesai, bayram tatili ücreti alacaklarının tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin ilk kararı davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 12.02.2014 tarih ve 2011/54326 E. 2014/4269 K. sayılı ilamı ile “ Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacının işyerinde ne iş yaptığı anlaşılamamaktadır. Davacı tanıklarından biri sıva işi, diğeri inşaatta çalıştığını beyan ederken, davalı tanığı makineci olduğunu bildirmiştir. Tanıklar yeniden dinlenerek davacının ne iş yaptığı açıklığa kavuşturulup, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda buna göre ücret araştırması yapılarak, davacının ücretinin buna göre belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalıdır.
3-Davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı çekişmeli olup, davacı tanıkları işlerin yoğun olduğu dönemlerde fazla çalışma yapıldığına işaret etmişler, ancak davacı tanığı ... işlerin yoğun olmadığı dönemin Kasım ve Aralık ayları olduğunu, diğer davacı tanığı ise yoğun olduğu 4-5 aylık dönemde fazla çalışma yapıldığını söylemiştir.
Bu tanık beyanları çelişkili olup, hesaplamaya elverişli değildir. Tanıklar yeniden dinlendiğinde bu çelişki giderilerek, davacının çalışma saatleri duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlendikten sonra konusunda uzman bilirkişiden yeniden rapor alınarak sonuca gidilmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
4-Asgari geçim indiriminin, tazminata esas ücret hesaplamasında dışlanması gerektiği halde, davacının asgari geçim indirimi dahil 850 TL. ücret iddiasına değer verilerek buna göre hesaplama yapılması bozma nedenidir.
5-Islahla artırılan alacaklara faiz talep edilmediği halde, faize hükmedilmesi taleple bağlılık ilkesine aykırıdır. “ gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, yapılan yargılama sonunda davacının aylık net 790,68 TL. ücret ile çalıştığı kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı yasal gerektirici nedenlere, hükmüne uyulan bozma ilamına ve özellikle “ Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK. nın değiştirilmesine gerek olmadığına ilişkin 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı YİBK karşısında Mahkemece davalı vekilinin bozma kararından sonra cevap dilekçesini ıslah ederek yaptığı zaman aşımı savunmasına itibar edilmemesinde HMK.nun 177/1. maddesinin “Islah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir” hükmüne ve yukarıda açıklanan YİBK. larına aykırılık olmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- 6100 Sayılı HMK’da ( keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) "usuli kazanılmış hak" kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yaptığı bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay HGK. nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemenin ilk kararı davalı vekilinin temyizi üzerine, davalı lehine bozulmuş, hükmedilen miktarlar itibarıyla davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu halde Mahkemece bozmadan önceki kararda 9.265,43 TL. fazla çalışma ücreti ile 933,44 TL. genel tatil alacağına hükmedildiği halde, bozma sonrası kararda sırasıyla, 18.163,91 TL. fazla çalışma ücretine ve 937,44 TL. genel tatil alacağına hükmedilmiştir.
Mahkemece hem fazla çalışma, hem de genel tatil ücreti alacaklarında bozmadan önceki miktarlardan fazlasına hükmedilerek hükmedilen miktarlar itibarıyla davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmesi hatalıdır.
3- Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamının 5 numaralı bendinde açıkça belirtildiği üzere ıslahla artırılan alacaklara faiz talep edilmediği halde, kıdem tazminatının ıslah ile artırılan miktarlarına faiz yürütülmesi taleple bağlılık ilkesine aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F)Sonuç:
Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.350.00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesi ile peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10/05/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.