11. Hukuk Dairesi 2016/6276 E. , 2017/6787 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/01/2016 tarih ve 2013/133-2016/9 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili katılma yoluyla ... dışındaki davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 28/11/2017 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ..., davalılar ... Holding A.Ş., ... İnş. Tar. ve San. İşlt. Tic. A.Ş., ... ile ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 106.420,00 DM para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu"na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK"na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığını, diğer davalılar ..., ... ve ... "in de şirket yöneticisi veya yöneticileri olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarını ileri sürerek, müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere müvekkili davacı tarafın davalı tarafa verdiği 106.420,00 DM "nin karşılığı olan 103.926,31 TL"nin şimdilik 6.500,00 TL"sinin paranın davalı tarafa verildiği tarihten itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; ıslah dilekçesi ile 34.659,00 EURO "nun karşılığı olan 110.215,62 TL" den 6.500,00 TL"nin düşülmesi ile kalan 103.715,62 TL" nin davalı tarafa verildiği tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, zamanaşımı definde bulunmuş; davacı ile davalı ... İnşaat Tarım ve San. İşl. Tic. A.Ş. arasında ortaklık ilişkisi olduğundan TTK"nın 329. ve 405. maddeleri uyarınca hisselerin davalı şirket tarafından geri alınması ve hisse bedelinin davacıya iade edilmesinin mümkün olmadığını, davacının iradesi doğrultusunda payların ortaklık pay defterine kaydedildiğini, kâr payı dağıtılmadığı dönemde dava ikame edilerek ortak olmadığının ileri sürülmesinin iyiniyet kuralları, TTK hükümleri ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, davacı ile diğer davalılar arasında bir hukuki ilişki bulunmadığından bu davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, davalı şirketin SPK mevzuatına aykırı şekilde pay senedi ihdas etmediğini, davacının takip ettiği bedelin ortaklık defterindeki pay karşılığı ile uyuşmadığını, davalı ..."ın sorumlu olduğu iddiasının hukuki değerinin bulunmadığını, 6762 sayılı TTK"nin 336/5 maddesi gereği davacının bir zararının da söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacının davalı tarafa verdiği toplam 54.411,00 EURO"dan, davacı tarafın davalı taraftan aldığı bedellerin düşülmesiyle davacının davalı taraftan her hangi bir alacağının kalmadığı, bilakis davalı tarafın davacı tarafa 9.274,53 TL fazla ödemesi olduğu, şirket yöneticilerinin şahsi sorumluluğunu gerektirir bir durum olmadığı, adı geçen davalıların sorumluluğuna dair somut bir delil de sunulmadığı, ayrıca davacı tarafça sunulmuş ve delil olarak dayanılmış olan tarihsiz ve imzasız belgeler ile şirket hisse senetlerinin varlığı karşısında davacı tarafın davalı şirket veya şirketlerin ortağı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve katılma yoluyla ... dışındaki davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ... dışındaki davalılar vekilinin (2) nolu bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespiti ve 6.500,00 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsili talep edilmiş, bozmadan sonra ıslah dilekçesi ile 110.215,62 TL’nin tahsili istenmiştir. Kural olarak, ıslahın yargılama bitinceye kadar yapılması mümkün ise de (04/02/1948 günlü, 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıma göre) hükmün Yargıtay tarafından bozulması üzerine hüküm mahkemesinde yapılan yeni yargılama sırasında ıslahta bulunulması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, bozmadan sonra ıslahın söz konusu olmayacağı nazara alınmadan ıslahla arttırılan meblağa hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı şirketler yararına bozulması gerekmiştir.
3- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arandığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır. (.... Prof. Dr. ... Borçlar Genel Hukuku Genel Hükümler, 2. baskı, sayla 50) 818 sayılı BK’nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklama zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır.
Somut olayda davacı vekili, istenildiği her an iade edileceği, yüksek faiz verileceği garantisiyle müvekkilinden belge karşılığında para tahsil edildiğini, müvekkilinin ortak olmadığını, davalı şirketlerin ikincil kayıtlar tuttuğunu ileri sürmüştür.
Davalı şirketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’na kendilerinin verdikleri 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazıların ekine ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler eklenmiştir. Her ne kadar davalı şirketler hissedarlar arası hisse devri sırasında devreden hissedarın tahsil ettiği miktarların telefon, mektup ve sair yöntemlerle yapılan araştırma sonucu tespit edildiğini, tahsil edilen paranın şirket kasasına girmediğini savunmuşlarsa da, SPK’ya sunulan söz konusu yazı ekindeki listelerin hiçbir dava dosyasına davalılar tarafından sunulmamış olması, 14/09/2000 tarihli SPK denetim raporunda aynı kişiler ve aynı yöntemlerle yurt dışında para toplandığı, bu toplanan paraların davalılar tarafından kayda alındığı, havayoluyla paraların Türkiye"ye nakledildiği, organize şekilde hareket edildiği şeklinde tespitlere yer verilmesi, yine 09/05/1999 tarihli tutanakta ... Havalimanı Dış Hatlar Geliş kapısında yapılan kontrolde ..."a ait çanta içinde TL, DM cinsi yüksek miktarda para ile altın bilezik gibi emtianın tespit edildiği, Mehmet Uzun"un imzalı ifadesinde, ... Şirketinin Almanya"daki temsilcisinin hisse senetlerini sattıktan sonra paraları ve altınları Türkiye"deki ... Şirketine götürmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini ifade etmiş olması karşısında davalı şirketlerce ikincil kayıtlar tutulduğunun kabulü gerektiği, yine pek çok dosyaya sunulan davalı ... imzalı mektupta ortaklıktan ayrılmak isleyenlerin üç ay önce bildirmeleri halinde paralarını alabileceklerinin belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde. ... Grubu bazı şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla "Ortaklık Durum Belgesi". "Hisse Senedi" gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kâr payı ile birlikte iade edileceği taahhüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyceeğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, böylelikle davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, davalı şirketlerce SPK"ya yazılan 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılar ekindeki listeler dikkate alınarak ve taleple bağlı kalınarak tespit edilen alacağın tahsiline dair hüküm kurulması gerekirken, yanlış değerlendirme ile ikincil kayıtlar bulunmadığı, davacının şirket ortağı olduğu gerekçesiyle söz konusu listedeki miktarlardan hisse senetlerinin nominal bedeli düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
4- Öte yandan, olay tarihinde yürürlükle bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi uyarınca davalılar .... ... ve ... hakkındaki davanın şahsi sorumluluklarını gerektirir bir durum olmadığı, adı geçen davalıların sorumluluğuna dair somut bir delil de sunulmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi de doğru değildir. Zira, 6762 sayılı TTK’nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması. TTK"nın 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalıların da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı ve üyeleri olarak gerek MK’nın 50. maddesi gerekse de TTK"nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendilerine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenlerle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
5- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ... dışındaki davalılar vekilinin (2) nolu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (5) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 30/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.