10. Hukuk Dairesi 2019/2955 E. , 2019/10387 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava davalıya yersiz olarak ödenen aylık ve sağlık giderlerinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma kararından sonra davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki dava dosyasının incelendiğinde, bir önceki bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediği ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. 1479 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler, değişiklikten önceki madde hükümlerinin öngördüğü koşullara sahip sigortalıların sigortalılıklarını sonlandırıcı etkiye sahip olmayıp, bu kişilerin sigortalılık nitelikleri geçerliliklerini korumaktadır ve anılan düzenlemeler, yürürlük tarihinden itibaren sigortalılık niteliği kazananlar yönünden kayıt ve koşullar içermektedir. Başka bir anlatımla, yeni düzenlemeler, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihlerden sonra ilk kez kayıt ve tescil edilecekler için uygulanmalıdır ki, buna aykırı bir düşünce, yasaca ve hukukça kabulü olanaksız olan kazanılmış hakları ortadan kaldırmak niteliğindedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; ilgili vergi, kanunla kurulu meslek kuruluşu, esnaf ve sanatkârlar sicil memurluğu kayıtları zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup, anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, “(diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma” ve “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların yokluğunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme/sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi, ödemeler icra takibi sonucu gerçekleşmediği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun, 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun kapsamında primler yatırılmadığı sürece ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz. Ne var ki; davacının prim ödemeye başladığı tarih yazılı talep olmasa bile, isteğe bağlı sigortalılık iradesi yerine geçer. Bu nedenle isteğe bağlı sigortalılıkta prim ve her türlü borçların ödenmesi halinde bu sürelerin sigortalık süresi olarak değerlendirilmesi 1479 sayılı Kanunun isteğe bağlı sigortalılığı düzenleyen 79"uncu maddesi ile Bağ-Kur İsteğe Bağlı Sigortalılık Yönetmeliğinin 9/b maddesi hükmü gereğidir. Bu nedenle davacının prim ödemelerinin ödeme tarihinden ileri doğru karşıladığı sürenin 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerekir. Belirtilen açıklamalar kapsamında; davalının yurt dışında bulunduğu süre zarfında besici, bakkal, kahvehane işleten olarak çalışması mümkün olmayıp bu çalışmaları 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak sayılamaz. Ancak davacının yapmış olduğu prim ödemeleri dikkate alınıp, ödeme tarihinden ileri doğru karşıladığı sürenin 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple mahkemece öncelikle davalının davacı kurumda bulunan şahsi sicil dosyası getirilmeli ve davalının yaptığı prim ödemeleri de sorularak yukarıda belirtilen esaslar dahilinde yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.