MAHKEMESİ : Meriç Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23.06.2008
NUMARASI : 2008/17 E- 2008/55 K.
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Meriç Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.03.2005 gün ve 2003/121 E- 2005/59 K. sayılı kararın incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 16.11.2006 gün ve 2005/12560-2006/12290 sayılı ilamı ile; (“...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, fasulye mahsulünün davalının tarımsal sulamada kullandığı suyu fazla vermesi sonucu hasara uğradığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı davalının haksız eylemi sonucunda (847) ve (849) parsel sayılı taşınmazlarında ekili bulunan kuru fasulye mahsulünün sular altında kalarak zarara uğradığını belirterek yaptırdığı tesbitte belirlenen zarar miktarının davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece 29/11/2004 tarihinde olaydan 1 yıl sonra yapılan keşifte alınan zirai bilirkişi raporu esas alınarak (847) parseldeki ürün ile ilgili talep reddedilmiş, (849) parseldeki ürün zararına hükmedilmiştir.
Olay 13.09.2003 tarihinde meydana gelmiş, davacı tarafından 2003/29 D.iş sayılı dosya ile 15/9/2003 tarihinde olay yerinde mahkeme aracılığıyla tespit yaptırılmıştır. Bu tespitte bulunan zirai bilirkişi raporunda (847) parseldeki ürünlerde de hasar meydana geldiğini belirtmiş ve zararın miktarını hesaplamıştır. Oysa mahkemece yapılan keşifte yer alan ve hükme raporu dayanak yapılan zirai bilirkişi ise olaydan 1 yılı aşkın süre sonra mahallinde yaptığı inceleme sonunda "(847) parsel yüksekte olduğundan herhangi bir su taşması ve sızması olmamıştır" şeklinde görüş bildirmiştir. Mahkeme de bu bilirkişi raporu esas alarak (847) parselle ilgili talebi reddetmiştir.
Dosya kapsamına göre olay akabinde yapılan tespit sonucu verilen zirai bilirkişi raporu benimsenip (847) parseldeki ürünlerde de hasar meydana geldiği kabul edilip zarar kapsamı belirlenerek hüküm altına alınmalıdır. Olaydan çok zaman sonra yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre (847) parselin yüksekte olduğundan zarar görmediği şeklindeki belirleme doğru değildir.
Anılan yön gözetilmeden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız fiil iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmede, işin esasına geçilmeden önce, temyize konu kararın bir direnme kararı mı, yoksa yeni bir hüküm mü olduğu hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur:
Dava dilekçesinde, davalı kooperatifin tarımsal sulamada kullandığı suyu kaçırması (fazla vermesi) sonucunda, davacının 847 ve 849 parsel sayılı taşınmazlara ektiği fasulye ürününün zarar gördüğü ileri sürülmüş ve bu nedenle her iki parseldeki üründen dolayı maddi tazminat talebinde bulunulmuştur.
Yerel Mahkeme, 849 nolu parsel yönünden davanın kabulüne, 847 nolu parseldeki ürünün zarara uğramadığı gerekçesiyle bu parselle ilgili talebin reddine karar vermiş; kabul ve reddedilen miktarlar üzerinden her iki taraf yararına avukatlık ücreti takdir etmiştir.
Hüküm taraflarca esasa ilişkin nedenlerle temyiz edilmiş, Özel Daire davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarını reddetmiş ve kararı, 847 nolu parseldeki ürünlerin de zarar gördüğü benimsenmek suretiyle, zarar kapsamının belirlenerek hüküm altına alınması gereğine işaretle bozmuş, böylece 849 nolu parsel yönünden davanın kabulüne dair hüküm kesinleşmiş; Yerel Mahkeme 847 nolu parsel bakımından gerekçesini tekrarlayarak önceki kararında direnmiş; kabul edilen tutar üzerinden davacı yararına avukatlık ücretine hükmetmiş; ancak, bozulan önceki karardan farklı olarak, vekille temsil edilmesine rağmen, reddedilen kısım yönünden davalı yararına avukatlık ücreti takdir etmemiştir.
Davalı vekili direnme kararını, reddine karar verilen talep kısmı üzerinden davalı taraf yararına vekalet ücretine hükmedilmemesinin yasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle temyiz etmiştir.
Davacı taraf direnme kararını temyiz etmemiş; bu şekilde, 847 parselle davanın esası ile ilgili ret kararı da kesinleşmiştir.
Davanın açıklanan aşaması, temyiz edenin sıfatı ve temyizin kapsamı itibariyle, işin esası yönünden Hukuk Genel Kurulu önüne gelen herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı da gözetildiğinde; Özel Dairece bozulan önceki kararında, reddedilen kısım yönünden davalı taraf yararına avukatlık ücretine hükmeden Yerel Mahkemenin, temyize konu kararda davalı taraf için vekalet ücreti takdir etmemiş olması ve böylece önceki karar ile temyize konu kararın hüküm fıkralarının vekalet ücreti bakımından birbirlerinden farklı bulunması karşısında; temyize konu kararın gerçekte bir direnme kararı değil, yeni bir hüküm niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Dolayısıyla, temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Hal böyle olunca, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle, yeni hükme ilişkin temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından, 06.05.2009 gününde ikinci görüşmede oybirliği ile karar verildi.