3. Hukuk Dairesi 2013/18073 E. , 2014/2991 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KAYSERİ 5. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2013
NUMARASI : 2012/1010-2013/488
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; 2003 yılında evlenen tarafların 2 müşterek çocuğunun bulunduğunu, yaklaşık 1 yıl önce davalının eve alkollü ve geç gelmeye başladığını, davacıya küfür ve hakaret ettiğini, 8 aydır ise eve çok nadir uğradığı, para bırakmadığını, kendisinin lüks içinde yaşadığını, sadakat yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirterek, müşterek çocuklar için dava tarihinden geriye dönük 8 aydan itibaren 800"er TL, davacı için 700 TL nafakaya hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabında; evine ve çocuklarına tekrar geri dönmek istediğini, başlangıçta eşine para verdiğini, ancak sonradan tepkilerden dolayı onlara yaklaşamadığını, iş yerinde bu olaylardan dolayı itibar kaybı yaşadığını, talep edilen nafakanın yüksek olduğunu, hakkaniyete uygun nafakaya hükmedilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile TMK 197.maddesi uyarınca dava tarihinden geriye doğru 8 ay öncesi olan 24.04.2012 tarihinden başlamak üzere davacı için 700 TL, müşterek çocuklardan herbiri için 350"şer TL (toplam 1.400 TL) tedbir nafakasına hükmedilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı temyiz etmektedir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalının aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder.(28.11.1956 gün ve 15 E, 15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı) buna göre, dava tarihinden geçerli olacak şekilde nafakaya hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden geriye doğru 8 ay öncesi olan 24.04.2012 tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, Türk Medeni Kanununda, eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılacakları hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda, tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasında, davalının reklam şirketinde asgari ücretle çalıştığı, 80 m² dairesinin olduğu ve annesiyle birlikte yaşadığı davacının ev hanımı olduğu, geliri bulunmadığı anlaşılmıştır.
O halde mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, davalının gelir düzeyi ile birlikte yaşarken davalının eşine sağlamış olduğu yaşama standardı nazara alınarak; davacının geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK"nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek daha uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, davalının (daha fazla gelir elde ettiği yönünde somut veriler olmadığı halde) geliri ile mütenasip olmayacak şekilde fazla nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.