Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2017/3839
Karar No: 2018/805
Karar Tarihi: 24.01.2018

Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal - şantaj - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/3839 Esas 2018/805 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2017/3839 E.  ,  2018/805 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suçlar : Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal, şantaj
    Hükümler : 1- Sanık ... hakkında görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK"nın 37. maddesi yollamasıyla aynı Kanun"un 134/2, 137/1-b, 62/1, 53/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
    2- Sanıklar ... ve ... hakkında görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK"nın 37. maddesi yollamasıyla aynı Kanun"un 134/2, 62/1, 51/1-3, 53/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
    3- Sanıklar hakkında şantaj suçundan dolayı TCK"nın 37. maddesi yollamasıyla aynı Kanun"un 107/1, 62/1, 52, 52/4, 51/1-3, 53/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
    4- Adli emanete alınan eşyaların TCK"nın 54. maddesi gereğince müsaderesine ve iadesine

    Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve şantaj suçlarından sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar ... ve ... müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    1- İncelenen dosyada; bozma ilamına uyularak yapılan yargılamanın sanık ..."ın da hazır bulunduğu 16.02.2017 tarihli son oturumunda, önce sanık ..."ın, ardından sanıklar ...ve ... müdafii ile katılan vekilinin diyeceklerinin tespit edildiği, ancak hazır bulunan sanık ..."a son söz hakkı tanınmadan duruşmaya son verilip karar verildiği anlaşılmaktadır.
    1412 sayılı CMUK"un 251. maddesine benzer hükümler içeren 5271 sayılı CMK"nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca katılmış olduğu takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli haklarından biri de savunma hakkı olup, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 gün ve 59-39; 01.03.2016 gün ve 216-109; 03.03.2015 gün ve 170-20; 03.06.2014 gün ve 1207-309; 29.01.2013 gün ve 1406-30; 28.04.2009 gün ve 77-111; 29.01.2008 gün ve 193-7; 04.12.2007 gün ve 246-261; 25.04.2006 gün ve 3-124; 06.07.2004 gün ve 138-159 sayılı kararlarında açıkça belirtildiği üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili olan son sözün sanığa ait bulunduğuna ilişkin usul kuralı emredici nitelikte olup, bu kurala uyulmaması hukuka kesin aykırılık oluşturmaktadır.
    Temyiz merciince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken “son sözün sanığa verilmesi” kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da “kamu davasının kesintisizliği ve sürekliliği” ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün kurulması ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken “son sözün sanığa verilmesi” kuralına uyulmaması hali, gerek “savunma hakkının sınırlandırılamayacağı” ilkesine gerek CMK"nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.
    Açıklanan gerekçelerle bozma ilamına uyularak yapılan yargılamanın sanık ..."ın da hazır bulunduğu 16.02.2017 tarihli son oturumunda, önce sanık ..."ın, ardından sanıklar ... ve ... müdafii ile katılan vekilinin diyecekleri tespit edildikten sonra, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan CMK"nın 216/3. madde ve fıkrasına aykırı olarak, hazır bulunan sanık ..."a son sözleri sorulmadan yargılama bitirilmek suretiyle hükümlerin kurulması ve tefhim edilmesi,
    2- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde, hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, “sorun” bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, “gerekçe” kısmında mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, “sonuç (hüküm)” kısmında ise CMK"nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun"un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, 5237 sayılı TCK"nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun"un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkumiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkanının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii tereddüte yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir. Ayrıca duruşmada tefhim olunan kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmamalı, diğer bir ifadeyle gerekçe ile sonuç (hüküm) kısmı infazda karışıklığa neden olabilecek nitelikte olmamalıdır.
    Öte yandan, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK"nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulmalı, tefhim edilen kısa karara uygun yeniden gerekçeli karar yazılmalıdır.
    Açıklanan şekilde hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı CMUK"un 308/7 ve 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır.
    Bütün bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada, CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerine aykırı şekilde;
    a) Dairemizin 15.06.2016 tarihli, 2015/5128 esas, 2016/10207 karar sayılı bozma ilamında; uygulama maddeleri de gösterilerek, TCK"nın 134. maddesinin 1. fıkrasında tanımlanan görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı sanık ..."ın 2 kez, diğer sanıklar ...Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un 81. maddesi ile yapılan değişikliklerin de dikkate alınması gerektiği açıkça ifade edildiği ve bozma ilamına uyulduğu halde, hükümlerin gerekçesinde, bozma ilamından önceki kararda yer alan oluş aynen benimsenip tekrar edilerek, sanıkların eylemleri “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçu olarak kabul edilip, hüküm fıkrasında ise sanıkların eylemleri “görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal” suçu olarak nitelendirilerek, uygulama maddesinin de “TCK"nın 134/2” madde ve fıkrası olarak gösterilmesi suretiyle hükümler ile gerekçe arasında çelişki meydana getirilmesi ve bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmemesi,
    b) Uyulmasına karar verilen bozma ilamında “TCK"nın 51/1-(b) maddesi uyarınca, sanıkların suçları işledikten sonra yargılama sürecinde pişmanlık duyup duymadığı irdelenip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılması gerektiği gözetilmeden, dosya kapsamına uygun düşmeyen ve kanundaki ibarelerin tekrarına dayalı gerekçelerle sanıklara hükmolunan hapis cezalarının ertelenmesine karar verilmesi” biçiminde açıkça vurgulanmasına rağmen bozma ilamından önceki kararda yer alan ibarelerin aynısı yazılıp, yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmaksızın, sanıklar ... ve ... hakkında görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan ve sanıklar hakkında şantaj suçundan dolayı hükmedilen hapis cezalarının ertelenmesine karar verilmesi ve yine bozma ilamında belirtildiği halde uzun süreli hapis cezaları ertelenen sanıkların kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından yoksun bırakılamayacağının gözetilmemesi,
    c) Adli emanete alınan eşyalardan suçta kullanılanların TCK"nın 54/1. madde ve fıkrası gereğince müsaderesine, suçun icra hareketlerinde doğrudan kullanıldığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmayan, bizatihi üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması ya da alım ve satımı suç teşkil etmeyen eşyaların sahibi sanıklara iadesine, delil değeri olanların ise dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi gerekirken, cep telefonları ile hafıza kartının ve delil değeri olan CD"ler ile DVD"nin hangi nedenle müsadere edildiği, bunların hangi suçta ne şekilde kullanıldıkları, sim kartların iade sebebi hususlarında hiçbir açıklamaya yer verilmeksizin, yazılı şekilde gerekçesiz karar verilmesi,
    d) Kendisini vekil ile temsil ettiren katılana ödenmesi gereken vekalet ücretinin, CMK"nın 326/2. madde ve fıkrası gereğince sanıklar tarafından eşit şekilde ödenmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, gerekçeden yoksun şekilde “müteselsilen” tahsiline karar verilmesi,
    Kanuna aykırı olup, sanıklar... ve ... müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 24.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi