11. Hukuk Dairesi 2016/4556 E. , 2017/6709 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17/12/2015 tarih ve 2012/1304-2015/1072 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 21.242 TL"nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun"la değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının ..."dan satın aldığı 12.636 TL bedelli tekstil ürünlerini ..."a göndermek için 3 çuval olarak aynı gün 14.03.2012 tarih 23962 nolu ambar tesellüm fişi ile davalıya teslim ettiğini, ancak davalının ..."a taşınmak üzere teslim aldığı ürünleri davacıya teslim etmediği gibi bedelini de ödemediğini, 22.05.2012"de keşide edilen ihtarnameye cevaben davalının ambar teslim fişinde muhteviyat belirtilmediğini gerekçe göstererek davacıya çuval başına 500 TL olmak üzere toplamda ancak 1.500 TL ödenebileceğini bildirdiğini, davalının taşınmak üzere kendisine teslim edilen mal için düzenlediği belgede muhteviyatı göstermemekle benzer ihtilaflarda kendisini mesuliyetten kurtarma gayesi gütmüş olabileceğini iddia ederek davalının teslim etmediği ürünler yüzünden müvekkilinin uğradığı 12.636 TL tutarındaki zararının, konu ile ilgili ihtarnamede tanınan ödeme süresinin dolduğu 09.06.2012 tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davada söz konusu faturanın çuvalların içindeki ürünlere ait olup olmadığının belli olmadığını, davacının bu hususu kanıtlamadan davalıdan fatura bedeli üzerinden tazminat talep edemeyeceğini, taşıyıcının sınırlı sorumluluğunun ise davacının talebine göre değil TTK hükümlerine göre belirlenebileceğini savunarak öncelikle davanın reddine karar verilmesini, kabulü halinde ise müvekkilinin sınırlı mesuliyetinin 6102 sayılı TTK md. 882 hükmüne göre belirlenmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının 14/03/2012 tarihli 12.636,00 TL bedelli fatura ile ..."dan satın aldığı 1300 adet tekstil ürününü ..."a göndermek üzere davalıya teslim ettiği, ancak davalı tarafından ürünlerin ..."da davacıya teslim edilmediği, bu hususta taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davacının 12.636,00 TL zararının oluştuğu, davalı taşıyıcının olayın meydana gelmesinde ağır kusuru bulunduğu, bunun aksini ispatlayamadığı ve davacının uğradığı zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, aşağıdaki bent dışında davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkin olup, mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK. 785/1. maddesi ""... doğan tazminat; ancak, taşıma senedine geçirilen değere, taşıma senedinde değer gösterilmemiş ve fakat taşıyıcıya bildirilip onun tarafından kabul edilmiş bir değer mevcut ise ona, böyle bir değer bulunmadığı takdirde aynı cins ve vasıftaki eşyanın gönderilene teslim edileceği yerdeki değerine göre tayin olunur. Şu kadar ki; tazminatın piyasa değerine göre tayin edildiği hallerde zıya dolayısıyla ödenmemiş bulunan gümrük resmi, taşıma ücreti ve sair masraflar malın piyasa değerinden indirilir."" hükmünü haizdir. Faturada emtianın 3 çuval olduğu ve bedeli yazılı ise de, taşınan emtianın değeri konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Tazminatın tayini bakımından, 6762 s. TTK 785/1.maddesi uyarınca bilirkişi heyetinde uzman/tekstil bilirkişisi olmadan bilirkişi raporu alınması ve bu rapora göre karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 29/11/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
1- Dava, karayolu iç taşıma sırasında kaybolan eşya bedelinin davalı taşıyıcıdan tazmini istemine ilişkindir.
2- Mahkemece, ambar tesellüm fişiyle teslim aldığı 3 çuval tekstil emtiasından oluşan eşyanın davalı taşıyıcının ağır kusuru ile kaybolması sebebiyle, kararda malın yüklendiği yerdeki değerinin mi, yoksa gönderildiği yerdeki değerinin mi olduğuna işaret olunmaksızın, malın faturaya konu değeri olan 12.636 TL’ye hüküm olunmuştur.
3- Dairemiz çoğunluğunca, taşınan emtianın değeri konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı kabul edilmesine rağmen, TTK 785 uyarınca kaybolan eşyanın gönderilene teslim edileceği varma yerindeki değerinin bilirkişi raporuyla belirlenmeden tazminata hüküm olunamayacağı gerekçesiyle hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermiştir.
4- Olaya uygulanacak olan mülga 6762 sayılı TTK’nın 785.maddesinde yer alan “Zıyadan doğan tazminat; ancak, taşıma senedine geçirilen değere, taşıma senedinde değer gösterilmemiş ve fakat taşıyıcıya bildirilip onun tarafından kabul edilmiş bir değer mevcut ise ona, böyle bir değer bulunmadığı takdirde aynı cins ve vasıftaki eşyanın gönderilene teslim edileceği yerdeki değerine göre tayin olunur” hükmü uyarınca, esasen Kanun koyucu, eşyanın kaybolmasında ağır kusuru nedeniyle taşıyıcının sorumluluğunu ağırlaştırmış ve kaybolan malın bedeli konusunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunması halinde, malın satın alındığı veya yüklemenin yapıldığı yerdeki toptan değerinden değil, perakende satışının yapılacağı varma yerindeki, yani gönderilene teslim edileceği yerdeki piyasa satış fiyatından taşıyıcıyı sorumlu tutmak istemiştir. Bununla birlikte hayatın olağan akışı gereği, bir malın toptan alımının yapıldığı yerdeki değerinin daha düşük, perakende satışının yapılacağı yerdeki değeri ise daha yüksek olacağı aşikardır.
5- Kargo ve ambar taşımaları yönünden özel hüküm içeren 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunun 9.maddesinde yer alan “Nakliyat ambarı ve kargo işletmeciliği yapanlar, eşyayı teslim aldığı andan teslim edinceye kadar, eşyanın tamamı ve kısmen kaybından ve vuku bulacak hasarından, korunması ve taşınmasından, güvenliği ve düzenliliğini sağlamaktan, çevre kirliliğini önleme ve insan sağlığını koruma konusundaki kurallara uymaktan sorumludur” hükmü uyarınca da, ambar taşıması yapanlar kendilerine teslim olunan eşyanın tamamen veya kısmen kaybından, eşyanın gerçek değeri miktarınca sınırsız olarak sorumludur.
6- Somut olayda, fatura incelendiğinde, taşımaya konu malların 1300 parça, kısa ve uzun kollun tişört ile kapri pantolona ilişkin tekstil emtiası olduğu, adet değerinin 8,5-10 TL olduğu, malların ambara teslim sırasında malın faturasının da davalı tarafça teslim alındığı, esasen davalının, kaybolan malların değerine de bir itirazının bulunmadığı, sadece, teslim olunan çuvalların içindeki emtianın faturaya konu mal olup olmadığının ispat edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Taşıyıcının teslim aldığı malı derhal muayene ve itiraz etme hakkı olduğu halde, böyle bir itirazda bulunmaksızın mal ile beraber buna ilişkin faturayı da aldığına göre, faturanın içeriğinde yer alan evsafta ve sayıda malı aldığı kabul edilir. Nitekim Daire çoğunluğu da bozma gerekçesinde, malın değeri konusunda davanın tarafları arasında bir ihtilaf olmadığını kabul etmektedir. Taraflar arasında mal bedeli konusunda bir ihtilaf olmadığına göre TTK 785.maddesindeki “... doğan tazminat; … taşıma senedinde malın değeri gösterilmemiş fakat taşıyıcıya bildirilmiş olup da onun tarafından kabul edilmiş bir değer mevcut ise ona göre, …” tayin olunacağı seçeneği uyarınca, zarara bu miktar üzerinden hüküm olunması gerekir.
7- Öte yandan, mahkeme kararı bu şekliyle bozulması halinde, davalı taraf lehine doğmuş usulü müktesep hakka zarar verebilecektir. Zira bozma sonrası yerel mahkemece bozma uyarınca, malın varma yerindeki perakende rayiç fiyatı belirlendiğinde ve daha yüksek bir değer olan perakende değere hüküm olunduğunda, kararı temyiz etmiş olan davalı aleyhine sonuç doğuracak böylelikle, aleyhe bozma yasağı ihlal edilmiş olacaktır.
8- Esasen Dairemizin önceki uygulamalarında da, TTK 785.maddesi uyarınca fatura değerine hüküm olunabileceği kabul edilmiştir. Nitekim Yargıtay TD.’nin 25.04.1961 T. ve 1960/3606 E. – 1961/1344 K. sayılı kararında “… Davalı taşıyıcı kıymet hakkında taşıma senedinde bir kayıt bulunduğunu müdafaa etmediği gibi, zayi olan manifatura eşyasının tesellüm mahallindeki kıymetinin fatura kıymetinden daha fazla olması tabi bulunmasına binaen mahkemece fatura değerinin tazminata esas alınması TTK’nın 785.maddesine aykırı bir cihet görülmemiştir” (..., TTK Şerhi 4.Bası, s.2298).
9- Bir an için bilirkişi raporuyla, esasen kaybolması nedeniyle evsafı ve kalitesi hakkında bilgi sahibi olunamayan malın varma yerindeki değerinin tespiti istense bile, malın değeri ancak faturadaki evsaf ve miktara göre belirlenebileceğinden ve zarar enaz bu miktar kadar belirlenebileceğinden, kararın anılan gerekçeyle bozulması, HMK 114 uyarınca dava şartı olan hukuki yarar ilkesi ile dava ekonomisi ilkesine de uygun düşmeyecektir.
Anılan gerekçelerle, yerel mahkeme kararını bozan Dairemiz çoğunluk görüşlerine katılmıyorum.