14. Hukuk Dairesi 2017/2475 E. , 2017/8628 K.
"İçtihat Metni"
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.11.2016 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydında düzeltme talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 29.11.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu kaydında düzeltim isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 03.11.1996 tarihinde davacı adına tapu tahsis belgesi düzenlendiğini, 27.10.1988 tarihinde tarafından tapu tahsis belegsinin iptaline karar verilmişse de, bu iptal kararının 21.05.1991 tarihinde kesinleşen kararı ile iptaline karar verildiğini ileri sürerek, imar uygulaması sonucu 235 ada l sayılı parsel olan taşınmazın adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, nolu parselin malik hanesinin iptaline ve iptal edilen taşınmazın malik hanesinin ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 10.06.2013 tarih, 2013/7100 Esas, 2013/8697 Karar sayılı ilamı ile; "...Dosya içindeki mevcut tescile esas dağıtım cetvelinin incelenmesinden düzenleme ortaklık payının belirlendiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, yapılan inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiğine göre 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak bilirkişilerden tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden bakiye kalan miktarın hesaplanması konusunda rapor alındıktan sonra kalan miktarın tesciline karar verilmesi gerekirken parselin tamamının tapu kaydının iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, kabule göre de; 2981 sayılı Yasanın 9/10 maddesinde “Arsa tahsis edilecek kişilere 400 m2"den fazla arazi için tahsis işlemi yapılmaz” hükmü gereğince en fazla 400 m2 miktarda taşınmazın tahsisi mümkün olduğu halde yasada belirtilen bu miktar da aşılmak suretiyle 431 m2"lik taşınmazın davacı adına tescili de yerinde değildir...” şeklindeki gerekçeyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; “açılan davanın kısmen kabulüne, mevkii 235 ada 1 nolu parselin 400 m2 lik kısmının iptaline, iptal edilen 400 m2 lik kısmın davacı 08.12.1950 doğumlu ... adına kayıt ve tesciline, bakiye kısmın davalı Hazine üzerinde bırakılmasına” karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 21.10.2014 tarih ve 2014/6793 esas ve 2014/11481 Karar sayılı ilamı ile “..bilirkişiler ek raporunda 8.437,00 m2 alanındaki 584 parsel sayılı taşınmazın parselasyon gördüğü ve bunun 5.749,00 m2 kısmının 234 ada 6 parsel sayılı taşınmaza, 431 m2 kısmının 235 ada 1 parsel sayılı taşınmaza kalan 2.257,00 m2 kısmının ise düzenleme ortaklık payı kapsamında yol ve yeşil alan olarak kamuya terkedildiğini belirtmişlerdir. Ancak ana parselden 2.257,00 m2 yerin yol ve yeşil alan olarak ayrılması düzenleme ortaklık payının davacı payından düşüldüğü anlamına gelmez. 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tapu tahsis belgesinde belirtilen davacının işgal ettiği miktardan bu oranda yapılacak indirimden sonra davacıya ve davalıya kalan paylar belirlenerek hüküm kurulması gerekirken düzenleme ortaklık payının davacı payından düşülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir..” gerekçesi ile hüküm tekrar bozulmuştur.
Mahkemece yeniden bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; "açılan davanın kısmen kabulüne, ) 235 ada 1 nolu parselin 293,00 m2 lik kısmının iptaline, iptal edilen 293,00 m2 lik kısmın davacıe, bakiye kısmın davalı temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılmalı, dava konusu parselin oluşumuna esas imar uygulamasında uygulanan oranının ilgili Belediye Başkanlığı"ndan sorulması, tapu tahsis belgesinden düşülecek miktarın bu oran üzerinden hesaplanması, bulunan miktarın tapusunun iptali istenilen 235 ada 1 nolu parselin yüzölçümü ile oranlanması suretiyle davacının 235 ada 1 parselde paydaş kılınması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.