Esas No: 2009/18-62
Karar No: 2009/88
Karar Tarihi: 25.02.2009
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/18-62 Esas 2009/88 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2009/18-62 E., 2009/88 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “
“Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil”
” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.03.2007 gün ve 2005/290 E. 2007/65 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 11.02.2008 gün ve 2008/149 E. 1179 K. sayılı ilamı ile;
(...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-2942 Sayılı Yasanın 4650 Sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin Birinci fıkrasının f bendi uyarınca bilirkişi kurulu, arazi niteliğindeki taşınmaz malın kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak düzenleyeceği raporda, bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları ve her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle ve ilgililerin de beyanını dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit etmelidir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında ise özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler için dekar başına elde edilecek ortalama verim, üretim gideri ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki Tarım Müdürlüğü verilerinin esas alınması aranmaktadır.
Bu itibarla;
Dosyada mevcut İl Tarım Müdürlüğünün 31.1.2006 ve 27.1.2006 onay tarihli cetvellerinde dekar başına ortalama verimleri buğday için 550 kg., saman için 225 kg., kuru soğan için 2000 kg, beyaz lahana için 3750 kg. olarak bildirildiği halde, bilirkişi raporlarında sırasıyla buğdayın 600 kg, samanın 400 kg, kuru soğanın 2500 kg ve beyaz lahananın 4000 kg alınması suretiyle ve ayrıca kuru soğanın kg başına ortalama satış fiyatının 0,35 YTL/kg yerine 0,40 YTL/kg, buğdayın kg başına satış fiyatının 0,31 YTL/kg yerine 0,32 YTL/kg ve samanın kg başına satış fiyatının da 0,165 YTL/kg yerine 0,20 YTL/kg alınarak değerlendirme yapılmış olması,
2-Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre iklim koşulları, arazinin toprak ve topografik yapısı ile bölgesindeki konumu (büyük yerleşim yerlerine uzaklığı vb.) gözetildiğinde dava konusu taşınmazın bulunduğu yerle benzer nitelikte olan Ülkemizin değişik yörelerindeki kuru tarım arazilerinin değerlendirilmesinde (değeri önemli biçimde etkileyen kanıtlanmış, farklı ve özel bir etkinin bulunması durumu dışında) kapitalizasyon faiz oranı %6 olarak alınmaktadır. Hal böyle iken bilirkişi kurulu raporlarında taşınmazın değerinin belirlenmesinde kapitalizasyon faiz oranının %6 yerine %4 olarak kabulü,
3-Kamulaştırılan 224 m2 pilon yerinin tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, TEİAŞ adına tescile karar verilmiş olması,
Doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca, irtifak ve pilon yeri kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın irtifak hakkı ile pilon yerinin idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemenin, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında belirlenen değerlerin ortalamasını benimsemek suretiyle, “
“davanın kabulüne, kamulaştırma bedelinin 10.414,77.-YTL olarak tespiti ile davalılara ödenmesine, dava konusu 415 numaralı parselin 517 m2 lik kısmında davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü adına irtifak hakkı tesisi ile tapuya kayıt ve tesciline, ayrıca 224 m2 lik (pilon) direk yerinin davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü adına tapuya kayıt ve tesciline”
” dair verdiği ilk karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı üç ayrı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, bozma ilamının 1. bendinde yer alan ve “
“Bilirkişi kurulu raporlarında münavebeye alınan ürünlerin dekara ortalama verim miktarları ile satış fiyatlarının, Tarım İl Müdürlüğü verilerinden farklı ve yüksek uygulanmış olmasının doğru olmadığına”
” işaret eden ilk bozma nedeni ile, bozma ilamının 2. bendinde yer alan ve “
“Bilirkişi kurulu raporlarında taşınmazın değerinin belirlenmesinde kapitalizasyon faiz oranının %6 yerine %4 olarak kabulünün doğru olmadığına”
” işaret eden ikinci bozma nedenine uyularak, bozma gerekçeleri yönünde bilirkişi kurullarından ek rapor alınmış; bozma ilamının 3. bendinde yer alan ve “
“Kamulaştırılan 224 m2 pilon yerinin tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, TEİAŞ adına tescile karar verilmiş olmasının doğru olmadığına”
” değinen bozma gerekçesine ise, “
“tescile ilişkin olarak verilen ilk hükmün kesin olduğu”
” gerekçesiyle direnilmiştir.
1) Görüldüğü üzere Özel Daire’nin, direnmeye konu olan 3 numaralı bozma nedenine ilişkin uyuşmazlık; Yerel Mahkemece verilen tescil hükmünün temyiz ve bozma konusu yapılıp yapılamayacağı, buna bağlı olarak kamulaştırılan 224 m2 pilon yerinin Hazine adına mı, yoksa davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş Genel Müdürlüğü adına mı tapuda tesciline karar verilmesi gerektiği, noktasındadır.
Uyuşmazlığın ilk ayağını oluşturan, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesindeki “
“Tescil hükmünün kesin olması…
…” kuralından ne anlaşılması gerektiği, anılan düzenleme karşısında Yerel Mahkemece verilen tescil kararının Yargıtay Dairesince inceleme ve bozma konusu yapılıp yapılamayacağı öncelikle tartışılmış ve şu sonuca varılmıştır:
4/11/1983 gün ve 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunların sağlıklı bir biçimde çözümü ve Anayasa’nın 46 ncı maddesinde öngörülen ve asıl kural olan, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarının nakden ve peşin olarak ödenmesi koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların objektif esaslara göre hızlı, doğru ve sağlıklı bir şekilde kamulaştırılması esasının tam olarak uygulanmasının sağlanması amaçlanarak, 24/4/2001 gün ve 4650 sayılı Yasa ile değişik hükümler getirilmiştir.
4650 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundaki mevcut kamulaştırma sistemi değiştirilerek, öncelikle Yasanın 8. maddesinde öngörülen satın alma usulü uygulamalarının sağlanması; tarafların anlaşamaması veya ferağ verilmemesi halinde 10. madde gereğince kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve idare adına tescili öngörülmüştür.
4650 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundaki mevcut kamulaştırma sisteminin değiştirilmesinin amacı, uygulanabilir, gecikmeleri ortadan kaldıran ve süratli şekilde sonuca ulaşan bir sistem kurmaktır.
Bu noktada, mahkemece adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit edilip, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar vermek, Kamulaştırma Yasasının değişik 10. maddesinin amir hükmü gereğidir.
O halde, yasa değişikliğiyle getirilen yeni sistemde mahkemeye, 10. maddede öngörülen esaslar çerçevesinde, hızlı ve sağlıklı bir şekilde kamulaştırmayı sonuçlandırarak; bir taraftan tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi davalıya ödenmesine, diğer taraftan taşınmaz malın idare adına tesciline karar verilmesi ödev ve sorumluluğu yüklenmiştir.
Kamulaştırmanın hızlı ve süratli sonuçlandırılması ilkesinden hareketle yasa koyucu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 sayılı Yasa ile değişik 10. maddesinde, “
“Tescil hükmünün kesin olduğu…
…” kuralına yer vermiştir.
Söz konusu düzenlemede yer alan “
“Tescil hükmünün kesin olduğu”
” kuralı, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle açılacak bir davanın, basit yargılama usulüne göre kısa süre içerisinde sonuçlandırılması düşüncesinden doğmuş; bu nedenle de Mahkemece verilecek tescil kararının, salt kamulaştırma plan ve krokisine bağlı olarak kesin olması amaçlanmıştır.
Konuya, az yukarıda değinilen Kamulaştırma Kanununun genel yapısı, ruhu ve öngördüğü ilkeler yanında, genel hukuk kuralları da dikkate alınarak yaklaşıldığında; kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle sonuç üzerinde etkisi olan ve bu nedenle mutlak bozma sebebi teşkil eden hususların denetlenmesi Yargıtay’ın görevinin doğal bir sonucu olup, Yargıtay’ın bu konudaki denetiminin önlenemeyeceği kuşkusuzdur.
Bu noktadan hareketle, açık kanun hükmüne aykırı ve objektif esaslarla bağdaşmaz hükümlerin varlığı halinde, kamu düzeni ve yararı düşüncesiyle Yargıtay’ın müdahale etmesi doğaldır.
Öyleyse, mülkiyet hakkına ilişkin olan ve kamu düzenine münhasır bulunan hallerde, örneğin kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında kamulaştırma ve dava konusu olmayan bir başka taşınmazın idare adına tesciline karar verilmiş olması ya da özel kanunları uyarınca hak sahibi olan idare adına değil de hak sahibi olmayan başka bir idare adına tescile hükmedilmiş bulunması halinde, mutlak bozma sebebi olan bu hususların Yargıtay’ca bozma konusu yapılabileceği açıktır.
Sonuç olarak; her ne kadar Yerel Mahkemece, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi geniş yorumlanarak, “
“tescile ilişkin hükmün kesin olduğu ve Yargıtay’ca bozma konusu yapılamayacağı”
” görüşü direnmeye dayanak alınmış ise de; yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun; 4650 sayılı Yasa ile değişik 10. maddesine “
“tescil hükmünün kesin olduğu”
” kuralını koyan yasa koyucunun burada, kamu düzen ve yararının bulunduğu hallerde Yargıtay’ın denetim yolunu kapamadığı, kesinliğe ilişkin mutlaklığın kamulaştırma plan ve krokisine bağlı olarak uygulanması gerektiği; kamulaştırma plan ve krokisi dışında kalan ve kamu düzenini ilgilendiren, dava konusu olmayan bir taşınmazın tescili durumu ile somut olaydaki gibi, adına tescil kararı verilen idarenin gerçek hak sahibi olup olmadığı noktasında Yargıtay Dairesinin temyiz incelemesi yapabileceği ve bozma kararı verebileceği, Hukuk Genel Kurulu’nda oyçokluğu ile benimsenmiştir.
Uyuşmazlığın ikinci ayağı olan, kamulaştırma ve dava konusu 224 m2 pilon yerinin Hazine adına mı, yoksa davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş Genel Müdürlüğü adına mı tapuda tesciline karar verilmesi gerektiği konusuna gelince;
Yerel Mahkemenin ilk hükmünde ve direnme kararında, kamulaştırılan 224 m2 pilon yerinde davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş Genel Müdürlüğü’nün hak sahibi olduğu benimsenmek suretiyle bu kısmın davacı idare adına tesciline karar verilmiş; Özel Daire’ce hak sahibi Hazine kabul edilerek, tescil hükmünün Hazine adına kurulması gerektiği vurgulanmıştır.
Anayasanın 46. maddesinin birinci fıkrasında, kamulaştırmanın Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabileceği kabul edilmiş, bu hüküm 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 1. maddesine aynen alınmıştır. Maddede sözü edilen kamu kurumlarının kimler olduğuna dair sıralama ve açıklamanın yer aldığı Kamulaştırma Kanunu Tasarısı Gerekçesinin 2. maddesinde kamu kurumları üç grupta toplanırken, İktisadi Devlet Teşekküllerine bu üç grup içinde yer verilmiştir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki; davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş, 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve değişiklikleri ile 22.1.1990 tarih ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak çıkarılan, 2001/2026 sayılı Kararname"nin eki Bakanlar Kurulu kararı ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere kurulan, yüksek gerilim seviyesindeki iletim sisteminin işletmenliğini yapan iktisadi devlet teşekkülüdür.
Davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş, 233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde, yeni piyasa yapısına uygun olarak faaliyetlerini yürütmektedir.
Diğer taraftan; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 1. maddesinin son fıkrasında, “
“Özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzelkişileri adına yapılacak kamulaştırmalarda da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı”
” belirtilmiştir.
Bu açık hüküm karşısında, kamu yararının bulunması halinde özel hukuk tüzel kişileri adına gerekli prosedür dahilinde kamulaştırma yapılması mümkün olup; bunun için özel kanunun varlığı zorunludur.
Somut olay bakımından, iktisadi devlet teşekkülü olan davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş Genel Müdürlüğü lehine kamulaştırma yapılması ile ilgili esasları düzenleyen ve 03.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren, 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 15. maddesinin (c) bendinde, “
“Elektrik piyasasında üretim, dağıtım ve iletim faaliyetlerinde bulunan veya bulunacak tüzel kişilerin Kurumdan kamulaştırma talep etmeleri halinde, Kurulca kamulaştırmaya karar verildiği takdirde kamulaştırma işi Kurumca yapılır. Bu durumda kamulaştırma bedeli ile söz konusu kamulaştırmadan doğabilecek tezyid-i bedeller ilgili tüzel kişi tarafından ödenir. Kamulaştırılan taşınmazın mülkiyeti Hazineye, kullanım hakkı kamulaştırma bedelini ödeyen tüzel kişiye ait olur…
…” hükmü öngörülmüş iken; anılan 15. maddenin (c) bendi, 10.05.2006 tarih ve 5496 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve “
“Kamu tüzel kişiliğini haiz lisans sahibi tüzel kişilerce yürütülen üretim, dağıtım veya iletim faaliyetleri için gerekli olan taşınmazlarla ilgili kamulaştırma işlemleri, bu tüzel kişiler tarafından yapılır ve kamulaştırılan taşınmazlar bu tüzel kişiler adına tescil edilir.”
” Hükmü getirilmiş; daha sonra 09.07.2008 tarih ve 5784 sayılı Kanunla bu cümle, “
“Kamu tüzel kişiliğini haiz lisans sahibi tüzel kişilerce yürütülen üretim, iletim veya dağıtım faaliyetleri için gerekli olan taşınmazlarla ilgili kamulaştırma işlemleri, bu tüzel kişiler tarafından yapılır ve kamulaştırılan taşınmazlar üretim, iletim veya dağıtım tesislerinin mülkiyetine sahip olan ilgili kamu tüzel kişileri adına tescil edilir.”
” Şeklinde değiştirilmiştir.
Görüldüğü üzere; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 15. maddesinin (c) bendinin 5496 ve 5784 sayılı Kanunlarla yapılan değişik hükümleri uyarınca, sözü edilen maddeye göre yapılan kamulaştırmalarda, kamulaştırılan taşınmazlarda Hazinenin hak sahibi olduğundan ve taşınmazın Hazine adına tescilinden söz edilmesi olanaklı değildir. Buna göre; kamulaştırılan taşınmazda, üretim, iletim veya dağıtım tesislerinin mülkiyetine sahip olan ilgili kamu tüzel kişisinin hak sahibi olduğu gözetilerek, taşınmazın bizatihi bu kamu tüzel kişisi adına tescil edilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Somut olayda; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan aldığı iletim lisansı çerçevesinde iletim faaliyetinde bulunan ve tesislerin maliki olan davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş Genel Müdürlüğü’nün, kamulaştırılan 224 m2 pilon yerinde hak sahibi bulunduğu ve bu kısmın davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş Genel Müdürlüğü adına tescili gerektiği kuşkusuzdur
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece 224 m2 pilon yerinin tapusunun iptali ile davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmiş olması, sonucu itibariyle doğrudur. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle onanmalıdır.
1) Özel Daire bozma ilamının 1 ve 2 numaralı bozma gerekçeleri yönünden;
Yerel Mahkemece, bozma ilamının 1. bendinde yer alan ve “
“Bilirkişi kurulu raporlarında münavebeye alınan ürünlerin dekara ortalama verim miktarları ile satış fiyatlarının, Tarım İl Müdürlüğü verilerinden farklı ve yüksek uygulanmış olmasının doğru olmadığına”
” işaret eden bozma nedeni ile, bozma ilamının 2. bendinde yer alan ve “
“Bilirkişi kurulu raporlarında taşınmazın değerinin belirlenmesinde kapitalizasyon faiz oranının %6 yerine %4 olarak kabulünün doğru olmadığına”
” işaret eden ikinci bozma nedenine uyularak, bozma gerekçeleri yönünde bilirkişi kurullarından ek rapor alınmış ve bu raporlara dayanılarak bedel konusunda hüküm oluşturulmuştur.
O halde, uyulan bozma çerçevesinde yapılan araştırma sonucu oluşturulan yeni bir hükmün varlığı söz konusu olup; dosya, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmelidir.
S O N U Ç: 1) Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle, Yerel Mahkemenin sonucu itibariyle doğru olan, dava konusu 224 m2 pilon yerinin tapusunun iptali ile davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü adına tesciline dair verdiği direnme kararının, değişik gerekçeyle ONANMASINA,
2) Yukarıda (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle, Yerel Mahkemece uyulan 1 ve 2 numaralı bozma nedenleri yönünden bilirkişi kurullarından ek rapor alınarak oluşturulan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18. HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 25.02.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.