14. Hukuk Dairesi 2017/4496 E. , 2017/8522 K.
"İçtihat Metni"
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.04.2008 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.05.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, İİK"nın 121. maddesi uyarınca alınan yetki belgesine dayalı olarak açılan ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı borçlu aleyhinde başlatılan icra takibinde borcun ödenmemesi nedeniyle davalıların paylı ve elbirliği ortaklığı halinde malik oldukları 312, 313 ve 314 parsel sayılı taşınmazlar üzerine haciz konulduğunu, borcun halen ödenmediğini ileri sürerek taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep etmiş; 11.11.2008 tarihli celsede, dava konusu taşınmazların imar uygulaması sonucu ifraz edildiğini, davaya ifrazen oluşan 100280 ada 6 parsel sayılı taşınmaz yönünden devam edeceklerini, diğer taşınmazlar yönünden davayı takip etmediklerini bildirmiştir.
Davalı Hazine vekili ve bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuş; diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı Hazine vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda, paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davasını paydaşlardan (ortaklardan) biri veya bir kaçı diğer paydaşlara (ortaklara) karşı açar. HUMK.nun 569.maddesi hükmü uyarınca davada bütün paydaşların (ortakların) yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birisinin ölmesi halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
Somut olayda, tapu müdürlüğünden alınan cevabi yazıya göre dava konusu 312, 313 ve 314 parsel sayılı taşınmazların 27.04.2007 tarihinde yapılan imar uygulaması sonucu ifraz edilerek 100281 ada 1 ve 2 parsel, 100264 ada 1 parsel, 100280 ada 6 parsel ve 100284 ada 1 parsel sayılı taşınmazların oluşturulduğu, davacılar vekilinin ise davaya 100280 ada 6 parsel sayılı taşınmaz yönünden devam edeceklerini bildirdiği, dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde hüküm tarihinden sonra da imar uygulaması yapıldığı ancak 100280 ada 6 parsel sayılı taşınmazın akıbeti hakkında dosya arasında herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, dava konusu 100280 ada 6 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulup tutulmadığı ilgili tapu müdürlüğünden sorularak imar uygulaması görmüş ise güncel tapu kayıtları getirtilmek suretiyle imar sonucu oluşan parseller hakkında karar verilmesi gerekirken, tapu kaydı kapatılan ve bu nedenle artık işlerliği bulunmayan 312, 313 ve 314 parsel sayılı taşınmazlar hakkında karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, tapu kayıt maliklerindentapu kayıtlarında" olarak geçen baba adının olarak düzeltilmesine ilişkin Mahkemesinin 2011/10 Esas 2011/203 Karar sayılı ilamının da tapuda henüz infaz ettirilmediği, adı geçen tapu malikinin baba adının tapu kayıtlarında halen olarak geçtiği görülmektedir.
O halde mahkemece, anılan mahkeme kararının tapuda infaz ettirilerek gerekli düzeltmenin yapılması için davacı vekiline süre verilmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
Bununla birlikte, paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan 13.05.2012 tarihli inşaat bilirkişi raporunda, dava konusu 100280 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki gecekondu tarzındaki evin dava tarihi itibariyle değerinin 9.959,00 TL olup söz konusu evde dava dışı isimli şahsın ikamet ettiği, bu şahsın tapu maliklerinden olmayıp bu nedenle evin değerinin maliklere yansıtılmadığı, taşınmazın arsa değerinin ise dava tarihi itibariyle 76.049,10 TL olduğu bildirilmiş ise de taşınmaz üzerindeki evin değerinin arsa değerine eklenmek suretiyle taşınmazın toplam değerinin belirlenmesi gerekirken evin değerinin dava konusu taşınmazın satış bedeline yansıtılmaması doğru olmadığı gibi evin ve arsanın değerinin keşif tarihi itibariyle hesaplanması gerekirken dava tarihi itibariyle hesaplanması da doğru görülmemiş; tüm bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 16.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.