18. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/11497 Karar No: 2015/12162 Karar Tarihi: 08.09.2015
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/11497 Esas 2015/12162 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, 2 ada 9 parseldeki taşınmaz hissedarlarından bazılarının sağ olup olmadığı ve mirasçılarının bulunup bulunmadığı bilinmediği için kayyım atanması istenmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, ancak defterdar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun'un uygulanması şartlarının oluşmadığını belirterek mahkemenin yanlış karar verdiğini ve davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Kanunun 2/1. maddesi, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği halleri belirlemiştir. Türk Medeni Kanun'un 426. maddesi ise, temsil kayyımı atanmasını gerektiren halleri düzenlemektedir.
18. Hukuk Dairesi 2015/11497 E. , 2015/12162 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, kayyım tayin edilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm kayyım adayı defterdar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde, 2 ada 9 parseldeki taşınmaz hissedarlarından "... oğlu ..., ... kızı ... ve ... kızı ..."nin sağ olup olmadığı, ölü ise mirasçılarının bulunup bulunmadığı bilinmediğinden ortaklığın giderilmesi davasında hissedarları temsil etmek üzere .... Defterdarının kayyım atanmasını istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; ....deki taşınmazda "... oğlu .... ...., ... kızı ... ve ... kızı ..."nin 20.04.1959 tarihli tapulama tutanağına göre hissedar oldukları, taşınmazda ortaklığın giderilmesi istemiyle dava açıldığı ve davanın ... Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/224 esas sayılı dosya üzerinden devam ettiği, malikler ... oğlu ... ..., ... kızı ... ve ... kızı ..."nin ölü olup mirasçılarının belli ve sağ olduklarının tespit edildiği, ... Defterdarlığınca bu kişilere kayyım tayin edilmesinde Hazinenin menfaatinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanunun 2/1. maddesinde “4721 Sayılı Türk Medenî Kanununun 427. maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” Türk Medenî Kanununun 426. maddesinde ise "Vesayet makamı, ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı atar.” hükümleri mevcuttur. Somut olayda yapılan araştırma sonucunda taşınmaz malikleri ölü "... oğlu ... ..., ... kızı ... ve ... kızı ...."nin kimlikleri ile mirasçılarının sağ ve adreslerinin belli olduğu tespit edildiğinden; 3561 sayılı Kanunun uygulanması şartları oluşmamıştır. Diğer taraftan ortaklığın giderilmesi davasının konusu olan taşınmazın paydaşları bellidir. Bu kişilerin adreslerinin araştırmaya rağmen tespit edilememesi halinde, ilanen tebligat yapma yolu mevcuttur. Türk Medeni Kanununun 426. maddesinde sayılan temsil kayyımı atanmasını gerektiren haller ve şartlar da bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle kabulü doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.