18. Ceza Dairesi 2015/30278 E. , 2018/5063 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, görevi yaptırmamak için direnme, trafik güvenliğini tehlikeye sokma
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;
1-Sanığa yükletilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükümleri etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak;
Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenlerle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye aykırı olarak, 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesi uyarınca; hükümdeki 53. maddenin uygulanmasına ilişkin kısımda yer alan "b" ibaresinin çıkartılması suretiyle HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesine gelince; başka nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a) TCK"nın 125/4. maddesinde ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen aleniyetin söz konusu olabilmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekmesi karşısında, olay tutanağı ve katılanın beyanına göre sanığın Adli İşlemler Büro Amirliğinde işlemleri yapıldığı sırada gerçekleştirdiği hakaret eyleminde aleniyet unsurunun ne şekilde oluştuğu açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçe ile TCK"nın 125/4. maddesinin uygulanması,
b) Katılanın, hakkında trafik yönünden işlem yapılacak olan sanığı emniyete getirmekle görevli olduğu, sanığı emniyete getirildikten sonra, kendisini emniyete getiren ekipte görevli katılana karşı söylediği kabul edilen “... seninle görüşeceğim,....” biçimindeki sözlerinin, sanığın hangi görevin yapılmasını nasıl engellediği karar yerinde denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle gösterilmeden ve eylemin bütün halinde TCK"nın 106/1. maddesinin 2. cümlesinde yer alan sair tahdit suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılmadan, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
c) Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Kanuna aykırı, sanık ... ve müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04.04.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.