18. Hukuk Dairesi 2015/10174 E. , 2015/12140 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, ... taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Mahkemece dava konusu taşınmazın tarım arazisi olarak kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki;
1-2942 Sayılı Yasanın 4650 Sayılı Yasa ile değişik 11.maddesinin 1.fıkrasının (f) bendi uyarınca bilirkişi kurulları, arazi niteliğindeki taşınmaz malın kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak düzenleyeceği raporda, bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları ve her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle ve ilgililerin de beyanını dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit etmelidir. Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamalarında ise bilirkişi kurullarınca taşınmazın sulu ya da kuru niteliğine göre münavebeye alınan ürünlerin dekar başına ortalama verimi ve üretim giderleri ile kg. başına ortalama satış fiyatlarını içeren veri cetvelleri tarım müdürlüğünden getirtilip, değerlendirmenin bu verilere uygun biçimde yapılması; iklim şartları, arazinin toprak ve topografik yapısı ve bölgesindeki konumu, (büyük yerleşim yerlerine uzaklığı vd.) dava konusu taşınmazın bulunduğu yerle benzer nitelikte olan ülkemizin değişik yörelerindeki arazilerinin değerlendirilmesinde, (değeri önemli şekilde etkileyen kanıtlanmış, farklı ve özel bir faktör bulunması hali hariç) sulu tarım arazilerinde kapitalizasyon faizi oranının %5, kuru tarım arazilerinde ise % 6 alınması suretiyle bedel belirlenmesi gerekir.
Buna göre; taşınmaz kuru tarım arazisi olarak kabul edildiğinde öncelikle bilirkişi tarafından münavebeye alınan ürünlerin kuru tarım arazilerinde ekilmesi mutad ürünler olup olmadığı, değil ise ekilmesi mutad olan ürünlerin neler olduğu gıda tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünden sorularak, bu ürünlere ait dekar başına ortalama verimi, kg başına satış fiyatı ve üretim giderleri getirtilerek, bu veriler esas alınmak suretiyle ve % 6 kapital faiz oranı uygulanarak kamulaştırma bedelinin tespiti gerekirken, yetersiz araştırma, eksik inceleme ile düzenlenen ve % 3 kapital faiz uygulayan rapora göre hüküm kurulması,
2-Kamulaştırma Yasasının 15. maddesinin son fıkrasında, bilirkişilerce aynı Yasanın 11 .maddesinin (f) bendi hükmü gözetilerek yapılacak değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün (09.09.2011 dava tarihi) esas tutulacağı öngörülmüş olup, buna göre davanın açıldığı tarihte belli olan 2011 yılına ait veriler esas alınarak kamulaştırma bedelinin tespiti gerekirken, 2012 yılına ait veriler esas alınmak suretiyle taşınmazın değerinin belirlenmesi,
3-Davacı idare 6001 sayılı Yasanın 12. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğu halde aleyhine karar ve ilam harcına hükmedilmesi,
4-Mahkemece idare adına tesciline karar verilen taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile fark bedelin ödenmesine hükmedilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde kamulaştırılacak taşınmaz için tespit edilen kamulaştırma bedelinin hükümde açıkça gösterilmemiş olması,
5-Davanın mahiyeti gereği davada kendisini vekille temsil ettiren davacı idare lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi,
6-İdarece davalılar adına bankaya yatırılan bedel ile mahkemece tesbit edilip hüküm altına alınan bedel arasındaki farkın (idarece fazladan yatırılmış olan paranın) davalı tarafça bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş olan mevduat faizi ile birlikte davacı idareye iadesine karar verilmesi gerekirken, salt fazla yatırılan paranın davacıya ödenmesine karar verilmesi ile yetinilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
7-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tesbiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 07.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.