Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/574
Karar No: 2019/412
Karar Tarihi: 04.04.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/574 Esas 2019/412 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/574 E.  ,  2019/412 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 2. Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.11.2012 tarihli, 2011/958 E., 2012/912 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 27.06.2013 tarihli, 2013/6844 E., 2013/17792 K. sayılı kararı ile;
    “...Davacı, davalıdan 22.10.2009 tarihinde satın aldığı bodrum kattaki evin bir süre sonra duvarlarında, cam kenarlarında rutubet oluştuğunu, 15.1.2010 tarihinde durumu davalıya bildirerek giderilmesini istediği halde yanıt alamadığını, kendisinin tadilat yaptırmak zorunda kaldığını ve bunun için 16.225,00 TL harcadığını, evdeki rutubet giderilinceye kadar kiraya çıktığını, eşyalarının bir kısmının zarar gördüğünü, manevi yönden de ailesiyle birlikte güçlük çektiklerini ileri sürerek tadilat için ödediği bedelin, kiraya çıkmasından ve atmak zorunda kaldığı eşyaları nedeniyle doğan maddi, ayıp nedeniyle oluşan manevi zararlarının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar davanın reddini dilemişlerdir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, satın alınan taşınmazdaki ayıp nedeniyle uğranılan maddi manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı, satın aldıktan hemen sonra, kış ayları içinde evin yalıtım sorunu nedeniyle duvarlarında rutubet ve küflenme oluştuğunu, ayıbın evin imalatından kaynaklandığını ve evde oturmalarına engel düzeye ulaştığını ileri sürmüştür. Davalılar ise, evin bodrum katta olduğunu, davacı satın alırken de evde rutubet sorunu olduğunu, davacının bunu bilerek evi aldığını savunmuşlardır. Mahkemece, davalılara vekaleten evi satan tanığın, davacının evi gezerken banyo süpürgeliklerinde küflenme görüp kendisine değiştirttiği yönündeki beyanına dayanılarak davacının ayıbı bilerek evi satın aldığının kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi incelenmesi ile evin imalattan kaynaklı yalıtıma ilişkin gizli ayıbı nedeniyle duvarlarında neme bağlı kusmalar oluştuğu mütalaa edilmiştir. Davacı evi satın aldıktan kısa bir süre sonra durumu davalılara bildirirek yasada öngörülen ihbar külfetini de yerine getirmiştir. Satın alındığı sırada yalnızca banyo süpürgeliklerindeki küflenmenin görülmesi ve satıcı tarafından onarılmasının sağlanması, davacı tarafça yaptırılan tadilata rağmen evin duvarlarında halen daha rutubetlenmelerin oluştuğu gösteren keşif anında alınmış fotoğraflar da dikkate alındığında, evdeki yalıtım ayıbının tümden bilinip kabul edilerek malın satın alındığı anlamına gelmez. Mahkemece bu ilkeler ışığında sabit görülen üretimden kaynaklı gizli ayıp dikkate alınarak davacının talepleri yönünden değerlendirme yapılmalı iken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir...”
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca yapılan incelemede davacı vekilinin temyiz isteminin süresinde olup olmadığı ön sorun olarak tartışıldıktan ve direnmeye ilişkin gerekçeli kararın davacı vekili adına tebliğine ilişkin belgenin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 17. maddesindeki unsurları taşımaması nedeniyle işlerlik kazanan 32. maddesi hükmü gözetilerek direnme kararının süresinde temyiz edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle ön sorunun bulunmadığına oy birliğiyle karar verilerek dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava ayıp iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili davalılardan 22.10.2009 tarihinde satın alınan bodrum kattaki taşınmazın satın alındıktan iki-üç ay sonra duvarlarında ıslaklık görülmeye başlandığını, davalılara 15.01.2010 tarihli ihtarname gönderilerek durumun bildirildiğini, ancak karşı tarafın beş ay boyunca tadilat yaptıracaklarını söyleyerek kendilerini oyaladığını, ev eşyalarının da zarar görmeye başlaması üzerine tadilatı bizzat yaptırmak zorunda kaldıklarını ve bedelinin davalılardan istendiğini, ancak davalıların ödemeye yanaşmadığını, evin yapım ve yalıtımındaki kusurlar nedeniyle doğan ayıbın giderilmesi için yapılan tadilat işlemleri için 16.225TL ödemek zorunda kaldıklarını, davalıların hasar gören eşyalar nedeniyle doğan 1.575TL değerindeki zarardan da sorumlu olduğunu, tadilat sırasında kirada yaşadıklarını, davalıların bu nedenle aylık 600TL’den bir yıllık kira bedeli olan 7.200TL’yi de ödemeleri gerektiğini, ayrıca 25.000TL de manevi tazminat istemlerinin bulunduğunu ileri sürerek bu istemlerin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, davacının kendilerine ulaşmış sözlü ya da yazılı herhangi bir ayıp bildiriminin olmadığını, dava dilekçesinin eki olan ihtarnamede taşınmazın satın alındığı anda duvarlarının nemli olduğunun açıkça beyan edildiğini, bu durumun dava dilekçesindeki iddialar ile kendi içinde çeliştiği gibi davacının taşınmazın duvarlarının nemlenerek kabarmış olduğunu bilerek ve görerek satın aldığının göstergesi olduğunu, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 222. maddesi gereğince bu hâlde kendilerinin sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, taşınmazın bodrum katta ve bir kısmı toprak altında olduğunu, satım sözleşmesinin tarihi itibariyle mevsimin yağışlı şartları da gözetildiğinde davacının iddiaya konu bu durumu sözleşme anında bildiğinin açık olduğunu, açık ayıp teşkil eden bu iddiaların süresinde ihbar edilmediğini, dosyaya ekli ihtarnamede de tebliğ şerhinin bulunmadığını, davacının üç ay süren tadilât nedeniyle evde oturamadıkları iddiasını da kabul edemeyeceklerini, bahsi geçen 15.01.2010 tarihli ihtarda dairenin oturulamayacak hâlde olduğunu belirtmesine rağmen tadilatın 15.07.2011 tarihinde yapıldığının anlaşıldığını, davacının kendi kusuru ile zararın artmasına neden olduğunu ve bu durumun da BK’nın 52. maddesi anlamında değerlendirilmesi gerektiğini, tadilat bedelinin de fahiş ve kabul edilemeyecek seviyede olduğunu, kirada oturduğuna ilişkin hiçbir delil sunmamışken, oturulan muhitte kiralar ortalama 250-300TL iken ve üç ay kirada oturulduğu belirtilmişken, aylık 600TL’den bir yıllık kira bedelinin istenmesinin de anlaşılamadığını, manevi zarar nedeniyle tazminat isteminin de zararı gidermekten çok sebepsiz zenginleşme düşüncesini barındırdığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... vekili aynı mahiyette itirazları tekrarla davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece “davalı ... ve davacı tarafından tanık olarak gösterilen ..."ın alınan ifadesinde, dava konusu binanın elektrik - su - doğalgaz tesisat işini yaptığını, yaptığı işler karşılığı dava konusu yeri satarak ücretini almasının davalılarca istendiğini ve davacıya yeri kendisinin sattığını, davacının satın alma sırasında evdeki rutubetlenmeyi gördüğünü, süpürgeliklerdeki yosunlanmalar nedeniyle bunları kendisine değiştirttiğini, dava konusu yerin alt kat olması ve rutubetlenme olması nedeniyle emsallerden yarı fiyata satıldığını, davacının satın alma sırasında rutubetlenmeyi bildiğini ve satın alınmadan sonra kendisinin ortak alan merdiven boşluğunu banyosuna kattığını, dış merdiven altını da kapı açarak salonuna dahil ettiğini beyan etmiş olup, davacının satın alma sırasında rutubetlenme olayını görüp bilerek satın almış olduğu anlaşıldığından” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
    Bozma kararına karşı yerel mahkeme önceki gerekçelerini tekrar etmek suretiyle direnme kararı vermiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satın alınan taşınmazdaki yalıtım ve rutubet sorunları nedeniyle tazminat isteminde bulunan davacının dosya kapsamı uyarınca söz konusu ayıpları bilerek taşınmazı satın aldığının kabul edilip edilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre somut olayda davalıların gizli ayıp nedeniyle sorumluluklarına gidilip gidilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle tüketici hukukunda “ayıp” kavramı üzerinde durulması gereklidir.
    Ayıplı mal satımı karşısında alıcıyı korumaya yönelik genel nitelikli düzenlemeler zaten mevcut iken [BK, m.194-207 ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 25/3], tüketiciyi daha etkin bir biçimde koruma gayesi ile yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da (TKHK) da bu husus ayrıca düzenleme yeri bulmuştur.
    Yürürlük tarihi itibariyle uyuşmazlıkta dikkate alınması gereken 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasında; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir." denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.
    BK’daki düzenlemeden hareketle de ayıp, satılan malda ortaya çıkan, alıcının o maldan tümüyle ya da gerektiği gibi yararlanmasını engelleyen eksiklikler ve aksaklıklar gibi özürleri ifade eder (m.194) (Zevkliler, A.: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2002, s.108; Zevkliler, A./Aydoğdu, M.: Tüketicinin Korunması Hukuku, Ankara 2004, s.104). Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere borçlar hukukundaki ayıp kavramı ile tüketici hukukundaki ayıp kavramı birbiri ile örtüşmektedir.
    Ayıbın varlığı hâlinde satıcıyı maldaki ayıptan sorumlu tutabilmek için gerek BK gerekse TKHK hükümlerine göre birtakım maddi koşulların (ayıp sayılan bir eksikliğin mevcudiyeti, ayıbın önemli olması, ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda var olması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması) gerçekleşmesi ve bazı biçimsel koşulların da (ihbar ve BK hükümlerinde muayene) alıcı tarafından sağlanması gerekir.
    Tüketici satımlarında açık ayıbın varlığı hâlinde, bu durum malın tesliminden itibaren 30 gün içerisinde muhatabına bildirilmelidir (TKHK, m.4/II). Ayıp gizli, yani ortalama bir tüketici bilgisine göre olağan bir gözlemle tespit edilemeyecek yahut sonradan ortaya çıkar mahiyette ise veya ayıp tüketiciden hile ile (kasten veya ağır kusurla) gizlenmişse alıcı 30 günlük süre ile bağlı olmaksızın, ayıbın ortaya çıktığı andan itibaren TKHK’nın 30. maddesi yollamasıyla BK’nın 198/II-III maddesi hükmü gereği derhâl, başka bir ifade ile dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede ayıbı ihbar etmelidir.
    Söz konusu maddi ve biçimsel koşulların sağlanması hâlinde alıcı tüketici, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir (m. 4/II-2.c.) ve bu seçimlik haklardan satıcı yanında imalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve bağlı kredi veren kuruluşlar da müteselsilen sorumludur (m.4/III).
    Ayıptan sorumluluğun başlıca koşullarından biri yukarıda da belirtildiği üzere tüketicinin sözleşme anı itibariyle ayıbın varlığından haberdar olmamasıdır. Zira ayıbın varlığını bilerek malı yahut hizmeti satın alan kişi gerek BK ve TTK gerekse TKHK hükümleri çerçevesindeki korumadan istifade edemeyecektir. Kanun koyucu “Ayıplı malın neden olduğu zararlardan sorumluluğa ilişkin hükümler dışında, ayıplı olduğu bilinerek satın alınan mallar hakkında yukarıdaki hükümler uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile bu hususu açıkça belirlemiştir (m.4/V).
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Davacı, dosya içerisindeki yapı ruhsatında yüklenici olarak yer alan davalı ... Kılıçarslan’ın diğer davalı ... ile hissedar olduğu bodrum kat apartman dairesini maliklerin vekili sıfatıyla hareket eden ...’tan 22.10.2009 tarihinde satın almıştır. Tanık olarak dinlenen ... satış esnasında da evin banyo duvarında rutubetlenmeler olduğunu ve davacının isteği üzerine bunları tamir ettirdiğini, davacının evin bodrum katta olmasının yarattığı ve yaratacağı benzeri sorunlar nedeniyle üst kat dairelerin fiyatlarına göre çok daha uygun bir bedelle evi satın aldığını beyan etmiş, mahkemece de bu yöndeki gerekçe ile dava reddedilmiştir.
    Ne var ki, keşif anında çekilen fotoğraflardan, satış anındaki tamirat ve bizzat davacı tarafça yapılan tadilata rağmen dava konusu dairenin sadece banyo duvarı değil, neredeyse tamamında nem ve rutubet nedeniyle küf, kabarma ve çürümelerin bulunduğu ve davacının hâlihazırda evde yaşayamadığı anlaşılmış olup, keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda da bu durumun taşınmazın imalatı aşamasında yalıtımının gereken şekilde yapılmamasından kaynaklandığı ve gizli ayıp teşkil ettiği belirlenmiştir. Bu hâlde, satın alma anında tespit olunan bir kısım sorunların satıcı tarafça giderildiği düşünülerek taşınmazı satın almayı tercih eden davacının sonradan ortaya çıkan çok daha kapsamlı ve ağır ayıpları bilerek ve isteyerek taşınmazı satın aldığından bahsedilemeyeceği gibi aynı zamanda taşınmazın yüklenicisi olan davalının bodrum katta bulunan daireyi, bulunduğu konumu da gözeterek, oturmaya elverişli hâlde imal edebilmek için yapılması gereken yalıtım vb. işlemleri gereği gibi ifa etmemekle kusurlu olduğu açıktır. Davacı, sonradan ortaya çıkan bu ayıpları yasal süresi içerisinde satıcıya bildirmiş ve zamanaşımı süresi içerisinde de dava açarak ayıptan doğduğunu ileri sürdüğü maddi ve manevi zararlarının tazminini istemiş olup, mahkemece davalıların sorumluluğunun yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirilmesi ve taraf itirazları da gözetilerek tespit edilmesi gerekir.
    Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.04.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.  



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi