Esas No: 2008/16-809
Karar No: 2009/43
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/16-809 Esas 2009/43 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2008/16-809 E., 2009/43 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “
“Kadastro Tespitine İtiraz”
” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Erciş Kadastro Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen 20/3/2006 gün ve 2006/179-18 sayılı kararın incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin 29/1/2007 gün ve 6457-22 sayılı ilamı ile;
(…
…Kadastro çalışmaları sırasında 645 parsel sayılı 31.100 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalılar adına tespit edilmiştir. 3402 sayılı Yasa"nın geçici 5.maddesinde 5304 sayılı Yasa"nın 12.maddesi ile yapılan değişiklik uyarınca komisyon kararının ilgililerine tebliği için yapılan askı ilan süresi içerisinde davacı Hazine vekili, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğuna dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanunu yürürlüğe girmeden önce 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş komisyonlara intikal etmiş ve edecek itirazların bu komisyonlarca sonuçlandırılıp, 3402 sayılı Yasa"nın değişik geçici 5.maddesi gereğince askı ilanına çıkarılması halinde, önceden tutanağa itiraz etmeyen kişilerin askı ilan süresi içerisinde açtıkları davaya Kadastro Mahkemesinde bakılamayacağı, bir diğer ifade ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 5304 sayılı Kanun"un 12.maddesi ile değişik geçici 5.maddesi hükmü uyarınca tutanağın yeniden askı ilanına çıkarılmasının tutanağa itiraz etmeyenlere yeni bir hak bahşetmeyeceği gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ise de; değerlendirme dosya kapsamına ve yasa hükümlerine uygun düşmemektedir.
Bilindiği üzere 766 sayılı Tapulama Kanunu"na göre düzenlenen tutanaklar aynı Yasa"nın 26.maddesi gereğince askıya çıkarılmakta, askı ilanı süresi içinde yapılan itirazlar 28.madde gereğince kurulan komisyonlarca incelenip karara bağlanmakta, bu karar Tapulama Müdürü tarafından itiraz eden ile lehine tapulama tespiti yapılana Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca tebliğ edilmekte idi. Komisyon kararına karşı dava açma süresinin bu tebliğinden başlayacağı kanunda açıkça vurgulanmıştır.
Tebligatların haklı olarak ilgililere farklı zamanlarda yapılması, tatbikatta karışıklıklara neden olmuş, tutanak bazı kişiler yönünden kesinleştiği halde, bazı kişiler yönünden kesinleşmediği gibi sonuçlar ortaya çıkarmış, bu da açılacak davalara bakacak mahkemenin belirlenmesinde uyuşmazlıklara neden olmuştur. Ayrıca tebligat için ödenek bulunamaması da komisyon kararlarının senelerce ilgililere ulaştırılamamasına ve uyuşmazlıkların sürüncemede kalmasına yol açmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun hazırlanması sırasında bu sakıncaları nazara alan Kanun Koyucu; tanzim edilen tutanakların ve bu tutanaklarla ilgili komisyon kararlarının 30 gün süre ile ilana çıkarılacağını, bu ilanının ilgili gerçek kişilere kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine şahsen yapılmış tebliğ niteliğinde bulunduğunu, itirazı olanların askı ilan süresi içerisinde dava açabilecekleri genel kuralını benimsemiş, kanunun geçici maddesinde de "bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazlar bu komisyonlarda bu kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır. Tebligatlar ve ilanlar 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır." hükmü ile de komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazlar yönünden eski uygulamanın devam edeceğini belirtmiştir.
Ne vaki aradan geçen zaman içerisinde (bir kısım itirazlar için bile olsa) eski uygulamanın devamına imkan vermenin, eski sakıncaların artarak devamına imkan vermek anlamına geldiği anlaşılmış, bunun üzerine kanun koyucu 22.2.2005 tarih 5304 sayılı Kanun"un 12.maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun geçici 5.maddesini "bu kanun yürürlüğe girmesinden önce 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazlar bu komisyonlarda bu kanun hükümlerine göre incelenip askı ilanına alınarak sonuçlandırılır." şekline dönüştürülerek Tebligat Kanunu"na göre tebliğden vazgeçip, Yasa"nın temel ilkesi olan ilanen duyuru yolunu seçmiştir. Kanun koyucu tarafından seçilen bu yol aynı parsel hakkında askı ilan süresinde açılacak tüm davaların kadastro mahkemelerinde görülmesini, kısa zamanda en az masrafla en doğru şekilde sonuçlanmasını ve tarafların ibraz edeceği delillerin bir bütün olarak tartışılıp sonuca ulaşılmasını sağlayacak bir yoldur. Aksinin düşünülmesi 766 sayılı Kanun"un 28.maddesinin ortaya çıkardığı tüm olumsuzlukların devamına imkan sağlamak anlamı taşımaktadır. Bir başka anlatımla 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun geçici 5.maddesi gereğince yapılan ilanı itiraz edenlere tebliğ hükmünde sayıp, itiraz etmeyenlere Kadastro Mahkemesinde dava hakkı tanımamak hukukun savunulması ve kabul edilmesi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.
Şöyle ki; 766 sayılı Yasa"nın yürürlüğü sırasında tanzim edilen tutanağa itiraz edilip, itirazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun geçici 5.maddesi gereğince incelenip komisyon kararı ve tutanağın askıya çıkarılması durumunda, itiraz edenlerin askı ilanı içerisinde açacağı (örneğin tescil davası) dava kadastro mahkemesinde, tutanak kesinleşmemiş olmasına rağmen tutanağa itiraz etmeyen Hazinenin açtığı (tescil veya tescile itiraz davası) dava Asliye Hukuk Mahkemesinde görülecektir. Bu kabul şekli kanun koyucunun anlatmaya çalıştığımız amacına uygun olmadığı gibi, Anayasa ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun yargılamanın kısa zamanda en az masrafla sonuçlandırılması gerektiği yolundaki kurallarına ve askı ilanı süresinde açılacak davaların kadastro mahkemesinde görüleceğine dair 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 11.maddesi hükmüne de açıkça aykırıdır. Zira 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun hiçbir maddesinde askı ilanı süresinde Kadastro Mahkemesinde dava açabilmek için önceden itiraz etmiş olma şartı aranmamıştır.
Müşahhas olayda tutanak 17.6.1956 tarihinde tanzim edilmiş, tutanağa Rizko Er"in yaptığı itiraz 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun geçici 5.maddesi gereğince incelenip tutanak ve komisyon kararı 23.8.2005 tarihi ile 22.9.2005 tarihinde askıya çıkarılmış, tutanağa itiraz etmeyen Hazine, 6.9.2005 tarihinde ve askı ilan süresi içerisinde dava açmıştır. Mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun geçici 5.maddesi gereğince yapılan ilanın itiraz edenlere tebliğ hükmünde olduğu ve itiraz etmeyenlere dava açma hakkı vermeyeceği gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir. Yukarıda etraflıca yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere mahkemenin bu kabul şekli kanun koyucunun amacına ve 3402 sayılı Yasa"nın amir hükümlerine aykırı bulunmaktadır. Bu durumda taraflardan iddia ve savunmaları ile ilgili tüm delilleri istenip, gerekli değerlendirmenin yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Mahkemenin görevsiz olduğundan bahisle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Kadastro tespitine itiraz istemine ilişkindir.
Davaya konu olan olayda kadastro tutanağı 17.6.1956 tarihinde tanzim edilmiş, tutanağa Rizko Erin yaptığı itiraz, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun geçici 5.maddesi gereğince incelenip tutanak ve komisyon kararı 23.8.2005-22.9.2005 tarihleri arasında askıya çıkarılmış, tutanağa itiraz etmeyen Hazine, 6.9.2005 tarihinde ve askı ilan süresi içerisinde dava açmıştır.
Komisyon Kararı kesinleşmeden önce yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 5304 sayılı Yasa"nın 12. maddesiyle değişik 5. maddesi uyarınca, komisyon kararından sonra yapılan askı ilan süresi içinde açılan bu davada davacı Hazine vekili, davalılar adına zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığını iddia etmektedir.
Mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun geçici 5.maddesi gereğince yapılan ilanın itiraz edenlere tebliğ hükmünde olduğu ve itiraz etmeyenlere dava açma hakkı vermeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece, mahkemenin bu kabul şeklinin kanun koyucunun amacına ve 3402 sayılı Kanunun amir hükümlerine aykırı olduğu açıklanarak; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili tüm delilleri istenip, gerekli değerlendirmenin yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm bozulmuş, mahkemece önceki hükümde direnilmiştir.
Uyuşmazlık; Kadastro tutanağın askı ilan süresi içerisinde itiraz etmeyen Hazinenin daha sonra kadastro mahkemesinde dava açabilip açamayacağı noktasında toplanmaktadır.
5602 sayılı Tapulama Kanununda yer alan hükümler uyarınca, itirazların doğrudan doğruya mahkemelere yapılmasının işlerin gereksiz olarak artmasına neden olduğu, çoğu kez ciddi bir nitelik taşımayan itirazlar nedeniyle mahkemelerde iş sayısının süratle arttığı ve davaların sürüncemede kaldığı düşünülmüş, itirazların mahkemelere intikalinden önce bir komisyonda incelenmesi uygun görülerek 509 sayılı Tapulama Kanunu ile kuruluş ve çalışma şekilleri belirtilen "Tapulama Komisyonuna" yer verilmiştir.
Ancak, 509 sayılı Kanun"un Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine yürürlüğe giren 766 sayılı Tapulama Kanunu"nun 28 ve 29. maddelerinde "Tapulama Komisyonu" yeniden düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan tapulama komisyonu müessesesi kendisinden beklenen yararı sağlamadığı aksine işlemlerin sürüncemede kalmasına, dava dosyalarının mahkemeler ile tapulama komisyonları arasında gidip-gelmesine, tespitlerin kesinleşmesini önlemek için haklı bir neden olmadığı halde keyfi itirazların yapılmasına sebebiyet verdiği, 766 sayılı Tapulama Kanunu"nun yıllarca süren uygulama sırasında gözlenmiş, bu sakıncaları göz önünde bulunduran kanun koyucu 766 sayılı Tapulama Kanunu"nun 28. ve 29. maddeleriyle, 2613 sayılı Kanun"un 22. ve 26. maddelerinden farklı hükümler getirmiş, komisyonların kuruluş ve işleyiş şekillerini yeniden düzenlemiş, idari bir kuruluş olan komisyonların çalışmasını askı ilanından önceki bir döneme almış, askı ilanı süresi içinde kadastro tespitlerine karşı "herkese" doğrudan doğruya Kadastro Mahkemesine başvurma imkanı sağlamıştır.
3402 sayılı Kadastro Yasası"nın 11/son maddesi "bu kanun gereğince yapılan ilanlar ilgili gerçek kişilere kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine şahsen tebliğ edilmiş sayılır" hükmünü getirmiştir. 766 sayılı Kanun"un 26. maddesi uyarınca yapılan askı ilanına karşı 30 gün içinde itiraz edildiği takdirde bu itirazlar 28. maddeye göre kurulan tapulama komisyonunda incelenip karar bağlanmakta, bu kararda itiraz eden ile lehine karar verilene Tebligat Kanunu hükümleri gereğince tebliğ edilmekte, tebligat işlemleri ilgililerin açık adresleri bilinemediği için yerine getirilememekte ve böylece tapulamanın amacına aykırı olarak sicillerin oluşması gecikmekteydi.
İşte, kanun koyucu kadastro tutanaklarının en kısa zamanda kesinleşmesini sağlamak amacıyla bu kanunla yapılan ilanların ilgili gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine şahsen tebliğ edilmiş sayılacağı hükmüne yer vermiş (bu hüküm 2613 sayılı Kanun"un 26. maddesiyle, 6831 sayılı Orman Kanunu"nun değişik 11. maddesinde de yer almaktadır), böylece 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile sistem değişikliğine gidilmiş, 766 sayılı Yasadaki komisyon kararı tebliği ve komisyon kararı taraflarının dava açabilmesi düzenlemesi terk edilerek tespitin askı ilanına çıkarılması sağlanmış, itiraz etmiş olsun veya olmasın herkese kadastro mahkemesinde dava hakkı tanınmıştır.
Tespite itiraz etmemiş ve 3402 sayılı Yasa"nın 10/2. maddesi uyarınca, kadastro komisyonuna komisyon tutanağı düzenletmemiş olan kişi askı ilanı süresi içerisinde kadastro tespitine karşı dava açabileceği gibi, tespite itiraz etmiş olup da komisyon tutanağı ile itirazı reddedilmiş olan kişi de aynı şekilde kadastro mahkemesine dava açabilecektir. Diğer bir ifadeyle, tespite itiraz edilmiş olsa da, olmasa da, komisyonca kadastro tespiti değiştirilmiş bulunsa da, bulunmasa da askı ilanı suretiyle kişilere duyurulmuş olan tespite karşı itiraz eden ya da etmeyen, herkes askı ilanı süresi içerisinde kadastro mahkemesine dava açabilecektir. Askı ilanı, tespitin ya da tutanağın askı ilanından evvel kesinleşmesini önler.
Askı ilanı tarihleri kadastro mahkemesine herkes bakımından sınırlama olmaksızın dava açabilecek günlerdir. Böylece herkes süratle kadastro mahkemesinde hakkını arayabilecek, aynı parselle ilgili farklı kişiler yönünden aynı anda farklı mahkemeler görev yapamayacak, aynı parsele ilişkin yargılamada bütünlük de sağlanmış olacaktır. Askı ilanı müessesesi tespit ve tutanakların kesinleşmesini önlediği için, askı ilan süresi içerisinde açılan davalarda genel mahkemelerin görev yapması mümkün değildir.
Kadastro mahkemeleri, askı ilanı üzerine (tespit kesinleşmiş olsun olmasın) tutanağın kesinleşmemiş olduğu tüm hallerde görev yapacaktır. Tapulama tespiti sonunda düzenlenen tutanak bir bütün olup, asıl olan vaki itiraz üzerine tutanağın kesinleşmemesi olduğundan, herhangi bir kişi tarafından tespite yapılan itiraz, tespiti de askıda bırakacağından, askı ilanı süresi içerisinde 3. kişilerin açtığı davalar yönünden de tutanak kesinleşmemiş olduğu için, kadastro mahkemesinin görevli kılınması yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına da uygun bulunmaktadır. 3402 sayılı Yasa uyarınca yapılan tespite karşı yapılan itiraz üzerine düzenlenen komisyon tutanağının askı ilanına alınması halinde tespite itirazı olmayan kişilerin askı ilan süresi içerisinde açtığı davalarda kadastro mahkemesi nasıl görevli ise, geçici 5. maddedeki değişiklikten sonra kadastro mahkemesi askı ilanına alınan komisyon kararına karşı 3. kişilerin açtığı davalarda da aynı şekilde görevli olacaktır. Bu ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2008 gün ve 2008/16-645 E. 2008/645 K sayılı ilamında da aynen benimsenmiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, komisyon kararının tarafı olmayan Hazinece askı ilan süresi içerisinde açılan eldeki davada da kadastro mahkemesinin görevli olduğu gözönünde bulundurulmak suretiyle işin esasına girilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.2.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.