22. Hukuk Dairesi 2018/8403 E. , 2018/16857 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı, toplu iş sözleşmesine dayalı bir kısım işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının cevabının özeti:
Davalı, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre; davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def"i nedeniyle zamanaşımına uğrayan alacak kesiminin bulunup bulunmadığı yönünden uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan hakim tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Somut olayda, 08.12.2014 tarihinde ıslah harcı da ödenmek suretiyle ıslah dilekçesi ibraz edilmiş olup ıslah dilekçesi davalı vekiline 16.12.2014 tarihli celsede elden tebliğ edilmiş ve 25.12.2014 havale tarihli dilekçe ile davalı vekili tarafından ıslah edilen miktar yönünden zamanaşımı def’inde bulunulmuştur. Dolayısıyla, davalı vekilinin süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı def’i ileri sürmesi söz konusudur. Ancak mahkemece temyize konu kararda; ıslah yoluyla yapılan zamanaşımı def’inin, davaya cevap dilekçesinin ıslahı niteliğinde olduğu, bu nedenle zamanaşımının dava tarihi itibari ile dikkate alınarak, dava tarihinden geriye doğru 5 yılı aşan alacaklar (ücret ve ücret ekleri) bakımından söz konusu olacağı şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır. Oysa ki, ıslaha karşı süresinde yapılan zamanaşımı def’i değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 04.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.