14. Hukuk Dairesi 2015/18850 E. , 2017/8431 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 24.12.2012 gününde verilen dilekçe ile kefalet sözleşmesinin iptali ve mirasın hükmen reddi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 01.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi ...’ın 28.05.2009 tarihinde vefat ettiğini, vefat etmeden önce davalı bankaya kefil olduğunu; ancak, o sırada epilepsi hastası olduğundan akli melekelerinin yerinde olmadığını ve yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu, murisin kefaletine istinaden davacılar aleyhine takip yapıldığını; ancak, mirasın borca batık olduğunu beyan ederek kefalet sözleşmesinin iptali ve terekenin borca batık olduğundan bahisle mirasın hükmen reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı vekili, davacıların davayı kötü niyetle açarak borçtan kurtulmak istediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacıların veraset ve intikal vergisi beyannamesi sundukları, vasiyetnamenin tenfizine ilişkin davada davaya cevap vermeyerek davanın reddini talep etmiş sayıldıklarını ve icra takiplerine itiraz etmediklerini, bu nedenlerle de mirası kabul etmiş sayıldıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, terekenin borca batık olduğunun tespiti hukuksal nedenine dayalı olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 605/2 maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkindir. Ölüm tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Bu maddeye dayanan talepler süreye tabi olmayıp, mirasçıların iyiniyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2 maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Davacıların murislerinin ölümünden sonra yasal yükümlülüklerini yerine getirerek veraset ve intikal vergisi beyannamesini vermiş olmaları mirası kabul anlamında yorumlanamaz. Öte yandan, davacılar aleyhine açılan vasiyetnamenin tenfizi davasında, davacıların davaya cevap vermeyerek davayı reddetmiş sayılmalarının veya icra takiplerine itiraz etmemiş olmalarının da terekeye sahiplenme anlamına gelmeyeceği açıktır. Bu hususların davanın reddi gerekçesi olarak değerlendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
O halde mahkemece, ...’ın ölüm tarihi olan 28.05.2009 tarihi itibariyle terekesinin aktifi ve pasifi belirlenip, terekenin aktif değerinin pasifini karşılayıp karşılamadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.