Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/1686
Karar No: 2017/8430
Karar Tarihi: 13.11.2017

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/1686 Esas 2017/8430 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2017/1686 E.  ,  2017/8430 K.

    "İçtihat Metni"



    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.10.2012 ve 30.04.2013 günlerinde verilen dilekçe ile tapu iptal ve tescil veya tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 15.11.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı, davalı ... ile 09.04.1993 tarihinde düzenledikleri satış vaadi sözleşmesi uyarınca 3039 parsel sayılı taşınmazdaki zemin kat 1 numaralı; 03.07.1996 ve 26.07.1999 günlü satış vaadi sözleşmeleri uyarınca da 3041 parsel sayılı taşınmazdaki zemin kat 2 numaralı ve 3. kat doğu cepheli bağımsız bölümlerin satışının vaat edildiğini, taşınmazların zilyetliğinde bulunduğunu, davalının daha önce açılan davada davayı kabul ettiğini ileri sürerek taşınmazların kat mülkiyeti kurularak adına tescilini veya arsa paylarının adına tescilini veya taşınmazların toplam bedeli olan 180.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen faizi ile birlikte davalıdan alınarak kendisine verilmesini istemiştir.
    Birleştirilen davada da davacı, aynı gerekçelerle husumeti karşı yöneltmiştir.
    Davalı ..., tapu kaydından pay verilmesini veya kat mülkiyeti kurularak pay devrini kabul ettiğini, 3039 parsel sayılı taşınmazdaki taşınmazı paraya ihtiyacı bulunduğundan üçüncü kişiye devrettiğini belirtmiştir.
    Birleştirilen davada, davalı ... iyiniyetli olduğunu, tapu kaydına güvenerek taşınmazı edindiğini, davalı ... ise iyiniyetle edindiği taşınmazı davalı ...’e satış yoluyla devrettiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
    Mahkemece, 3039 parsel sayılı taşınmazın 40,32 m², 3041 parselin de 43,20 m² arsa payının davacı adına tesciline karar verilmiştir.
    Kararın davacı vekili, davalı ... vekili ile davalı tarafından temyizi üzerine, Dairemizce, “...1-Mahkeme kararı hükmü temyiz eden davalı ...’e usulüne uygun olarak 20.08.2014 günü tebliğ edilmiş olup 15 günlük yasal süre geçirildikten sonra 08.09.2014 tarihinde temyiz isteminde bulunulduğu anlaşıldığından HUMK"nın 432/4. ve HMK’nın 104. maddeleri gereğince süresi geçirilen temyiz isteminin reddi gerekmiştir... 2-Somut uyuşmazlıkta, kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmamış ahşap ev kargir samanlık ve arsa niteliğindeki dava konusu 3041 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının davalı ..., 1/2 payının da dava dışı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi kurulunun 04.02.2014 günlü raporunda 3039 ve 3041 parsel sayılı taşınmazlarda birbirine bitişik zemin ve 4 normal katlı bina bulunup zemin kat 2 no’lu dükkan ile 3. kattaki meskenin arsa payının toplam 43,20 olduğu belirtilmiştir. Bilirkişilerce, 3041 sayılı parseldeki çekişme konusu zemin kat 2 no’lu dükkan ile 3. kattaki meskenin arsa payının 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 3/2. maddesi uygun biçimde tespit edilmediği görülmektedir. Taşınmazda davalı ...’in pay maliki olduğu ve diğer paydaşın payının varlığı gözardı edilecek biçimde taşınmazların arsa payları saptanmadan davacı adına, 43.20 m² pay tesciline karar verilmesi HMK’nın 297/2. maddesine aykırıdır. Bu nedenle, dava konusu 3041 sayılı parseldeki çekişmeye konu taşınmazların arsa payları KMK’nın 3/2. maddesi uyarınca uzman bilirkişilerece saptanıp, davalı ...’in kabulü de dikkate alınarak davacı adına pay tesciline karar verilmesi gerekirken arsa payı usulüne uygun olarak belirlenmeden, 3041 sayılı parselin 43,20 m² bölümünün davacı adına tesciline karar verilmesi doğru değildir... 3- kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulu bulunmayan kargir ev kargir samanlık ve arsa niteliğindeki dava konusu 3039 parsel sayılı taşınmaz dava tarihinde davalı ... adına kayıtlı iken yargılama sırasında davalı ...’e satış yoluyla devredilmiştir. Davacı davalı ...’in kötüniyetli olduğunu taşınmazı yolsuz olarak tescilini sağladığını iddia etmiştir. Bu durumda öncelikle davalının TMK’nın 1023. maddesi uyarınca iyiniyetli olup olmadığı, TMK’nın 3. maddesi karşısında yararına geçerli bir tescilin sonuçları meydana gelip gelmeyeceği saptanmalıdır. Asıl davanın açıldığı tarihte taşınmazın maliki davalı ... ile yargılama sırasında edinen davalı ... arasındaki işbirliğinin kanıtlanması, başka bir anlatımla davalı ...’in taşınmazın davacı tarafından edinildiğini bildiğinin kanıtlanması gerekir. Çekişmeye konu taşınmazın tapu kaydında dava tarihinde ve sonrasında herhangi bir takyit bulunmamaktadır. Ayrıca, dinlenen davacı tanıkları da taşınmazın davacının tasarrufunda bulunduğunu belirtmişler ancak davalının yolsuz olarak edinip edinmediğine ilişkin bir beyanda bulunmamışlardır. Davacı da davalının taşınmazı yolsuz olarak edindiğini ispatlayacak başka bir kanıt sunmamıştır. Bu nedenle, davalının dava konusu taşınmazı TMK’nın 1024. maddesi uyarınca yolsuz olarak adına tescilini sağladığı kanıtlanamadığından davalı ... hakkındaki davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir..” gerekçesiyle bozulmuştur.

    Mahkemece, bozma ilamına uyularak, davalı ... yönünden davanın reddine, 3041 parseldeki davalı ...’in 216/1350 payının iptal edilerek davacı adına tesciline, 459/1350 payın davalının uhdesinde bırakılmasına karar verilmiştir.
    Hükmü davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
    Davacı, akidi olan taraftan Borçlar Kanununun 96. maddesine dayanarak ademi ifa sebebiyle tazminat isteyebilir. Buradaki borcun nedeni, borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü, genellikle bir akte dayandığından buna “akdi tazminat”, borçlunun sorumluluğuna da “akdi sorumluluk” denilmektedir. Borçlar Kanununun 96. maddesi gereğince ödenmesi gereken tazminat ise alacaklının müspet zararıdır. Müspet zarardan da, borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise, bu vaziyetle mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki fark anlaşılmalıdır.
    Dava konusu taşınmazlardan 3039 parsel sayılı taşınmaz yönünden, davacı satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat talebinde bulunmuştur. Ancak, 3039 sayılı taşınmaz, dava açılmadan önce davalı, yargılama aşamasında ise davalı ...’e devredilmiştir. Bu durumda mahkemece davacının ikinci kademedeki tazminat talebi değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
    Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalvekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi