19. Hukuk Dairesi 2014/6341 E. , 2015/3245 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. ... ile davalı vek. Av. ..."nun gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, müvekkili şirkete ait taşınmaz üzerine davalı şirket lehine 13.06.2008 tarihinde 15 yıl süreli 356.700,00 TL bedelli intifa hakkı tesis edildiğini, ancak davalının intifa bedelini ödemediğini ve 12.05.2010 tarihine kadar bayilik sözleşmesi imzalamayarak müvekkilinin geç faaliyete başlamasına, ticari zarara uğramasına sebep olduğunu, tesis olunan ve bedeli ödenmeyen intifanın 5 yıllık dönemine tekabül eden kısmı için icra takibine girişildiğini, davalının takibe itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 13.06.2008 tarihinde tapu sicil müdürlüğünce intifa tesis edildikten sonra taraflar arasında imzalanan 16.03.2009 tarihli yeni protokol ile intifa ivazı ödemesinden vazgeçildiğini bunun yerine davacı şirket ortaklarından ... Turizm İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına faaliyet gösteren bir başka istasyonun mali sıkıntılarının giderildiğini, bu nedenle davacının 3 yıl boyunca intifa bedeline ilişkin bir talepte bulunmadığını, kaldı ki, intifa resmi senedinde 356.700 TL intifa ivazı bedelinin tamamen ödendiğinin belirtildiğini herhangi bir alacağın olmadığını savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde, resmi senette davalının davacıya 356.700 TL intifa bedelini ödediğinin yazılı ise de bunun ödenmediği, davalının ikinci bir protokol (16.03.2009 tarihli) ile davacının intifa bedelini almaktan vazgeçtiğini, bunun yerine başka bir firmanın finansman sıkıntısının giderildiğini savunduğu, ancak bu savunmasını ispatlayamadığı, 15 yıllık 356.700,00 TL intifa bedelinin 5 yıllık kısmına tekabül eden bölümünün 118.900,00 TL olduğu, ihtarname ile davalı takipten önce temerrüde düşürüldüğü için 1.710,21 TL işlemiş faiz istenebileceği gerekçeleri ile itirazın iptali davasının kısmen kabulüne ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Her ne kadar, intifa tesisine ilişkin tapuda düzenlenen resmi senette 15 yıllık intifa bedeli olarak 356.700,00 TL"nin ödendiği belirtilmiş ise de, davalı vekili resmi senedin aksine davacı tarafa herhangi bir intifa bedeli ödenmediğini beyan ettiğinden, yerel mahkemenin taraflar arasında intifa bedeli ödenmediği konusunda ihtilaf bulunmadığına ve bunun yerine başka bir firmanın finansman sıkıntısının giderildiğine ilişkin davalı savunmasının kanıtlanamadığı hususundaki gerekçesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, davalı vekili intifa tesisinden sonra düzenlenen 16.03.2009 tarihli protokol hükümleri çerçevesinde tarafların intifa bedelinden vazgeçerek bunun inkişaf bedeline dönüştürüldüğünü savunmuştur. Davalının savunmasında, sözü edilen protokolün 4. maddesinde ""bayi adayına inşaat veya tadilat işlerinde kullanılmak üzere toplam 40.000 USD+KDV"nin ticari inkişaf bedeli olarak PO tarafından tapuda intifa sonrası, fatura tarihindeki Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden TL"ye çevrilerek fatura mukabilinde nakden ve defaten bayi adayına ödeneceği"" hükmüne yer verilmiştir. Bu protokolden sonra imzalanan 12.05.2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi"nde ise, gerek intifa gerekse inkişaf bedeli ödeneceğine dair herhangi bir özel hükme yer verilmemiştir.
Bu durumda mahkemece, davalının savunması üzerinde durulup anılan sözleşme hükümlerinin davanın sonucuna etkisi tartışılarak, dava tarihinde taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin devam edip etmediği ve intifa hakkının terkin edilip edilmediği hususları da araştırıldıktan sonra tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 09.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.