17. Hukuk Dairesi 2015/5814 E. , 2018/2299 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki hakem kararın tebliğe çıkarılması, saklanması davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki itiraz hakem kararı talep eden (davacı) vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 13.03.2018 Salı günü davacı vekili Av. ... geldi. Davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Talep eden (davacı) vekili, davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın yaya olan müvekkiline tam kusurlu olarak çarpması sonucu müvekkilinin geçici ve sürekli işgöremezliğe uğradığını beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 221.175,83 TL’ye yükseltmiştir.Karşı taraf (davalı) vekili talebin reddini savunmuştur. Hakem heyetince 23.9.2014 tarihli, 2014/3125 karar sayılı kararı ile başvuran davacının talebinin kabulü ile 221.175,83 TL maluliyet tazminatının 10.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte... Sigorta A.Ş.’den alınarak başvurana verilmesine karar verilmiş, davalı (karşı taraf) vekilinin itirazı üzerine Hakem heyetince 13.1.2015 tarihli, 2014/İHK-33 karar sayılı kararıyla başvuranın iddiasını ispata yeterli bir rapor ibraz edilmediği, usulüne uygun raporun ibrazı hakkında verilen ara kararın da yerine getirilmediğinden bahisle itirazın kabulüyle başvuru sahibinin maluliyet zararı talebinin
reddine karar verilmiş, itiraz hakem kararı talep eden (davacı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, itiraz hakem kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, talep eden (davacı) vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Talep trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"de öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır: Mahkemeler için öngörülen sürelerin, taraflar için öngörülen sürelerden farkı; sürenin geçirilmiş olmasının, o sürede yapılması öngörülen işlemin yapılma olanağını ortadan kaldırmamasıdır. Eş söyleyişle hakim, gecikmeli de olsa süreye bağlanmış olan işlemi yapabilir. Dolayısıyla, gecikmeli de olsa yapılan işlem, oluşturulan karar hukuken geçerlidir ve süresinde yapılmış gibi hukuki sonuç doğurur.Sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır:Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir. Bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir.Hakimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nin 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.159).
Yukarıda da belirtildiği üzere, ilke olarak, hakimin verdiği süre kesin olmayıp, kesinlik için şu iki koşuldan birinin varlığı zorunludur:İlk koşul, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması ve bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır (HUMK m.163, c.4, HMK. 94/2); bu halde, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi sonuç değişmez.İkinci halde ise; yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir (HUMK m.163/3 c.3, HMK m. 94). Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir.Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur.Kısaca; ister kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan, 6100 Sayılı HMK"nin 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.(Benzer ilkelere (YHGK"nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir.) Somut olayda hakem heyetince talebin kabulüne karar verilmiş, davalının (karşı taraf) hakem heyeti kararına itirazı üzerine itiraz hakem heyetince kaza tarihinde yürürlükteki Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliği"ne uygun şekilde davacının maluliyet oranının dosya üzerinden tespiti için ... Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na 28.11.2014 tarihinde yazı yazılmıştır. İtiraz hakem heyetince davacı vekiline gönderilen 8.12.2014 tarihli e-mailde özetle, bilirkişi ücretinin davalı tarafça yatırıldığı, dosya ve ücret dekontunun ... Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na teslim edildiği belirtilerek, anılan başkanlıkça davacı asılın bizzat kontrolüne ihtiyaç duyuldu ki, telefonla aranılarak başvurusunun sağlanması, ilgili doktora belirtilen numaradan ulaşılabileceği, bu bilgilerin davacı vekiline de telefonla aktarıldığı, yargılama süresinin kısalığı ve adli tıptan alınacak raporun takibi için yukarıdaki bilgilerin alındığını doğruladıktan sonra, davacı asılın hangi tarihte kontrolünün yapıldığı bilgisini itiraz hakem heyetine e-mail ortamında bildirmesi istenmiştir. İtiraz hakem heyetince davacı vekiline gönderilen 12.12.2014 tarihli e-mailde ise, muayene edilmek istenen davacı asılın başvurusunun sağlanması için ... Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan iletilen talebin zaman kaybetmeden telefon ve e-mail ile tarafına iletildiğini ancak gereğinin yerine getirilmediğini, dosyanın intikal ettiği 14.11.2014 tarihinden itibaren iki aylık zorunlu karar verme süresi nedeniyle, heyet kararının 11. maddedeki sürenin uzatılmasıyla ilgili bir geri dönüş olmadığı da hatırlatılarak, davacı asılın en kısa zamanda anılan kuruma başvurusunun sağlanması istenmiştir....Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı 7.1.2015 tarihli yazısıyla davacı asılın muayenesi gerektiği, bilgilendirme amacıyla hem hakem heyetine, hem davacı ve vekiline e-mail ve telefon yoluyla ulaşılmaya çalışıldığı ancak hastanın muayene için başvurmadığı, hasta muayene edilemediğinden raporun düzenlenemediğini bildirmiştir.
İtiraz hakem heyetince iki aylık karar verme süresinin kırk güne yakın bölümünün dosyanın gönderildiği ... Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na davacının muayene müracaatını beklemekle geçtiği, sonunda 7.1.2015 tarihinde rapor hazırlanamayarak dosyanın iade edildiği, iddiasını ispatla yükümlü olan davacı tarafından ilk hakem yargılaması sırasında bu iddiasını ispata yeterli rapor ibraz edilmediği, usulüne uygun raporun ibrazı hakkında verilen ara karar da yerine getirilmediğinden bahisle kanıtlanmayan talebin reddine karar verilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda İtiraz hakem heyetince yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı vekiline davacı asılın muayeneye müracaatı için yeterli ve makul kesin süre verilerek, kesin süreye uyulmamasının sonuçları da açıkça ihtar edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, açık şekilde verilen süre dahi belirtilmeksizin karşı tarafın (davalı) itirazının kabulüyle talep edenin (davacı) talebinin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle talep eden (davacı) vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle talep eden (davacı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile itiraz hakem heyeti kararının BOZULMASINA, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13.3.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.