14. Hukuk Dairesi 2016/14101 E. , 2017/8364 K.
"İçtihat Metni"
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.01.2015 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 24, 25, 26 ve 31 parsel sayılı taşınmazları yararına davalı hazineye ait 18 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne, davacının 24, 25, 26 ve 31 parsel sayılı taşınmazlar lehine davalıya ait 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde fen bilirkişisinin 20.05.2016 tarihli raporunda A harfi ile gösterilen alanda 3 metre genişliğinde, 128,55 m2 alanda geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı hazine temsilcisi temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Geçit hakkı ancak tapuya tescil edilmiş taşınmazlar üzerinden kurulabilir. Zira kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi gereğince tapuya tescil edilmesi gerekir. Somut olay da aleyhine geçit kurulan 18 parsel sayılı taşınmazın Mera Komisyonu Tahsis kararı ile Bigadiç/ Abacı Köyüne mera olarak tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Meralar devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerdendir. Bu özelliği itibariyle de kamu malıdır. Kamu malı olan bir yerin, kişilerin özel yararlanmasına terki olanaklı değildir. Kısaca belirtmek gerekirse, mera üzerinden geçit kurulamaz. Yasal olmayan gerekçelerle yazılı şekilde meradan geçit hakkı kurulmasına ilişkin hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Mahkemece, davacının başka taşınmazlardan geçit hakkı kurulması talebi varsa çevredeki genel yolları gösterir şekilde geniş ölçekli pafta örneği getirtilerek dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda genel yola kesintisiz şekilde ulaşımı sağlayacak tüm alternatifler belirlenerek en uygun alternatif üzerinden geçit tesisine karar verilmesi, davacının başka yerden geçit hakkı kurulması talebi bulunmadığı takdirde ise davanın reddine karar vermek olmalıdır.
Kabule göre de; geçit hakkının kişi lehine değil taşınmaz lehine kurulduğu gözönüne alınarak geçit hakkı istenilen her parsel için ayrı ayrı geçit tesis edilmemesi, davacının maliki bulunduğu taşınmazlar yönünden akdi irtifak kurulmaması, aleyhine geçit kurulan taşınmazın bölünemeyeceğinin ve bedel hesaplanırken aleyhine geçit kurulan taşınmaz açısından dört ayrı parsel hakkında geçit tesisi kararı verilmesi ile katlanma yükünün arttığı gözönüne alınarak bedel hesaplaması yaptırılmaması doğru görülmemiştir.
Mahkemece, değinilen bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan kararın BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verilmiştir.