14. Hukuk Dairesi 2019/1950 E. , 2021/951 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28/04/2017 tarihinde verilen dilekçeyle ipoteğin kaldırılması talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 04/12/2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 16/02/2021 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-K A R A R-
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 16/02/2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınmasını amaçlayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir aynî haktır.
4721 Sayılı Türk Medenî Kanunu 881.maddesi hükmüne göre: “Hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir.”
İpotek, güvence altına alınan alacağın miktarının belli olup olmamasına göre kat’î borç ipoteği veya limit ipoteği şeklinde kurulabilir.
İpoteğin kurulması esnasında güvence altına alınmak istenen alacağın miktarı belli değilse, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde, taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirlenmelidir. Buna, limit ipoteği denir. Limit ipoteğinde tespit edilen üst sınır, rehin edilen alacağın tutarı değil, ipotekli taşınmazın sorumlu olduğu üst miktardır. Bu durumda, TMK m. 875 ve 876’da sayılan yan alacaklar üst sınıra kadar rehnin kapsamında sayılırlar. Asıl alacak ve yan alacakların toplamı tapuda gösterilen üst sınırı aştığı takdirde, aşan kısım rehnin güvencesinden yararlanamaz.
TMK. m.884’e göre, borçtan kişisel sorumluluğu bulunmayan ipotekli taşınmaz maliki, borçlunun bağlı olduğu şartlara göre borcu ödeyerek, taşınmazının paraya çevrilmesini önleyebilir.
Alacak sona erdiği halde alacaklı, terkin taahhüdünü iradesiyle yerine getirmezse, taşınmaz maliki ipoteğin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir.
Somut olayda; incelenen ve ipotek akdinin çerçevesini tayin eden resmi akit tablosu içeriğinden ipoteğin, doğmuş ve ileride gerçekleşecek veya gerçekleşmesi muhtemel olan bir alacağın teminatı olarak tesis edildiği görülmektedir. Bu haliyle ipotek, azami meblağ (üst sınır ipoteği) ipoteğidir. Türk Medeni Kanununun 851 ve 881. maddelerinde ifadesini bulan azami meblağ (üst sınır) ipoteğinde alacağın ulaşacağı miktar önceden belirsiz olduğundan taşınmazın ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosunda gösterilen limitle sınırlanabilir. Türk Medeni Kanununun 875. maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan ana borç, gecikme faizi, icra takip giderleri ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan borcun toplam miktarının bu limiti aşması olanaklı değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1989/11-294 Esas, 1989/378 Karar ve 24.05.1989 tarihli kararında da yukarıdaki kural benimsenmiştir. Bu kural uyarınca üst sınır ipoteğinde alacak bakımından bir üst sınır tespit edilerek teminatın kapsamı saptanmaktadır. Bu şekilde rehin edilen alacağın tutarı değil, ipotekli gayrimenkulün sorumlu olduğu üst miktar belirlenmektedir. O halde teminat, alacağı ve alacaklı icra takibi yapmışsa takip giderleri ile temerrüt faizlerini, üst sınıra kadar sınırlamaya tabi olmaksızın sağlamaktadır. Bu bakımdan üst sınır ipoteği kurulurken akit tablosuna üst sınır belirlenmesi yapıldıktan sonra “ bu meblağa ilaveten” denilmek suretiyle ilave yapma olanağı bulunmamaktadır. Yapılsa da geçerli sayılmaz. Kısaca, ipoteğin üst sınır ipoteği olması durumunda borçlu sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Diğer taraftan taşınmaz malikinin ödeme iddiası varsa bu iddianın da yazılı delille kanıtlanması zorunludur.
Bütün bu açıklamaların sonucu doğrultusunda mahkemece yapılması gereken iş; uyuşmazlığın azami meblağ (üst sınır) ipoteğine ilişkin bulunduğundan, taraflardan alacaklının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapıp yapmadığını sorup saptamak, icra takibi varsa bu dosyayı getirtmek, resmi akit tablosundaki sözleşme hükmünü gözetmek suretiyle alacaklının ipotekle teminat altına alınan anapara alacağını taraflardan delillerini isteyip toplayarak bulmak, anapara dışında istenebilecek gecikme faizi ile icra takibi yapılmışsa takip giderlerini gerek duyulursa bilirkişiye hesaplatmak, bilirkişiden dava dışı kişinin ve davacının ödediği miktarın, ipotek bedelini bulduğu takdirde ipoteğin terkinine karar verilmelidir. Yapılan ödemenin ipotek bedelini karşılamadığı tespit edildiği takdirde ise bakiyenin ipotek akit tablosunda gösterilen limiti aşmamak koşuluyla alacaklıya ödenmek üzere davacıya depo ettirmek, eksiksiz depo edilirse ipotek şerhini terkin etmek, kısmen ödeme yapılırsa davanın reddine karar verilmekle beraber ödenen bölümü kütüğün düşünceler sütununda gösterilmesine karar vermek olmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden, kararın bozulması gerektiğini düşünmekteyiz. Sayın çoğunluğun onama kararına iştirak etmiyoruz