4. Hukuk Dairesi 2013/12543 E. , 2014/6809 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 24/01/2013
NUMARASI : 2005/495-2013/6
.
Davacı M.. K.. vdl vekili Avukat D. K. tarafından, davalı D. Haber ve Görsel Yay. A.Ş vdl aleyhine 18/11/2005 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/01/2013 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 29/04/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalılar vekili Avukat N.A. ile karşı taraftan davacılar vekili Avukat B. T. Köroğlu geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, davalı şirketin sahibi olduğu Kanal D televizyonunun 24/05/2005- 27/05/2005 günlü ana haber bültenlerinde, 25/05/2005 günlü "Bu Sabah" isimli programda ticari itibarlarına zarar verici, gerçek dışı ve kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte yayınlar yapıldığını, iki şirketinde akaryakıt kaçakçılığı yaptığının, resmi görevlilere rüşvet verildiğinin söylenerek suç isnadında bulunulduğunu, kendilerinin halkın husumetine maruz bırakıldığını iddia ederek uğradıkları manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır.
Davalılar, dava konusu edilen haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğunu, toplumsal ilgiye haiz olup yayınlanmasında kamu yararı bulunduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu haberlerin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 06/04/2005 tarihli bir rapora dayanmakta oluşu itibariyle güncel olduğu, akaryakıt kaçakçılığı gibi Türkiye"nin önemli vergi kaybı yaşadığı bir hususu kamuoyuna duyurması itibariyle kamu yararı ve ilgisinin bulunduğu anlaşılmakla birlikte haberin özü ile sunuş biçiminin dengeli olmadığı, konunun Çukurova Grubuna endekslenmeye çalışıldığı rakip bir grubu ve patronunu kötülemeye odaklandığı anlaşıldığından ayrıca haberde kullanılan ifadelerin 06/04/2005 tarihli inceleme raporunda yer almaması nedeni ile gerçeğe aykırı olduğundan davanın F.. A.. dışındaki davalılar yönünden bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir.
Anayasamızın 25. maddesi uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamızın 90. maddesi ile usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. AİHS nin 10. maddesinde “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir....” hükmü bulunmaktadır.
Davalılar bir yayın kuruluşunun sahibi, yönetim kurulu başkanı ve haberi hazırlayan kişilerdir. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanunun 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı; ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, teşkilâtı, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları belirlemektir” hükmü düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi yayın kuruluşları bireylerin ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması amacı ile kurulmuştur. Yayın kuruluşları yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla yerine getirirler.
AİHM"si 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan « bilgi » ya da « düşünceler » için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, « demokratik toplumun » onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya konulması gerektiğini,...” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 başvuru nolu ve 16354/06 başvuru nolu kararlarında da tekrar etmiştir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 19/01/2005 tarih ve 2003/21154 sayılı yazısı ve ekindeki fezlekede belirtilen Türkiye"deki rafinerilerden gümrüksüz olarak transit gemilere verilmek üzere alınan akaryakıtın bu gemiler yerine iç piyasanın kullanımına sunulmak suretiyle akaryakıt kaçakçılığı yapıldığı iddiaları nedeni ile yapılan soruşturma sırasında talep edilen bilgi ve belgeler uyarınca Denizcilik Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı konunun araştırılması için müfettiş görevlendirmiş, müfettiş tarafından hazırlanan 06/04/2005 tarihli raporda, Mersin Liman Jurnali ile Mersin Liman Başkanlığının il emniyet müdürlüğüne verdiği cevapların birbiri ile örtüşmediği, inceleme sırasında bu farklılık belirtilerek yeniden sorulduğunda bu kez daha önce gelmediği bildirilen gemilerin bu kez geldi diye cevap verildiği, konunun Gümrük idarelerince de araştırılmasının gerekli olduğu, Emniyet Genel Müdürlüğünün interpol aracılığı ile konu hakkındaki yapmış olduğu araştırmaya verilen cevapta,.....SEBA M isimli geminin sahibinin ifadesine göre söz konusu geminin 31/01/2001 tarihinde Cezayir karasularında bulunduğu, adı geçen Türk şirketinden akaryakıt almadığı, MARC isimli geminin 12/03/2002 tarihinde Mersin Limanından fuel oil aldığı ancak satın aldığı şirketin A&B Pazarlama Sanayi Ticaret Ltd. Şti. nin değil B. TRADİNG SA olduğunun belirtildiği, fezlekede belirtilen diğer gemiler hakkında ise yazıda belirtilen tarihler arasında ya akaryakıt satın almadıkları ya da A&B şirketinden değil Baytur adlı şirketten satın aldıklarını ifade ettikleri, incelemeye konu gemilerin bazılarının yakıt türünde bazılarının
miktarında farklılıklar olduğu, bu farklılığın tespit edilmesi üzerine sondaj usulü ile yapılan incelemede 23 geminin daha incelendiği yine bazılarının yakıt miktarında bazılarının ise türünde farklılıklar saptandığı, interpol aracılığı ile yapılan araştırmaya verilen cevapta bazı gemilerin kayıtlarda gözüken şirket yerine Baytur Trading SA adlı şirketten yakıt aldıklarını beyan ettikleri görüldüğünden söz konusu şirketin belirtilen adresinde araştırma yapıldığı, söz konusu adreste Anadolu Uluslararası Ticaret Taşımacılık A.Ş adlı şirketin bulunduğu, B. Trading SA adlı şirketin Cenova da faaliyet gösterdiğinin öğrenildiğini, internet üzerinden yapılan araştırma neticesinde A.Uluslararası Ticaret Taşımacılık AŞ ve B. Trading SA isimli şirketlerin Çukurova Holding A.Ş"nin grup şirketleri olduğunun belirlendiği, gümrük müdürlüğü rakamlarına göre 2000 yılında Mersin Limanından gümrüksüz olarak gemilere satılan akaryakıt miktarının 108.490.507 ton olmasına karşın, 2004 yılı sonunda bu rakamın 21.920,615 tona düştüğü, rapordaki tespitlerimiz, interpol aracılığı ile yapılan araştırma sonuçları itibari ile fezlekede belirtilen iddiaların doğru olma ihtimalinin bulunduğu, akaryakıt kaçakçılığının gelmeyen gemilere akaryakıt verilmiş gibi gösterilmesi yöntemi yerine limana gelen gemilere akaryakıt satışı yapılmış gibi kayıt düşülmesinin daha yüksek bir olasılık olduğu kanaatine varıldığı bilgileri yer almaktadır.
Şu durumda, dava konusu yayınların güncel ve toplumsal ilgiye haiz olduğu, davacı şirketlerin isimlerinin inceleme raporunda geçtiği, Çukurova Holding A.Ş grup şirketleri olduklarının da tespit edildiği, rapor sonunda akaryakıt kaçakçılığı yapıldığı iddialarının gerçek olması olasılığının bulunduğunun belirtildiği anlaşıldığına göre görünür gerçekliğe uygun olduğu, basın-yayın kuruluşlarının somut gerçekliği araştırma yükümlülüklerinin bulunmadığı, haberlerin kamusal sorumluluk anlayışıyla yayınlandığı, toplumsal bir menfaat söz konusu olduğu, yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, dava konusu haberlerin ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği, ifade özgürlüğüne sınırlama getirmek için meşru bir amaç ve demokratik toplum yönünden bir gereklilik bulunmadığı sonucuna varılmış olup, davanın bu nedenle reddi gerekirken kısmen kabul edilmiş olması doğru değildir. Ayrıca davanın manevi tazminat istemine ilişkin olması gözetildiğinde hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir nitelikte olduğu düşünülmeden HMK 266. maddesine aykırı biçimde bilirkişi görüşüne başvurulması da doğru olmayıp usul ve yasaya aykırı bulunan kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve davalılar yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine, temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.