22. Hukuk Dairesi 2018/9647 E. , 2018/16570 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının davalı ... Apartmanı ünvanlı işyerinde 2001 Ocak ayından iş akdinin haksız feshedildiği 2012 yılı Mayıs ayı sonuna kadar mesai mefhumu olmaksızın hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığını, yıllık izinlerini kullanmadığını, bazı aylar ücretinin de ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili,ulusal bayram genel tatil ücreti ve ödenmeyen ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının bir süre kapıcı olarak çalıştıktan sonra bina sakinlerinin bina işleriyle ilgilenmemesinden istifade ederek karar defterini ele geçirerek kendisini yönetici tayin ettiğini, istediği gibi aidat belirlediğini, tahsilat yaptığını, hatta apartmana baz istasyonu kurulması için Turkcell ile sözleşme yaparak 3 yıllık peşin yaklaşık 20.000.00 TL"yı alarak kayıplara karıştığını, kapıcı olduğu dönemde de istediği gibi izin kullandığını, başka işlerle uğraştığını, apartman işleriyle çoğu zaman eşi ve çocuklarının ilgilendiğini, 4,5 yıl boyunca tüm kayıt ve hesapları elinde bulundurduğundan ücret ve haklarını almadığına yönelik beyanının gerçeği yansıtmadığını, bina reklam gelirlerini zimmetine geçirmek suretiyle binaya ait giderleri ve sigorta primini de ödemeyerek icralık olmasına sebebiyet verdiğini savunarak haksız ve kötüniyetli açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının 06/02/2001 tarihinde davalı yanında çalışmaya başladığı, 08/05/2012 tarihinde iş akdinin sona erdiği, her ne kadar davacı vekilince kıdem ve ihbar tazminatı talep edilmiş ise de, davacının apartman karar defterlerini ele geçirerek imzaları da taklit ederek kendisini yönetici olarak atadığı ve Turkcell ile sözleşme yaparak sözleşme ücretini kendi hesabına yatırttığı akabinde bu olayın öğrenilmesinden sonra işyerini terk ettiği, dolayısıyla davacı tarafından yapılmış bir fesih bulunmadığı gibi böyle bir fesih olsa dahi haklı nedene dayandığı bu nedenle davacının kıdem ve ihbar tazminatı talep edemeyeceği gibi her ne kadar davacı vekilince dava dilekçesinde ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla çalışma ücreti ve hafta tatil ücreti talep edilmiş ise de davacının apartmandaki yönetim boşluğundan kaynaklı olarak kendisinin yönetici gibi davrandığı, dolayısıyla fazla çalışma, hafta tatillerinde çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma olgusunun gerçekleşmediği, bu nedenle davacının bu alacak taleplerinin de doğmadığı, aynı gerekçe ile davacının yıllık izin hakkının da bulunmadığı kanaati ve gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendlerin haricindeki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatillerde çalışıp çalışmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Aynı ilkeler hafta tatili ve genel tatil alacağı bakımından da geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı tarafından sunulan karar defterine göre davacının 07.09.2009 tarihinde yönetici seçildiği bu tarihe kadar kapıcı olarak çalıştığı, yöneticilik yaptığı dönemde kendi mesaisini kendisinin belirlediği anlaşılmaktadır. Ancak davacının kapıcılık yaptığı dönemde apartmanın kaloriferli olması nedeniyle tanık beyanları gözetilerek kış aylarında yaptığı fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil çalışmaları hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır. Taleplerin yazılı gerekçe ile tümden reddi isabetsiz olmuştur.
3.Taraflar arasında davacı işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücrete hak kazanıp kazanmadığı noktasında da uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile ispatlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut olayda, davacının davalı işveren nezdinde 11 yıl çalıştığı sabittir. Davacı çalıştığı süre zarfında yıllık ücretli izin hakkının kullandırılmadığını beyan etmiştir. Mahkemece davalı tarafça hiçbir delil sunulmamasına rağmen yıllık izin ücreti talebi de diğer talepler gibi reddedilmiştir. Davalı yıllık izinlerin kullandırıldığına ilişkin herhangi bir belge ibraz edememiş ise de; davacının çalıştığı 11 tam yıl boyunca izin kullanmaması hayatın olağan akışına aykırıdır. Mahkemece, HMK 31. mad. uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacının 11 yıl boyunca izin kullanıp kullanmadığı hususu açıklattırılarak davacı beyanı ile birlikte tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03/07/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.