14. Hukuk Dairesi 2017/4816 E. , 2017/8263 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 21.05.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.12.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından talep edilmiştir. Dairesi"nce istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya ve içeriği incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konıusu 607 parsel sayılı taşınmazda davacı vakfın 1/3 oranında hissedar olduğunu, davalının 2/3 payı 2.000.000,00 TL bedelle 24.06.2011 tarihinde aldığını, noter aracılığıyla bildirimin yapılmadığını, önalım hakkının kullanılmasını engellemek amacıyla satış bedelinin tapuda yüksek gösterildiğini, keşfen belirlenecek gerçek bedel üzerinden önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili, yargılama aşamasında muvazaa iddialarından vazgeçtiklerini belirterek 18.06.2015 tarihinde eksik kalan harcı tamamlamıştır.
Davalı cevap dilekçesinde, tapuda taşınmazın rayiç bedeli satış bedeli olarak gösterilmişse de gerçek satış bedelinin daha fazla olduğunu, davanın süresinde açılmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde, taşınmazda fiili taksimin bulunduğunu, davalının bölünmüş ve çitlerle çevrili ahır ve evin bulunduğu bölümü satın aldığını, satış bedelinin banka aracılığıyla ödendiğinden bahisle bedelde muvazaa iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüyle parsellere yönelik olarak açılan önalım davasının kabulü ile bu taşınmazlarda davalı adına kayıtlı olan payların iptal edilerek davacı adına kayıt ve tesciline, önalım bedeli olarak mahkemece banka hesabına yatırılan 2.037.000 TL bedelin karar kesinleştiğinde faiz getirisi ile birlikte davalıya ödenmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davacı yararına taktir olunan (davanın açılış miktarı yönünden) 29.950,00 TL"nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 2.037.000 TL önalım bedeli ile davacı vekilinin dava değer olarak belirlediği 400.000 TL arasındaki fark bedel üzerinden Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesi gereğince davalı yararına takdir olunan 73.060 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili ve davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
sayılı Kararında davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının reddine, kamu düzeni yönünden yapılan incelemede İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm kısmının 1. fıkrasında 2 parselin çıkartılması suretiyle rek davacı adına kayıt ve tesciline" şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; yerel mahkemece davalı vekilinin fiili taksim iddiasının yeterince araştırılmadığı, gayrımenkule ilişkin davalarda tanıkların keşif mahallinde dinlenilmesi gerekirken davalı tanığının duruşmada dinlenildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davalı vekilince dosyaya sunulan, davacı vakıf yöneticisine aitsına dair talep dilekçesi ve eklerininusunda uzman bilirkişiler refakatinde yeniden keşif yapılması, tanığın da keşif esnasında dinlenilmesi, bilirkişilerin ayrıntılı ve denetlenebilir raporlarının dosyaya sunmalarından sonra sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK 373/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.