Taraflar arasındaki menfi tespit-itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 7.Sulh Hukuk Mahkemesince davacı-birleşen dosya davalısının menfi tespit davasının reddine, davalı-birleşen dosya davacısının itirazın iptali davasının kısmen kabulüne dair verilen 17.06.2009 gün ve 2008/1172-2009/662 sayılı kararın incelenmesi davacı-birleşen dosya davalısı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 05.04.2010 gün ve 2010/4793-5804 sayılı ilamı ile ;
(...Davacı Milli Eğitim Bakanlığı “temizlik Hizmet Sözleşmesi” gereğince davalı tarafından İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2008/8135 sayılı dosyası ile aleyhine 4409,38 TL için takip yapıldığını ve hizmet bedelini ödediğini ileri sürerek borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı ise; birleşen dava dosyasında ödenmeyen temizlik hizmeti bedelinin tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki haksız itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, kurum tarafından açılan borçlu olmadığının tespiti davasının reddine; birleşen itirazın iptali davasının kısmen kabulü ile % 40 inkar tazminatının tahsiline karar verilmiş, hüküm, süresinde davacı ( birleşen dosya da davalı) tarafından temyiz edilmiştir.
Ödeme emrine itiraz etmek isteyen borçlu itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra dairesine yapmak zorundadır. ( İİK.m.62,1c.2 )
İtirazın iptali davasının ön koşulu, icra takibine karşı süresinde itiraz edilmiş olmasıdır.
Somut olayda, davalı borçluya (MEB’na), İzmir 11. İcra Müdürlüğü tarafından ödeme emri gönderildiği ve davalı borçlunun bu ödeme emrini 15.07.2008 tarihinde tebellüğ ederek 25.07.2008 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiği bu itirazın süresinde olmadığı nedeniyle 11.08.2008 tarihli icra müdürlüğünün bakiye borç bildirimi yazısının düzenlediği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, ödeme emrinin tebliğ tarihi saptanarak itirazın süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı incelenmeli ve süresi içerisinde ise şimdiki gibi aksi halde yani süresi içinde ödeme emrine itiraz edilmediğinin saptanması durumunda ise takip kesinleşmiş olacağından itirazın iptali davası açılmasında hukuki yarar bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekecektir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı-birleşen dosya davalısı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava menfi tespit; birleşen dava ise itirazın iptali istemlidir.
Mahkemece; toplanan belgeler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu verilen raporda faturadan ödenen miktar düşülerek kalan alacak ve bu alacağa işlemiş faiz alacağının varlığının tespit edildiği, ihtar gideri makbuzu da sunulduğundan bu miktarlar için itirazın iptali, menfi tespit davasının ise reddine karar verildiği, gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; kararın asıl davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde ayrıntısı yer aldığı üzere, itirazın iptali davasının ön koşulunun icra takibine süresi içinde itiraz edilmesi olduğu, mahkemece itirazın süresinde olduğunun tespitine yönelik olarak ödeme emrinin tebliğ tarihinin saptanarak, istemin süresinde olup olmadığının değerlendirilmesi gereğine işaretle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnildiği, ifade edilerek bozma ilamında işaret olunan şekilde inceleme yapılmış ve bozma öncesi dosyaya alınan icra dosyası örneklerinde ödeme emri tebligatının yer almaması nedeniyle itirazın süresinde olup olmadığı konusunda tereddüte düşüldüğü, dosyaya eklenen bu tebligat kapsamına göre itirazın süresinde yapıldığı, gerekçesiyle itirazın iptali davasının esası hakkında karar verilmiştir. Kararı davacı- birleşen dosya davalısı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (HUMK.429 mad.).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olaya gelince;
Mahkemece direnme olarak adlandırılan hüküm açık biçimde Özel Dairece yapılan temyiz incelemesi aşamasında dosyada örneği bulunmayıp, bozma sonrası tamamlanan ödeme emri tebligatına dayalıdır. Daha dosyada olmayan bu delilin irdelenip, karara dayanak alınması tamamen yeni delile dayalı olup; bu kararın yukarıda açıklanan ilke karşısında direnme olarak kabulü olanaklı değildir.
Bu nedenle; Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı karar gerçekte direnme olmayıp, bozmadan esinlenilerek toplanmış yeni delile dayalı, yeni hüküm niteliğindedir.
Yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının inceleme merci ise Hukuk Genel Kurulu değil; Özel Daire’dir.
Hal böyle olunca; dosyanın yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-birleşen dava davalısı Hazine vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 8.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.