Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.10.2008 gün ve 2007/195 E.-2008/990 K. sayılı kararın incelenmesi davacı Kurum vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28.01.2010 gün ve 2009/963 E.-2010/800 K. sayılı ilamı ile;
(...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, 2926 sayılı Yasa’ya tabi Tarım Bağ-Kur Sigortalılığında geçen 01.05.1995-30.11.2002 tarihleri arasındaki tüm hizmetlerin geçerli olduğunun, 30.01.2002 tarihi itibariyle 2926 sayılı Yasa’ya tabi Tarım Bağ-Kur Sigortalılığının sona erdiğinin ve 01.09.2006 tarihinden itibaren emekli aylığı almaya hak kazandığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa’da 506 sayılı Yasa’nın 79.maddesine koşut geçmiş tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. 2926 sayılı Yasa’nın 7. maddesi hükmüne göre, bu yasaya göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kurum’a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasa’nın 5. maddesi ile 7. madde de belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir. 2926 sayılı Yasa’nın 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan yasanın uygulanma tarihinde 58 yaşını dolduran kadınlarla, 60 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır. Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan resen tescil başlığını taşıyan 9.maddeye göre bu yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurum’ca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 36.maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için kurum’a başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 10.maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifler kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 22.07.1999 tarihli giriş bildirgesi ile 01.05.1995 tarihinde 2926 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 16.04.2003 ve 01.12.2006 tarihli ekstrelere göre 30.11.2002 tarihinde terk işlemi uygulandığı,31.08.2006 tarihinde tahsis talebinde bulunması ve Bağ-Kur hizmet sürelerinin SSK’ ca istenmesi sonucu, kurumca davacının tarım kooperatif kaydının 17.04.2003 tarihine kadar devam ettiğinin tespit edildiği, 2926 sayılı Yasa’ya tabi tarım Bağ-Kur sigortalılığının 13.12.2006 tarihinde yapılan Kurum işlemi ile kooperatif kaydının sona erdiği 17.04.2003 tarihine kadar uzatıldığı ve prim borcu çıkarıldığı, 2000,2001,2002,2003/2. aylarda prim ödemeleri olduğu, 30.11.2002 terk tarihine göre prim borcunun bulunmadığı, 03.08.2001-24.02.2003 tarihleri arası ve 26.05.2003-01.10.2005 tarihleri arası İvrindi Ziraat Odasına üye olduğu, 10.05.2002-17.04.2003 arası İvrindi Tarım Kredi Kooperatifine kayıtlı olduğu, 28.02.2003 tarihli dilekçesine istinaden 01.03.2003-31.08.2006 tarihleri arasında 1260 gün 506 sayılı Yasa’ya tabi isteğe bağlı sigortalı olduğu, bu sigortalılığına ilişkin her ay düzenli prim ödemeleri bulunduğu, prim borcu bulunmadığı, 01.08.1970-28.02.1983 tarihleri arası 196 gün 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalılığı olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda, Mahkemece 30.11.2002-01.03.2003 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun kabulü ile bu döneme ilişkin yapılan Kurum işlemlerinin doğru olduğu yönünde verilen karar doğrudur. Ancak, isteğe bağlı sigortalılık ile zorunlu sigortalılığın çakışması durumunda asıl olan zorunlu sigortalılık olduğundan, zorunlu sigortalılığa değer vermek gerekirse de; somut olayda davacının isteğe bağlı sigortalılık statüsü Kurumca zorunlu Tarım Bağ-Kur sigortalılığına ilişkin 13.12.2006 tarihinde yapılan işlemden önce oluştuğundan, sonradan davacının isteğe bağlı sigortalı olduğu, dönemde 2006 yılında geriye doğru yapılan bir işlemle Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması mümkün olmadığından davacının 01.03.2003-17.04.2003 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur Sigortalısı olarak kabul edilip, isteğe bağlı sigortalılığın iptal edilmesi doğru değildir.
Yapılacak iş, davacının 30.11.2002-01.03.2003 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunu,01.03.2003-31.08.2006 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi isteğe bağlı sigortalı olduğunu kabul etmek, 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesinde düzenlenen; “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.”hükmünce, son yedi yıl içinde yapılan fiili hizmetin tespitinde, isteğe bağlı sigortalılık sürelerinin yaşlılık aylığı hesabında nazara alınsa da son yedi yıllık sürede fiili hizmet süresinin hesabında nazara alınmayacağı gözetilerek inceleme yapmak, aylık şartlarını araştırmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır...)
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının sona erdiğinin ve Sosyal Sigortalar Kurumu(SSK)’ndan yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı Sigortalı; 2926 Sayılı Kanun"a tabi Tarım Bağ-Kur sigortalılığında geçen 01.05.1995 ila 30.11.2002 tarihleri arasındaki tüm hizmetlerinin geçerli olduğunu, 30.01.2002 tarihi itibariyle tarım Bağ-Kur sigortalılığının sona erdiğini belirterek, 01.03.2003 tarihinden itibaren isteğe bağlı SSK’lılığının geçerli sayılmasına ve Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan 01.09.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Kurum vekili, davacının 01.05.1995 tarihinde tarım sigortalılığına kabul edildiğini, bilgi işlem kayıtlarında sehven 31.11.2002 tarihinde terkinin işlendiğini, daha sonra Kuruma verilen sigortalılık belgesindeki bilgilere göre, terk işlemi tarihinin 17.04.2003 olarak değiştirildiğini, bu nedenle prim borcu doğduğundan, sigortalı hizmetlerin SSK.’na bildirilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Davalı Kurum tarafından, davacının 2926 Sayılı Yasa’ya tabi Tarım Bağ-Kur Sigortalılığı, 30.11.2002 tarihi itibariyle sona erdirmiştir. Kurum’un bu işleminden sonra davacı, 01.03.2003 tarihinden itibaren SSK.ya isteğe bağlı prim ödemeye başlamış, ancak davalı Kurum, 2006 yılında geriye doğru yaptığı bir işlem ile davacının ziraat odası kaydının devam ettiği gerekçesi ile tarım Bağ-Kur (zorunlu) sigortalılık sona erme tarihini, 17.04.2003 tarihine çekmiştir.
Mahkemece; isteğe bağlı sigortalılık ile zorunlu sigortalılığın çakışması halinde, geçerli olanın zorunlu sigortalılık olduğu, davacı sigortalının uyuşmazlık konusu olan 30.11.2002-17.04.2003 tarihleri arasındaki dönemde tarım kredi kooperatifine kayıtlı olması nedeniyle 17.04.2003 tarihine kadar Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği ve bu nedenle Kurum’un 01.03.2003 tarihinden başlayan isteğe bağlı sigortalılığı iptal edebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; isteğe bağlı sigortalılık sürelerinin hizmet süreleri toplamına katılacağı ve dolayısıyla son yedi yılın hesabında da dikkate alınması gerektiği, isteğe bağlı sigortalılık süresinin hizmet birleştirilmesinde dikkate alınmasına karşın son yedi yılın hesabında dikkate alınmamasının mümkün olmadığı, sosyal güvenlik sistemine göre, hizmet süreleri ayrımında fiili hizmet süresinin karşılığı fiili olmayan süre olarak, ancak ”itibari” hizmet süresi olarak anlaşıldığı, fiili hizmet süresinin karşıtının asla isteğe bağlı sigortalılık süresi olmadığı, isteğe bağlı sigortalılık süresinin zorunlu sigortalılığın karşıtı olduğu, fiili hizmeti eylemli olarak bedensel güç kullanılarak yapılan bir çalışma olarak algılamanın sosyal güvenlik hukuku ilkelerini dışlayarak “fiili“ kelimesinin sadece sözlük karşılığını yoruma esas almak olacağı, bu değerlendirmenin de hukuki bir değerlendirme olmayacağı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Hükmü temyize, davacı vekili getirmiştir.
İşin esasına geçilmeden önce, yerel mahkeme kararının direnmeye ilişkin gerekçe içerip içermediği ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmiştir.
Yerel Mahkemece, ilk kararda direnildiği belirtilerek davacının talebinin reddine karar verilmiş ise de, yerel mahkemenin öncelikle zorunlu sigortalılık ile isteğe bağlı sigortalılık sürelerinin çakışması halinde, sorunlu sigortalılık süresine değer verilerek geçerlilik tanınması gerektiğinin ve ayrıca 2829 Sayılı Kanun uyarınca son yedi yıl içindeki fiili hizmet süresinin hesabında isteğe bağlı sigortalılık sürelerinin de hesaba katılması gerektiğinin kabulü ile iki ayrı nedenle karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu haliyle kararda; fiili hizmet süresi belirlenirken, isteğe bağlı sigortalılık süresinin hesaba katılması gerektiğine ilişkin bölüm yönünden Özel Daire kararının karşı oyundaki açıklamalara atıf yapılmış ise de bu değerlendirmeler bozma nedenlerini tam karşılamamakta; yetersiz kalmaktadır.
Çakışan sigortalılık yönünden ise direnme kararında bozma ilamına karşı neden direnildiğini ortaya koyacak herhangi bir gerekçeye ve hiçbir açıklamaya yer verilmemiştir.
Böylece, mahkemenin gerekçeli kararında neden davanın reddedildiği ve bu kararda hangi sebeplerle direnildiğine dair hiçbir hukuki gerekçe gösterilmemiş; sadece bozma ilamındaki muhalefet şerhine atıfla yetinilerek, yetersiz açıklamalarla karar oluşturulmuştur.
Oysa ki, Anayasa’nın 141. ve HUMK.nun 388.maddeleri uyarınca mahkemelerin kararlarında, verilen hüküm sonucunu karşılayacak gerekçeleri ayrıntılı bir şekilde göstermeleri zorunludur.
O halde, Mahkemece yapılacak iş; bozma ilamının içeriği ve ortaya konulan nedenler ayrıntısıyla ele alınıp değerlendirilerek, neden bozmaya uyulmayıp, önceki kararda direnildiğinin yasal dayanakları ile açıkça ortaya konulması ve bu yolla direnme kararının usulünce gerekçeye bağlanması olmalıdır.
Sonuç itibariyle; Mahkemece açıklanan bu hususlar ve anılan anayasal ve yasal düzenlemeler de göz ardı edilerek gerekçe gösterilmeden hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğinden kararın öncelikle bu usulü nedenlerle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince usul yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 01.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.