Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gökçeada Kadastro Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.12.2008 gün ve 6-20 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin 6.11.2009 gün ve 1545-7430 sayılı ilamı ile;
(...Yargıtay bozma ilamında özetle; “Taşınmazların sit alanında kalıp kalmadıklarının belirlenmesi, taşınmazların vergilerinin ödenip ödenmediğinin, ödenmişse kim tarafından hangi tarihlerde ödendiğinin ilgili daireden sorulup saptanması, tüm komşu parsellerin tutanak ve dayanağını oluşturan belgeler getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yeniden keşif yapılarak taşınmazların niteliği, intikali, kullanımı hususunda bilirkişi ve tanıklardan ayrıntılı bilgi alınması, davacının Yunanistan’da yaşadığı ve yaz aylarında taşınmazların bulunduğu çalışma alanına geldiği bilirkişi ve tanıklarca beyan edildiğinden taşınmazlarla ilişkisinin kesilmesinin terk iradesine dayanıp dayanmadığının araştırılması, tespite aykırı sonuca varıldığı takdirde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenip aykırılığın giderilmesine çalışılması, davacının taşınmazlarla ilişkisinin sürdüğünün saptanması halinde bu ilişkinin zilyetlikle mülk edinme için yeterli olup olmadığının tartışılması, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi ” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ve çekişmeli taşınmazların davacı Katerin Bakkal adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazlarda zilyetliğin terk edilmediği kabul edilmek sureti ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Dosya kapsamından davacının 1980’li yıllardan itibaren yurtdışında yaşamaya başladığı, yalnızca yaz aylarında taşınmazların bulunduğu yere geldiği, bu süre içinde kendisinin taşınmazları hiç kullanmadığı ve tespit tarihine kadar ekonomik amaca uygun kazanmayı sağlar nitelikte zilyetliğinin bulunmadığı, dosyada mevcut fotoğraflar ve uzman bilirkişi raporlarından da zilyetliği terk olgusunun gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir... )
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç :Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.12.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Kadastro sırasında davaya konu 190 ada 24 ve 61, 195 ada 34, 36, 38, 50, 63, 71 parsel sayılı taşınmazlar zilyedi K. B."ın 1980 yılında Yunanistan"a giderek zilyetliğini terk ettiğinden söz edilerek hazine adına tespit edilmiştir. Davacı K.B.vergi kayıtlarına, bağış ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, davaya konu taşınmazların davacı K.B. adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesi"nin 06.11.2009 gün ve 1545-7340 E.K. sayılı ilamı ile “ Davacının 1980 li yıllardan itibaren yurtdışında yaşamaya başladığı, yalnızca yaz aylarında taşınmazların bulunduğu yere geldiği, kendisinin taşınmazları hiç kullanmadığı, terk olgusunun gerçekleştiği, davacının taşınmazda ekonomik amacına uygun kazanmayı sağlayacak nitelikte zilyetliğinin bulunmadığı,bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği ” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece önceki günlü hükümde direnilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sonucunda özel daire bozma kararı yerinde görülerek direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazlık; davacının zilyetliği terkinin iradi olup olmadığı, bunun sonucuna göre davacı yararına tespit gününe kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz mülkiyetini edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Davaya konu taşınmazların 1980 yılına kadar davacının büyükannesi M. M.tarafından tarla olarak kullanıldığı ve pirika (düğün hediyesi) olarak M. M."ye bağışlandığı, aynı şekilde ölümünden önce taşınmazların Meropi Makri tarafından pirika olarak davacı K.B."a bağışlandığı, davacının 1980 yıllarında yurdışına giderek Yunanistan"a yerleştiği, taşınmazların bulunduğu Gökçeada"ya ancak 3-4 yılda bir yaz tatillerinde gelerek kaldığı, taşınmazın bulunduğu bölgenin 1974 yılından sonra serbest hayvancılık yapılarak kullanılan yerlerden olduğu, davacının taşınmazlardan yararlanmayı başlangıçta H. A. isimli kişiye, daha sonra da Y.Z."a kiraya vererek sürdürdüğü, karşılığında ürün aldığı, mahkemece yapılan keşif ve uygulama, toplanıp değerlendirilen deliller ve özellikle dinlenilen mahalli bilirkişi, tespit bilirkişileri ve tanıkların birbirini doğrulayan ve tamamlayan beyanları ile belirlenmiştir. Uzman ziraat bilirkişileri de öncesinde tarla olarak kullanılan taşınmazların bulunduğu yerde serbest hayvancılık yapıldığını ve taşınmazlardan bu yolla yararlanıldığını açıklamışlardır. Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılabilmesi için öncesinde buğday ve arpa ekilerek tarla olarak kullanılan taşınmazların bu şekilde kullanılmasının sürdürülmesi zorunlu değildir. Önemli olan malik sıfatıyla asli zilyetliğin devam etmesidir. Bu zilyetlik tarla olarak kullanma şeklinde sürdürülebileceği gibi, hayvan otlatma, otunu biçme, kiraya verme, bina yapma gibi hakimiyeti sürdürmeyi sağlayacak başka yollarla da olabilir. Ayrıca terk kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle taşınmaz mülkiyetinin edinilmesine engel olan bir nedense de, bu terkin malik sıfatıyla zilyetliği terk amacı taşıyan iradi bir terk olması gerektiği de kuşkusuzdur.Nitekim öğreti ve uygulamada memuriyet, çalışma veya başka amaçlarla uzun süreli dahi olsa başka bir şehre veya yurtdışına gidilmesi iradi terk olarak kabul edilmemektedir.
Açıklanan bu maddi ve hukuksalolgular, davacının 1980 yıllarında Gökçeada"dan ayrılarak Yunanistan"a yerleştiği ancak Türk Vatandaşlığından ayrılmadığı, 3-4 yılda bir de olsa Türkiye"ye gelerek taşınmazlarla bağını sürdürmesi, taşınmazları serbest hayvancılık yapılması için dahi olsa kiraya vererek asli zilyetliğini devam ettirmesi dikkate alındığında az yukarıda açıklanan iradi terk olgusunun somut olayda gerçekleşmediği, davacı yararına tespit gününe kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Bu nedenle yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olup dosyanın incelenmek üzere daireye gönderilmesi gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.