11. Hukuk Dairesi 2017/1267 E. , 2017/4030 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/03/2013 tarih ve 2004/272-2013/81 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili, davalı ... ve ... vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı ... Bankası TAŞ ...bank vekili, davalıların müvekkili bankanın çeşitli kademelerinde çalıştıklarını, davalılardan ..."ın genel müdür, ..."ün kredilerden sorumlu genel müdür muavini, ..."in ise krediler müdürlüğü yaptığını, davalıların görevde bulunduğu esnada bankanın ... Şubesi kredi müşterisi ... San. Tic. A.Ş. firmasına kullandırılan kredilerde birçok usulsüz ve mevzuata aykırı işlemin banka teftiş kurulunun yapmış olduğu denetimde tespit edildiğini, firmanın bilançosunun çok kötü durumda olmasına rağmen kredi kullandırılması üstelik açılan kredinin çok kısa bir sürede limit arttırılarak riskin çok yüksek miktarlara ulaşması, bütün bu olumsuzluklara rağmen gerçek anlamda değeri olmayan teminatların alınması, 04/08/1997 tarihinde ... 14. İcra Müdürlüğü"nden şubeye gönderilen ... Bankası"nın alacaklı olduğu takibe ilişkin dava konusu firma hakkındaki haciz ihbarnamesine rağmen firmanın yaşadığı ödeme güçlüğü kesin olarak ortaya çıktığı halde bu tarihten sonra şubeye gelen ihracat bedellerinin müvekkili banka alacağına mahsuben depo edilmeyip firmaya ödenmesi, davalıların bu ödemeye olur vermesi gibi işlemler olduğunu, borçlu firma hakkında açılan icra takiplerinde aciz vesikaları alındığını, bu arada firmanın iflasının istendiğini, kredinin tahsilinin mümkün olmadığını ileri sürerek, davalıların neden oldukları mevzuata aykırı usulsüz işlemler nedeniyle oluşan toplam 2.945.000.000.000 TL ana para, 2.925.000.000.000 TL faiz olmak üzere toplam 5.870.000.000.000 TL banka zararının dava tarihinden itibaren en yüksek işletme kredisi faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... Dörbudak vekili, mahkemenin görevsiz olduğunu, davanın dava şartları yerine getirilmeden ikame edildiğini, müvekkilinin 01/07/1993-07/07/1997 tarihleri arasında davacı bankada yönetim kurulu üyesi/genel müdür olarak görev yaptığını, anonim şirket yönetim kurulu üyesi hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için TTK"nın 341. maddesi uyarınca anonim şirket genel kurulunda bu kimseler hakkında dava açılması yönünde karar alınmasının zorunlu olduğunu, müvekkili hakkında sorumluluk davası açılması doğrultusunda hiçbir genel kurul kararı bulunmadığını, aksine müvekkili hakkında ibra kararı verildiğini, ibraların iptaline dair açılmış bir dava olmadığını, davacının davada aktif husumet ehliyetinin olmadığını zira davanın denetçiler tarafından açılması gerektiğini, davanın denetçiler müvekkilinin görev yaptığı döneme ilişkin işlemler ile zarar iddiası ve zarar tutarı arasında illiyet bağı bulunmadığını ve zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın usulden ve esastan reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, dava konusu kredilerin 1994-1995 ve 1996 yıllarında kullandırıldığının kendisinin ise 01/10/1997 tarihinde göreve başladığını, genel kurulda alınan ibra kararlarının bağlayıcı olduğunu, ibra işleminden tek taraflı olarak vazgeçilemiyeceğini, zararların ... tarafından karşılandığını, yeniden tahsilin mükerrer tahsilat niteliğinde olduğunu, davacının hukuki yararının bulunmadığını, dava konusu kredi işlemlerinde müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, faiz türüne ve oranına itiraz etmiş davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., davanın zaman aşımına uğradığını,genel kurulun ibra karalarının kaldırılamayacağını, zararların ... tarafından karşılandığını ve kusurunun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu kredilerin açıldığı dönemde yürürlükte olan 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 86.II maddesinde “Türk Ticaret Kanununun sorumluluğu gerektiren hükümleri saklıdır.” düzenlemesi ile TTK hükümlerine atıf yapıldığı; kural olarak, yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamayacakları ancak TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticilerin oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olacakları, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulünün gerektiği, somut uyuşmazlıkta davalılardan ..."ın 01/07/1993-07/07/1997 tarihleri arasında genel müdür/yönetim kurulu üyesi olduğu, diğer davalıların da bankada muhtelif görevlerde bulundukları, davalı yönetim kurulu üyesi ve genel müdür ile diğer davalıların özen borcunu ihlal ederek kredi tahsis edilmemesi gereken kişilere kredi tahsis ettikleri olumsuz istihbarat raporlarına rağmen yeterli teminat almadan kredi açtıkları açılan kredinin ödenmediği alacak için yapılan icra takiplerinin kısmen sonuçsuz kaldığı ve bankanın alacağı tutarının bir kısmı hakkında aciz vesikası düzenlendiği zarar ile yönetim kurulu üyelerinin özen borcunun ihlali arasında uygun nedensellik bağının mevcut olduğu,davalıların bu kararların alınmasında kusursuz olduklarını ispatlayamadıkları kredilerin 1994-1997 yılları arasında açılıp kullanıldığı, davalıların bu dönemde görevde oldukları ve sorumluluğun maddi şartlarının gerçekleştiği; 5411 sayılı Yasa"nın 133-141 ve geçici 16. maddesi gereğince davanın zamanaşımına uğramadığı ve genel kurul ibrasının geçerli olabilmesi için davaya konu kredi ile bilgilerin genel kurula sunulan şirket bilançolarında yer alması gerektiği bu hususta açıklık olmadığından ibraların geçerli olmadığı, sorumluluk davasına konu banka zararının 541.709,22 TL tutarında bulunduğu, davalıların tümünün bu zararın tamamından sorumlu oldukları, daha önce temerrüde düşürüldükleri iddia ve ispat edilemediği gerekçesiyle, zararın dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili, davalı ... ve ... vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı ...’ın temyiz istemiyle ilgili olarak, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına dair Mahkeme"nin 03/07/2015 tarihli ek kararına ... vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, 03/07/2015 tarihli ek kararın onanması gerekmiştir.
2- Davalı ... tarafından temyiz kanun yolu aşamasında adli yardım talebinde bulunulmuş olmakla, HMK’nın 336/3. maddesi uyarınca adli yardım talebini incelemeye asıl kararı inceleyecek olan Yargıtay Dairesi görevli olup, Mahkemenin davalı ..."ün 04.03.2016 tarihli yeniden adli yardım talebine dair verdiği 18.03.2016 tarihli adil yardım talebinin reddi ve kararın temyiz edilmemiş sayılmasına dair kararı usul ve yasaya aykırı olduğundan bozularak ortadan kaldırılmasına ve 04.03.2016 tarihli yeniden adli yardım talebinin incelenmesine karar verilmiştir. HMK 336/2 ve 337/1. maddeleri çerçevesinde incelemenin evrak üzerinde yapılması gerekli görülmekle dosya kapsamı, talep dilekçesi içeriği ve davacının sosyal ve ekonomik durumunu gösterir dosya içerisinde bulunan belgeler ve harcın tutarı gözetilerek, davacının kanun yolu harç ve giderleri bakımından adli yardımdan yararlandırılmasına ve temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı ...’ün asıl karara ilişkin tüm, davacı ... vekilinin aşağıdaki (4) nolu bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4- Davacı ... vekili dava dilekçesinde işlemiş faiz talebinde de bulunmuş olup, mahkemece davalıların temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle dava tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmiş ise de; haksız eylemleri ile bankayı zarara uğrattıkları iddiası ile davalıların sorumluluklarına dayalı istem hakkında haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekir. Bu nedenle mahkemece davalıların her biri yönünden haksız fillin hangi eylemlerden ibaret olduğu ve haksız fiil tarihleri belirlenerek, bu tarihten dava tarihine kadar sorumlu oldukları temerrüt faizi belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle işlemiş faiz talebinin reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1) nolu bentte açıklanan, davalı ... vekilinin 03.07.2015 tarihli ek karara dair temyiz itirazlarının REDDİNE, 03/07/2015 tarihli ek kararın ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Mahkeme"nin 18/03/2016 tarihli ek kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, davalı ... vekilinin kanun yolu harç ve giderleri yönünden adli yardım talebinin kabulüne ve temyiz itirazlarının incelenmesine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin asıl karara yönelik tüm temyiz itirazlarırın, davacı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı ... yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı ..."tan alınmasına, davalı ..."den harç alınmasına yer olmadığına, 03/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.