10. Hukuk Dairesi 2018/2161 E. , 2018/4030 K.
"İçtihat Metni".....
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, 04.12.2015 tarihli ek karar ile de tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmün taraf vekilleri, ek kararın ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, davacı kurum ile davalı vekillerinin temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Davalı ... vekilinin Mahkemece verilen karar ile vekalet ücretinin tavzihine ilişkin talebinin reddine dair kararın temyiz istemi yönünden;
Dosya kapsamı incelendiğinde, 20.10.2015 tarihinde verilen hüküm sonrası, 04.12.2015 tarihli vekalet ücretinin tavzihine ilişkin talebi üzerine, Mahkemece “davacı vekili tarafından talep edilen hususlarda tavzih yapılması mümkün olmadığından, davalı vekilinin tavzih talebinin reddine karar vermek gerektiği” şeklinde ek karar verildiği, söz konusu tavzih hükmünün davalı ... vekilince temyiz incelemesine getirildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Kanunun “Hükmün Tavzihi” başlığını taşıyan 305. maddesinin 1. fıkrasında, hüküm yeterince açık değilse veya yerine getirilmesinde duraksama uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, yerine getirilmesi tamamlanıncaya kadar taraflardan her birinin hükmün açıklanmasını veya duraksama ya da aykırılığın giderilmesini isteyebileceği belirtildikten sonra 2. fıkrada, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği bildirilmiştir.
Hal böyle olunca, tavzih yoluyla hüküm değiştirilemeyeceğinden, davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan 04.12.2015 tarihli ek kararın ONANMASINA,
2-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı ... vekilinin tüm, davacı Kurum ile davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Davacı Kurum, 15.11.2007 tarihli iş kazası sonucu vefat eden kazalının hak sahiplerine bağlanan gelir ile cenaze yardımının rücuan tahsili istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Söz konusu maddede öngörülen sorumluluk, kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasanın 26/1 maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücu alacağından sorumluluğu olacağı, 26/2 maddesinde ise 3. kişinin sorumluluk hali düzenlenerek iş kazası veya meslek hastalığının, 3. bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden meydana gelmesi halinde Kurumca yapılan sigorta yardımları için zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edileceği hususu düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi ...... hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 01.02.2012 gün 2011/19-639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.04.2010 gün ve 2010/2-76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre, kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini hususunda hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de ceza mahkemesinde saptanan maddi olgularla bağlı olduğundan, mahkumiyetin kesinleşmesi halinde mahkum olanlara az da olsa bir miktar kusur verilmesi gerekmektedir.
Eldeki davada, ahçı olarak çalışan kazalının sabah iş yerine gelerek mutfaktaki lambanın düğmesine bastığında mutfağa gece sızıp biriken ..... alev alıp patlaması sonucu kazalı vefat etmiştir. Dosyada alınan ilk bilirkişi raporunda davalı ....... %70, kazalı %30 kusurlu bulunmuş; ikinci raporda ise davalı şirket %30, kazalı %70 kusurlu bulunmuşsa da mevcut çelişki giderilmeden ve aynı olay nedeniyle ceza dosyasının sonucu araştırılmadan mahkemece son alınan rapor hükme esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Davalı ..."in yargılandığı davada ceza alan sanık hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının bulunup bulunmadığını tespit etmek gerektiğinden Mahkemece ceza dosyasının celbi ile yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, ceza davasında tespit edilen kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara da bir miktar kusur verilmesi gerektiği gözetilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, oluşması halinde çelişki de giderilerek hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
O hâlde, davacı Kurum ile davalı şirket vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 25.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....