Taraflar arasındaki “Şerhin Terkini” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sincan 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 4.12.2008 gün ve 2008/333-558 sayılı kararın incelenmesi davalı TCDD vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 19.3.2009 gün ve 2009/2135-3472 sayılı ilamı ile;
(... Dava, 665 ada 6 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine yazılan “Danıştay Kararı gereğince satış veya devir yapılamaz. Mülkiyeti kısıtlayıcı hak tesis edilemez” belirtmesinin terkini istemiyle açılmıştır.
Mahkemece, dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalı TCDD Genel Müdürlüğü temyiz etmiştir.
Gerçekten, “Beyanlar” başlıklı Türk Medeni Kanununun 1012 madde hükmü “Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır. Taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır” şeklindedir. Yasanın sözü edilen bu hükmü uyarınca genellikle tapu kütüğüne yazılarak alenileştirilmesinde fayda umulan hukuki ilişki ve fiili durum şeklinde tarif edilen her beyanın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterebilme olanağı yoktur. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine “beyanda” bulunulabilmesi için ya Medeni Kanunda bir hüküm olması veya özel kanunlarda bu konuda bir hükme yer verilmesi yahut Tapu Sicil Tüzüğünde bir düzenleme yapılmış olması gerekir.
Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesi hükmünce de kütüğün beyanlar sütununa ancak mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar yazılabilir. Ne var ki; yasal düzenlemelerdeki belirsizlikler nedeniyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü genelge ve talimatlarıyla açıklayıcı olmak koşuluyla örneğin; bina yapılamaz beyanı, yıkım kararları, uygulanamayan mahkeme ilamları, orman içi binalar gibi belirtmelerde tapunun beyanlar sütununa işaretlenebilir.
Birbirinden farklı konularda beyanlar sütununa yapılan kayıtların bazıları, üçüncü kişilerin iyiniyetini bertaraf etmeye yararken, bazıları ilgilisi yararına karine yaratır. Bazıları ise taşınmaza bağlı bir ayni hakkı ya da şahsi hakkı açıklarken bazı beyanlar da kamu hukukundan kaynaklanan kısıtlamaları açıklar. Bir diğer anlatımla, beyanın niteliğine göre beyana bağlanan sonuç değişmektedir (Oğuzman-Seliçi, Eşya Hukuku, İstanbul 2004, s.204).
Somut olayda da; TCDD ye ait taşınmazların satışı nedeniyle Danıştay"da görülmekte olan davada, TCDD Genel Müdürlüğünün işletme fazlası taşınmazları satmasına olanak tanıyan 5335 sayılı Yasanın 32. maddesinin Anayasa"ya aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuş ve bu maddenin uygulanmasına yönelik 09.11.2006 tarihli ve 26341 sayılı resmi gazetede yayınlanan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne ait Taşınmazların Satış ve Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğin uygulanması gerektiği yönünde yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir. Danıştay kararı üzerine Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığının 18.03.2008 tarihli yazısı ile davalı kurum tarafından anılan yasal düzenlemelere dayanılarak satılan taşınmazların tapu kaydına belirtme konulması istenmiştir. Tapu Sicil Müdürlüğü de çekişme konusu 665 ada 6 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 19.03.2008 tarihinde “Danıştay Kararı gereğince satış veya devir yapılamaz. Mülkiyeti kısıtlayıcı hak tesis edilemez” şeklinde beyanlar sütununa kayıt yapmıştır.
Yukarıda belirtildiği gibi tapu kaydında yer alacak beyanların amacı gayrimenkulle ilgili bazı fiili veya hukuki durumlara ya da zaten mevcut bulunan bazı haklara aleniyet sağlamaktan ibarettir. Dava konusu kayıtta hukuki durumu alenileştirmekte olup üçüncü kişileri bilgilendirmektedir. Diğer bir anlatımla, kamu düzenini koruma amaçlı hususun beyanlar sütununda gösterilmesi yasal düzenlemelere ve beyanların fonksiyonuna aykırılık oluşturmamaktadır. Mahkemece, bu yön gözardı edilerek davanın kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…)
gerekçesi ile bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davalı TCDD vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili, çekişme konusu taşınmazı ihale ile davalı TCDD Genel Müdürlüğü’nden satın aldığını, ihalenin 5335 sayılı yasanın 32. maddesi ve bu yasaya bağlı olarak çıkartılan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne Ait Taşınmazların Satışı ve Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca yapıldığını, Danıştay 13.Dairesinde 2007/5183 Esaslı ihalenin ve 5335 sayılı yasanın 32.maddesi ile yönetmeliğin ihale işleminde uygulanan hükümlerinin iptali için açılan davada, 5335 sayılı yasanın 32.maddesi ile yönetmeliğin ihale işleminde uygulanan hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulduğu bildirilerek anılan Dairece dosya üzerinden yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini, taşınmazı satın aldıktan sonra tapu kaydı üzerine satışı engelleyici şerh konulduğunu, taşınmazı ediniminden sonra üzerine inşaat yaptığını, inşaatın bitim aşamasına geldiğini, kat irtifak tapularının alındığını, şerh sebebi ile vekil edeni tarafından dairelerin devrinin yapılamadığını ve büyük zarara uğradığını ileri sürerek, davaya konu 665 ada 6 nolu parselin tapu kaydındaki şerhin gerektiğinde teminat karşılığında kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın üzerine şerh konulduğu tarihte, davacıya satış ve devir yapılmasının üzerinden 8 aylık sürenin geçtiği, Anayasa Mahkemesi"nin ve Danıştay"ın iptal kararlarının kural olarak geriye yürümeyeceği, yürürlükteki mevzuata uygun olarak yapılan işlemlerin geçerliliğini sürdüreceği, ancak, iptal tarihinden sonra kanun ya da idari işlem iptal edildiği için bunlara dayanılarak yapılacak işlemlerin hukuka aykırı olacağı, davacının, taşınmazı satın aldığı tarihte tapunun üzerinde devir ve temliki önleyen herhangi bir şerh veya o tarihte verilmiş olan herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığından, davacının tapuya güven ilkesinden de yararlanacağı, kazanımının korunması gerektiği, herhangi bir kısıtlama bulunmaksızın kendisine düşen tüm edimleri yerine getirerek, taşınmaza malik olduktan sonra yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin şerhin taşınmaz üzerine konulması ve taşınmazın 3. şahıslara devrinin engellenmesinin hukuka aykırı olduğu, taşınmaz üzerine şerh konulmasının TCDD Genel Müdürlüğünce talep edildiği, diğer davalılar Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Etimesgut Tapu Sicil Müdürlüğü"nün mahkeme kararını uygulamaktan başka yapmış oldukları herhangi bir işlem olmadığından davada taraf sıfatları olmadığı gerekçesiyle,anılan davalılar aleyhine açılan davanın husumetten reddine, davalı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece yukarda açıklanan gerekçelerle hüküm bozulmuş,yerel mahkemece aynı gerekçelerle önceki kararda direnilmiştir. Kararı temyize Davalı TCCD vekili getirmektedir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre ; davacının davalı TCDD İdaresine ait olan 665 ada 6 parsel sayılı taşınmazı 19.07.2007 tarihinde ihale ile satın aldığı, 29.02.2008 tarihinde taşınmaz üzerinde kat irtifakı ile 10 adet bağımsız bölüm kurulduğu belirgindir.
Öte yandan dava dışı Liman-İş Sendikası tarafından davalı TCDD Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan dava ile “12 Nisan 2007 tarihinde yapılacak TCDD taşınmaz satışı ihalesi ile bu işlemin dayanağı olan 09.11.2006 tarih ve 26341 sayılı RG de yayımlanarak yürürlüğe giren TCDD’ye Ait Taşınmazların Satışı ve Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğin ve 5335 sayılı yasanın 32.maddesinin dava konusu işlemde uygulanan hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması ve yürütmenin durdurulması” nın istenildiği, Danıştay 13. Dairesince de 5335 sayılı kanun"un 32.maddesinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle Anayasa Mahkemesi"ne başvurulmasına ve Anayasa"ya aykırılığı ve Anayasa Mahkemesince verilecek olan kararın gecikmesi halinde,anılan yasaya dayanılarak yayımlanan Yönetmelik uyarınca yapılacak satış ihaleleri ile kamu mülkiyetindeki taşınmazların bu niteliklerinin değişeceği hususu göz önüne alındığında giderilmesi güç ve olanaksız zararlar doğabileceği belirtilerek, sonuçta 12.4.2007 tarihinde yapılacak satış ihalesinin 01 ve 02 lot nolu taşınmazlar olarak satışa sunulan Zeytinburnu 49 ve 48 parseldeki taşınmazlara ilişkin kısmının dava sonuna kadar,12.4.2007 tarihinde yapılacak olan taşınmaz satış ihalesinin diğer taşınmazlarla ilgili kısmının ve taşınmaz satışı ihalesinin dayanağı olan anılan Yönetmeliğin Anayasa Mahkemesince karar verilinceye kadar yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.
Anılan mahkeme kararı doğrultusunda da çekişme konusu bağımsız bölümlerin çap kayıtları üzerine 19.3.2008 tarihinde Danıştay 13.Dairesi tarafından “Danıştay Kararı gereğince satış veya devir yapılamaz. Mülkiyeti kısıtlayıcı hak tesis edilemez.” şerhinin konulduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davacının edinimine ilişkin ihalenin dayanağı olan 5335 sayılı yasanın ilgili hükmünün Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuşsa da; yapılan bu başvuru henüz sonuçlanmadığı gibi, Anayasa"nın 153.maddesinde düzenlendiği üzere Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararları geçmişe etkili de değildir. Dolayısıyla, verilecek iptal kararının, tamamlanmış hukuki durum ya da olaylara etkili olacak şekilde, geçmişe dönük olarak uygulanması düşünülemez.
Kaldı ki Danıştay 13.Dairesi tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı TCDD üzerine kayıtlı olan taşınmazlarla ilgili olup, çekişmeli taşınmazlar ise yürütmenin durdurulması kararının verildiği tarihte davacı adına kayıtlı bulunduğundan, söz konusu kararın çekişmeli taşınmazlar yönünden uygulama olanağı da yoktur.
Öte yandan davacı adına oluşan tescilin dayanağı ihale işlemidir. Eldeki davada ihalenin feshine ilişkin bir dava açıldığı da iddia olunmuş ve kanıtlanmış değildir. İhale işlemi ayakta olduğu sürece yapılan tescil işlemi de geçerlidir.
O halde, davacı tapuda yapılan resmi senetle taşınmazı kendi adına tescil ettirdikten sonra, Anayasa Mahkemesi tarafından ihalenin düzenlendiği mevzuatın Anayasa’ya aykırılığı belirlenip,ilgili hükümlerinin iptaline karar verilmiş olsa dahi, verilen bu iptal kararı geçmişe yürümeyeceğinden, davacının tamamlanmış hukuki durumunu da etkileyemeyecektir. Böylece, taşınmazı iptal hükmünden önce tapuda adına tescil ettirmiş olan davacının edinimi de dayanaksız kalmayacağından, bu tescil yolsuz hale gelmeyecektir.
Bunun yanı sıra, gerek Türk Medeni Kanunu"nun 1012. maddesi ve gerekse Tapu Sicil Tüzüğü"nün 60.maddesi hükümleri karşısında, mevzuatın yazılmasına izin vermediği bir şerhin (belirtmenin) kütüğün beyanlar sütununda gösterilmesi olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, uyuşmazlığa konu davacıya ait taşınmazın beyanlar sütunundaki şerhin (belirtmenin) yasal dayanağı olmayıp, mülkiyet hakkının sağladığı yetkilerin kullanılmasını eylemli olarak ve hukuken ortadan kaldırdığı, açık biçimde yolsuz olduğu anlaşılmakla; mahkemece davacı isteminin kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygundur.
Açıklanan nedenlerle ; Direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 10.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.