14. Hukuk Dairesi 2017/2240 E. , 2017/8101 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.10.2007 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacılar, 17 parsel sayılı taşınmaz lehine, 39 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı tesisini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini, reddedilmediği takdirde müşterek sınırdan geçit kurulmasını istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 17 sayılı parsel lehine, 39 sayılı parsel aleyhine 8.6.2009 tarihli keşif raporunun eki krokide "A" harfi ile gösterilen 58.03 metrekarelik yerden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine karar Dairemizin 11.10.2010 tarihli, 2010/10271-10164 Esas-Karar sayılı ilamıyla “... dava dışı 174 ada 7 parsel sayılı taşınmaz maliki hakkında harcı da verilerek usulüne uygun dava açılarak bu dava ile birleştirildikten sonra yeniden keşif yapılarak davalı 39 parsel sayılı taşınmaz ile dava dışı 174 ada 7 parsel sayılı taşınmazın müşterek sınırları üzerinden geçit kurulmasının daha uygun olup olmayacağı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.Açıklanan bu yönler gözden kaçırılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, davanın kabulü ile 174 ada 17 parsel sayılı taşınmaz lehine 174 ada 7 parsel ile 174 ada 39 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili ile davalı ... temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK.nun 27. maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, davalıya savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. HMK."nın 320/1. maddesinde "mahkeme mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği" belirtilmişse de bunun ancak ön inceleme aşamasında ve "mümkün olan hallerde" olduğu belirtilmek suretiyle yasanın uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir.
HMK"nın 27. maddesinde belirtildiği üzere davanın taraflarının, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakları mevcut olup, bu hak çerçevesinde tarafların açıklama ve ispat hakkını kullanabilmeleri gerekmektedir. Hukuki dinlenilme hakkının usul hukukundaki bir diğer yansıması ise, HMK madde 297/ 1-c bendinde yer almış olup buna göre, mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin belirtilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Somut olaya gelince; davacılar vekili tarafından bozma ilamı doğrultusunda 174 ada 7 parsel sayılı taşınmazın malikleri aleyhine dava açılmış, açılan dava eldeki dosya ile birleştirilmiştir. Birleştirilen dosyanın davalılarında yargılama sırasında 29.11.2011 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak geriye ..., ..., ..., ..., ... ve bıraktığı anlaşılmıştır. Mahkemece, mirasçılardan ..., ..., ..., ..., ...‘e yalnızca duruşma gününü bildiren davetiyenin tebliği ile yetinilmiş dahili dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir. se dava dilekçesi tebliğ edilmediği gibi duruşma gününü bildirir davetiye de tebliğ edilmemiştir.
Dava dilekçesinin, adı geçen davalılara geçerli şekilde tebliğ edilmeden yargılama yapılarak hüküm verilmesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur. O halde dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde anılan davalılara tebliği ile savunma ve delillerinin toplanması, ondan sonra davanın esasının incelenmesi gerekirken, bu yönün gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 06.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.