Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/824
Karar No: 2021/2024

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/824 Esas 2021/2024 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2020/824 E.  ,  2021/2024 K.
"İçtihat Metni"


MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacılar vekilinin istinafı üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-
Dava, aldatma ( hile ) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’ün okuma-yazma bilmeyen ve yaşlı birisi olduğunu, kardeşleri olan davalı ...nin mirasbırakanın bu durumundan faydalanarak, su faturası ile ilgili işlemleri yapacağı telkini ile mirasbırakana ait dava konusu 651 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hile ile adına tescilini sağladığını, ...nin taşınmazı diğer davalı ..., ...,.’ya, ... tarafından da işvereni olan diğer davalı şirkete devredildiğini, tüm temliklerin muvazaalı olduğunu, ayrıca Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/706 Esas 2015/424 Karar sayılı dosyası ile mirasbırakanın sağlığında davalı kızı ...ye karşı çekişmeli taşınmaz hakkında hile hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal-tescil davası açtığını, ancak anılan dosyanın takipsiz bırakılması sebebiyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan ... adına tecilini, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ...., davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, mirasbırakan annesi ...’ün malvarlığının sağlığında tüm mirasçıları arasında paylaşıldığını, dava konusu taşınmazın da bu nedenle kendisine devredildiğini, satış işleminin resmi şekilde ve tapu memuru önünde yapıldığını, ayrıca mirasbırakanın annesini ölünceye kadar baktığını, icra borçları nedeniyle taşınmazı bedeli karşılığında diğer davalı ...’e sattığını; diğer davalı ..., taşınmazı bedelini ödeyerek yatırım amaçlı satın aldığını, daha sonra diğer davalı şirkete sattığını ve satıştan elde ettiği gelir ile kendi işini kurduğunu, iyiniyetli olduğunu; diğer davalı şirket, müteahhitlik yapan davalı şirketin bedeli karşılığında taşınmazı satın aldığını ve satıştan sonra taşınmaz üzerine 4 katlı bina yapıldığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece Mahkemesince, hile iddiasına dayalı davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin istinafı üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1935 doğumlu mirasbırakan ...’nin 22.08.2016 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak çocukları olan davacılar ve davalı ...nin kaldığı, çekişme konusu 651 ada 4 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan ... adına kayıtlı iken 02.07.2013 tarihinde satış yoluyla kızı olan davalı ....’e temlik edildiği, ...nin 06.08.2013 tarihinde davalı ...,..’ya, ...’in de 29.04.2015 tarihinde diğer davalı ......Şti’ye devrettiği, mirasbırakan ... tarafından davalı ... aleyhine çekişmeli taşınmaz hakkında hile iddiasına dayalı tapu iptal-tescil istemiyle 01.12.2013 tarihinde Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/706 E. 2015/424 K. sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, anılan davanın takipsiz bırakılması nedeniyle 01.07.2015 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve HMK’nın 140/3. maddesinde düzenlendiği üzere; "Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür."
Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve özellikle HMK"nın 140/3 maddesi gereğince ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası olarak belirlendiği gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesinin ve Bölge Adliye Mahkemesinin davanın hile iddiasına dayalı olarak açıldığına ilişkin nitelendirmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmiş olmasının isabetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 39/1. maddesi "Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da kotkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onaylamış sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakan ... tarafından 02.07.2013 tarihli satış akdiyle ilk el davalı ...ye yapılan temlikle ilgili hile iddiasına dayalı olarak 01.12.2013 tarihinde Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/706 E. 2015/424 K. sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, anılan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, ancak kararın kesinleşmediği, mirasbırakan ...’nin anılan bu dava ile, aldatılma (hile) nedeniyle TBK’nın 39. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını ilk el davalı ...ye bildirdiği, eldeki davada da davacılar, yapılan bu temlikle ilgili aynı hukuki sebep ile mirasbırakana teban dava açtıklarına göre, davanın süresinde açıldığı dosya kapsamı ile sabit olup, işin esasının incelenmesi gerekirken, mahkemece TBK’nın 39. maddesine yanlış anlam yükleyerek, sözleşmeden dönme olgusunun “dava açma” olarak kabul edilmesi suretiyle, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddedilmesi doğru değildir.
Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Diğer taraftan, bir Devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise, bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nın 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1.fıkrasında "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ancak, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta şeklen iyi niyetli gözükeni değil gerçekten iyi niyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı"" ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gözetilerek, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, taraf delillerinin toplanması, ilk el davalı ...ye yapılan temlikin hile ile gerçekleşip gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşturulması, hile olgusunun gerçekleştiği kanaatine varılması halinde, diğer davalıların 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/04/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)

-KARŞI OY-

Dava aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince hile iddiasına dayalı davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin istinafı üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk dairesince istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Çoğunlukla ayrıldığımız husus davada 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği konusundadır.
Türk Borçlar Kanunu"nun 39. maddesi " Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onaylamış sayılır" hükmü düzenlenmiştir.
Bilindiği gibi; hak düşürücü süre kanunda belirlenen süreler içerisinde hakkın kullanımını zorunlu kılan, aksi takdirde ilgili hakkı sona erdiren sürelerdir. Hak düşürücü süre yalnız dava hakkını değil, hakkın kendisini de ortadan kaldırmaktadır. Hak sahibinin hakkını kanunun belirlediği sürelerde kullanmaması yanında hareketsiz kalması sebebiyle de hak sona erer. Hak düşürücü sürenin çıkış noktası yenilik doğuran haklardır. Yenilik doğuran haklar kural olarak tek taraflı, yöneltilmesi ve varması gerekli bir irade açıklaması ile kullanılırlar. Yenilik doğuran haklar muhatabına hiçbir karşı koyma ve söz hakkı tanımadığı için kendiliğinden etkilerini doğuran hak düşürücü süreye tabi olurlar. Hak doğduktan sonra belirtilen süre içinde kullanılmazlarsa ortadan kalkarlar. Hak düşürücü süreler işlemeye başladıktan sonra kural olarak DURMAZ ve KESİLMEZLER. Kanun koyucunun amacı, hukuki ilişkinin mümkün olduğunca kısa bir sürede aydınlatılması olduğu için kamu yararı ve düzenini etkileyecek bir durumun askıda ya da belirsiz kalmasını istememektedir. Bu sebepten dolayı ki hak düşürücü süreler kanun koyucu tarafından kısa süreli belirlenmiştir. Hakim tarafından re"sen dikkate alınır.
Somut olayda; davacılar mirasbırakan annelerinin külli halefi sıfatıyla hareket etmektedirler. TBK"nın 39. maddesindeki hak düşürücü sürenin, murisin hileyi öğrenme tarihine göre hesaplanması gerekir. Muris sağlığında bu tasarrufa karşı 01.12.2013 tarihinde tapu iptal davası açmıştır. En geç bu tarihte hileye ıttıla kesbettiğinin kabulü zorunludur. Ne var ki bu dava takip edilmemiş 2013/706 E, 2015/424 K sayılı dosya üzerinden açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Bu şekilde sonuçlanan davalar yasal süreleri kesmeyeceği gibi, esasen hak düşürücü sürenin kesilmesi de söz konusu olamaz. Davacılar tarafından külli halef sıfatıyla 07.11.2016 tarihinde açılan temyize konu eldeki davanın 1yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığının kabulü zorunludur. (Yargıtay 1.H.D 13.05.1985 gün 5707 E, 6063 K sayılı kararda emsaldir)
Yukarıda açıkladığım gerekçeler ve Dairenin yerleşmiş içtihatlarına uygun olan ilk derece mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin kararları doğrudur. Hüküm onanmalıdır. Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.




Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi