3. Hukuk Dairesi 2014/242 E. , 2014/2040 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TAVŞANLI 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2013
NUMARASI : 2011/170-2013/123
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dilekçesinde; Gaziantep ili Nurdağı ilçesinde galericilik yaptığını, bir süre önce Nurdağı"nda tanıştığı İsmail Saylak isimli bir şahıstan araç satın almak üzere anlaştıklarını, araç sahibi olarak bildiği şahıslar ile Notere giderek satış işlemlerini yapıp ödemeyi yaptığını, aracın kendisine verilen ruhsatla araç üzerindeki seri numarasını karşılaştırdığında tekrar notere giderek polis çağırdığını, aracın çalıntı olduğunu, araç üzerindeki plakanın başka bir araca ait olduğunu öğrendiğini, araca emniyetçe el konularak aracın yediemin olarak araç sahibine teslim edildiğini, kendisine satışı yapılan 43 LF 373 plaka sayılı aracın ruhsatı ve araç sahibinin kimliği notere ibraz edilerek satış işlemlerinin tamamlandığını, aracın ruhsatının sahte olmadığının tespit edildiğini, aracın ruhsat sahibinin nüfus cüzdanının suretinin alınması gerekirken alınmadığını, noterin burada görev ihmali olduğunu, davalı Halil İbrahim"in diğer şahıslarla işbirliği içinde hareket ederek kendisini dolandırdıklarını ileri sürerek, 17.750 TL zararının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıların vekilleri dilekçelerinde, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; satış sözleşmesi esnasında suç örgütüne mensup Halil İbrahim Sevinç"in kendisini H.. V.. olarak tanıttığı ve ayrıca davacının İsmail Soydak"a güvenerek aracı almaya kalkıştığı, bu kişilerin aldatıcı eylemleri nedeniyle davacının satış sözleşmesini gerçekleştirdiği, bu nedenle davalıların sözkonusu olayda herhangi bir kusurları bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
1512 Sayılı Noterlik Kanunu"nun 1. maddesi gereğince; "Noterlik bir kamu hizmetidir. Noterler Hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için belgelendirir." Aynı yasanın 72/3 maddesi gereğince; "Noter; iş yaptıracak kişilerin kimlik adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür."
Yine aynı yasanın 162. maddesine göre, ""Noterler bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar"". Bu maddeye noterlerin sorumluluğu "" Kusursuz sorumluluktur"". Kusursuz sorumlulukta zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur, aksine kusursuz sorumlu olan davalının (noterin) olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.
Sorumluluk Hukukunun önemli ögelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinini ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.
Somut olayda; dava konusu araç maliki davalı H.. V.."nın davalı noter tarafından Tavşanlı 2. Noterliğinde 17.02.2011 tarih 01747 yevmiye no ile düzenlenen araç satış sözleşmesinde sunulan nüfus cüzdanında kan grubu hanesinin boş olduğu, gerçek nüfus cüzdanında ise kan grubu hanesinde 0 Rh- ibaresinin yer aldığı anlaşılmıştır.
Dosya içerisinde Türkiye Noterler Birliğinden alınan yazı cevabında, Tavşanlı 2. Noterliğinde yapılan işlem tarihinde (17.02.2011) nüfus paylaşım sisteminde herhangi bir problem olmayıp nüfus cüzdanı bilgilerinin görülebildiğini, nüfus paylaşım sistemi üzerinde fotoğraf bilgisinin görüntülenemediğinin belirtildiği görülmüştür.
Dava konusu satış işlemi tarihinde, resmi işlem görevini üstlenmiş davalı noterin teknolojinin gelişmesi ile internette sorgulama, mernis sistemi gibi kolaylıklara kavuşmuş olduğu açıktır.
Somut olayda mahkemece, davalı noterlikte yapılan satış sözleşmesi ve araç maliki H.. V.."ya ait sahte kimlik belgesi üzerinde uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılmadığı gibi ve söz konusu kimlik belgesinin iğfal kabiliyetinin olup olmadığı ve davalı noter yönünden illiyet bağının kesilip kesilmediği hususlarında konusunda uzman bilirkişi veya heyeti aracılığı ile herhangi bir araştırma yapılmamıştır.
Buna göre; araç satış sözleşmesi ve dayanağı belgelerin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması isabetli değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266. maddesinde; "mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz." düzenlemesi yer almaktadır.
O halde mahkemece, davalı noterlik tarafından düzenlenen satış sözleşmesi aslı ve satıcı H.. V.. adına düzenlenmiş sahte kimlik belgesi üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, sözkonusu satıcı adına düzenlenmiş sahte kimlik belgesinin iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı, davalı noterin sahte belgeyi anlamasının mümkün olup olmadığı ve davalı noter yönünden, üçüncü kişinin (haksız fiil faili) kusurlu eylemi ile davalı noterin kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağının kesilip kesilmediği hususlarında yeterli ve Yargıtay denetimine uygun bilirkişi raporu aldırılarak, sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme-araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.