14. Hukuk Dairesi 2017/1852 E. , 2017/8050 K.
"İçtihat Metni"
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.01.2010 gününde verilen dilekçe ile meraya elatmanın önlenmesi ve tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.12.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı sayılı mera parsellerinin toplam 23234,64 m2 bölümünün tarla olarak kullanılmak suretiyle davalı tarafından işgal edildiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., dava konusu yerlerle bir ilgisinin olmadığını, hiçbir zaman mera parsellerini ekip biçmediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; Dairemizce davalı vekilinin davaya konu 2525, 2280, 2281, 2282, 2187, 2648 ve 2437 sayılı parseller yönünden temyiz itirazları yerinde görülmemiş, 12.08.2014 tarihinde yapılan keşif sonucunda alınan 15.08.2014 tarihli fen bilirkişi raporu ve 18.08.2014 tarihli zirai bilirkişi raporuna göre dava konusu mera niteliğindeki 2440 sayılı parselin 4.949,01 m2"sinin, 2277 sayılı parselin 1500 m2"sinin, 2278 sayılı parselin 55,35 m2"sinin, 2280 sayılı parselin 151,74 m2"sinin tecavüzlü olarak kullanıldığı, bu yerlere ilişkin mera teknik ekibi tarafından tecavüz tutanağı tutulduğu, davacı Hazine vekilinin, 12.06.2012 tarihli dilekçesi ile tanıklarını bildirdiği halde mahkemece tanıkların dinlenmediği, kimler tarafından bu tecavüzün gerçekleştirildiğinin araştırılmadığından söz edilerek, davacı Hazine vekilinin bildirdiği tanıkların mahallinde yapılacak keşifte dinlenmesi, tecavüz edildiği anlaşılan bölümlerin kim tarafından kullanıldığının tespit edilmesi; ayrıca, davacı Hazine vekilince eski hale getirme bedelinin tahsili talebinde de bulunulduğuna göre bu konuda da değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyularak, davacının dava konusu 2440, 2277, 2278, 2280 sayılı parseller dışındaki talepleri bozma konusu yapılmadığından kesinleşmekle yeniden karar verilmesine yer olmadığına; davacının dava konusu 2440, 2277, 2278, 2280 sayılı parsellere yönelik davasının reddine karar verilmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden, hükmün diğer yönlerinin kesinleşmiş olduğundan söz edilerek “aynı konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.