11. Ceza Dairesi 2017/13496 E. , 2017/4524 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 213 sayılı yasaya muhalefet, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet, düşme
02.12.2016 gün ve 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna; "(1) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlarla ilgili Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen bozma kararları üzerine mahkemelerce verilen direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. (3) Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir" biçiminde geçici 10. madde uyarınca Dairemize gönderilen dava dosyası yeniden okunarak gereği görüşülüp düşünüldü;
Dosya içeriği ve Dairemizin kararındaki gerekçeye göre Kozan 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 09.01.2017 gün ve 2016/250 Esas, 2017/11 Karar sayılı direnme kararı yerinde görülmediğinden, 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un geçici 10. maddesi gereğince direnme konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 14.06.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Yüksek Yargıtay 11 Ceza Dairesi ile aramızda oluşan uyuşmazlık iddianame ile açılan davanın vergi suçuna mı yoksa özel belgede sahtecilik suçuna mı ilişkin olduğu dolayısı ile de yerel mahkemenin kısmen direnme kararının yerinde olup olmadığı ve mahkeme kararının esastan incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekip gerekmediği hususundadır.
Kozan Cumhuriyet Başsavcılığının 26/06/2012 tarih ve 2012/1306 sayılı iddianamesinde sanık ... hakkında, müştekilerin 21.05.2010 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına müraacatla Kozan 1 ve 2. Asliye Hukuk Mahkemelerinde kendilerinin davacı, sanığa ait...İnşaat Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin davalı olarak bulunduğu davalarda, davalı tarafından delil olarak ibraz edilen müstahsil makbuzları üzerindeki imzaların kendilerine ait olmadığını satmış oldukları ürünlerin bedelini bu sahte belgeler ile kendilerine ödenmiş gibi gösterilerek kendilerini zarara sokan şahıslardan şikayetçi olduklarını, belirtmeleri üzerine soruşturmaya başlanıldığı, yapılan soruşturmada inceleme konusu belgelerdeki (müstahsil makbuzları) müştekiler adına atılan imzaların müştekilerin eli ürünü olmadığının tespit edildiği, sanığın müştekiler adına 2004-2005-2006 yıllarında düzenlenmiş gözüken müstahsil makbuzlarını kullanmak suretiyle üzerine atılı özel belgede sahtecilik suçunu işlemiş olduğu iddiasıyla yargılamasının yapılarak her bir müştekiye yönelik eylemleri yönünden 5237 sayılı Kanunun 207/1-43 maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı belirtilmiştir.
Kozan Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 20.05.2013 tarih, 2012/734 Esas ve 2013/641 Karar sayılı kararı ile sanığın özel belgede sahtecilik suçunun sübuta erdiği kanaatine varılarak her bir müştekiye yönelik eylemlerinden dolayı 5327 sayılı TCK.nın 207/1 ve 43. maddeleri gereğince birden fazla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu kararın katılanlar vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 25.12.2013 tarih ve 2013/23924 Esas 2013/20048 Karar sayılı ilamı ile sahteliği iddia olunan müstahsil makbuzlarının tamamına ilişkin imza incelemesi yapılarak sahtecilik yapıldığı iddia edilen belgeler kesin olarak belirlendikten sonra suç tarihinin (müştekilerin şikayet tarihi 2010"dur) kullanma unsurunun ve teselsülün gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti bakımından sanık tarafından Kozan Asliye Hukuk Mahkemelerine ve Mahkemeler dışında hangi kurumlara hangi tarihlerde ibraz edildiği araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gerekçesiyle özel belgede sahtecilik iddiası ile ilgili eksik inceleme nedeniyle esastan bozma, kabule göre de; müştekilerin adına sahte imzalar atılarak düzenlendiği iddia edilen müstahsil makbuzlarının 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre stopaj vergisinin tevkifinde kullanıldığının ileri sürülmesi karşısında sübutu halinde her bir takvim yılında işlenen ve kendi içinde teselsül eden eylemlerin bağımsız sahte fatura düzenleme suçunu oluşturacağı için 213 sayılı Yasanın 367. maddesine göre dava şartı olan mütalaanın temini cihetine gidilmesi gerektiğinin gözetilmemesi bozma gerekçesi yapılmıştır.
Mahkeme bozmaya uyarak bozma doğrultusunda eksiklikleri gidermeye çalışmış, dairenin kabule göre bozmasında belirttiği şekilde Adana Vergi Dairesi Başkanlığından vergi suçu yönünden mütalaa talep edilmiştir. Ancak Kozan Vergi Dairesi Müdürlüğünce 2004, 2005, 2006 yıllarında düzenlendiği anlaşılan müstahsil makbuzları ile ilgili olarak zamanaşımı süresi dolduğundan inceleme yapılması ve mütalaa verilmesi imkanı kalmadığından vergi suçu yönünden mütalaa verilmesi mümkün olmadığı belirtilmiş olup Vergi Usul Kanununa muhalefet iddiası yönünden yapılacak işlem kalmamıştır.
Bunun üzerine mahkemece iddianamede belirtilen özel belgede sahtecilik iddiası ile ilgili olarak 18.05.2015 tarih, 2014/29 Esas, 2015/274 Karar sayılı kararı ile yerleşik yargıtay içtihatlarıda dikkate alınarak söz konusu sahte belgeleri müştekilere karşı kullanarak menfaat elde eden sanık hakkında özel belgede sahtecilik suçlarından dolayı ayrı ayrı mahkumiyet kararı verilmiştir.
Bu kararında sanık müdafii ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 23.03.2016 tarih ve 2015/9776 Esas 2016/2889 Karar sayılı kararı ile bu kez ilk bozma kararında kabule göre kısmında belirttiği hususa atıf yapılarak “somut olayda müştekilerin adlarına atılı sahte imzalı müstahsil makbuzlarının 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre stopaj vergisinin tevkifinde kullanıldığının ileri sürülmesi karşısında eylemin sübutu halinde her bir takvim yılında işlenen, kendi içinde teselsül eden ayrı ve bağımsız sahte fatura düzenleme suçlarını oluşturacağı” belirtilerek vergi usul kanununa muhalefet suçunu oluşturan bu eylem nedeniyle 213 sayılı VUK.nın 367. maddesi uyarınca dava şartı olan mütalaanın zamanaşımı nedeni ile verilmemesi nedeni ile CMK.nun 223/8. maddesi gereğince davanın düşürülmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bu kararda bozulmuştur. Dosya kapsamı ve iddianame içeriği incelendiğinde Dairenin bu değerlendirmesinin yanılgıdan kaynaklandığı görülecektir.
Ancak yine de mahkemece Dairenin bu bozmasına kısmen uyularak 09.01.2017 tarih 2015/250 Esas, 2017/11 Karar sayılı kısmen direnme kısmen bozmaya uyma kararı ile Yargıtay 11. Ceza Dairesinin vergi usul kanununa muhalefet suçu yönünden yaptığı bozma hususunda mütalaa verilmediği gerekçesiyle bu suç yönünden davanın düşürülmesine karar verilmiş, sanığın müştekilere yönelik özel belgede sahtecilik suçundan dolayı ise cezalandırılması yönüne gidilmiştir. Bu kararında sanık müdafii ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin yukarıda belirtilen 14.06.2017 tarihli gönderme kararı ile dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Olay bu şekilde kısaca özetlendikten sonra tekrar iddianameye bakıldığında, iddianamenin 1. paragrafı ile müştekilerin adları belirtilerek onlara karşı kaç adet müstahsil makbuzunun kullanıldığına ilişkin son paragrafı birlikte değerlendirildiğinde, iddianamede soruşturmanın müştekilerin şikayeti üzerine başlatıldığı, şikayetin konusunu müştekilerin Kozan Asliye Hukuk Mahkemelerinde açtığı davada davalı olan sanık tarafından müstahsil makbuzlarının müştekilerin alacağının ödendiğine dair delil olarak kullanılmasının olduğu açıkça görülmektedir. Nitekim Cumhuriyet savcısı gerek iddianame içeriğindeki anlatımda gerekse başlıktaki sevk maddesinde eylemi açıkça müştekilere yönelik özel belgede sahtecilik suçunun işlenmesi şeklinde nitelendirmiştir. Bütün bu vurgulamalara rağmen sadece iddianamede müştekilere yönelik eylemler anlatılırken bir paragrafta söz konusu “ödeme belgesi yerine geçen müstahsil makbuzlarının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 235. maddesi kapsamında 2004, 2005, 2006 yıllarında sahte olarak düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca stopaj vergisi tevkifinde kullanıldığından bahsedilmesi VUK.na muhalefetten dava açıldığını göstermeyeceği açıktır. Burada tipik şekilde bir olayın anlatımında başka bir olaydan bahsedilmesi durumu sözkonusudur. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2005/7-173 Esas 2006/145 Karar sayılı yine benzer Ceza Genel Kurul kararları ile aynı yöndeki Dairemiz ve diğer ceza dairelerinin yerleşmiş kararlarında “bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesi bu olay hakkında dava açıldığını göstermeyeceği, iddianamede dava konusu edilen eylemin bağımsız olarak açıklanması gerektiği hususu müstakar şekilde uygulanmaktadır.
Yani iddianame ile dava konusu edilen eylem ödeme belgesi yerine geçen müstahsil makbuzlarının müştekilere karşı kullanılmasıdır. Suça konu müstahsil makbuzlarının sahteliği ve kim tarafından hangi tarihte düzenlendiği iddianame düzenlenirken tartışmalı olduğu ve henüz açıklığa kavuşmadığı için sahte belgeleri sanığın düzenlediğinin ortaya konulması amacıyla bu olay anlatırken söz konusu mühsahsil makbuzlarının sanık tarafından 2004, 2005, 2006 yıllarında vergi usul kanunu kapsamında düzenlenerek stopaj vergisi kesintisinde de kullanıldığı belirtilmiştir. Bu şekilde sanığın bu belgeleri sahte olarak düzenlediği ve başka bir amaçla da kullandığı vurgulanmak istenmiştir. Yoksa, iddianamede vergi usul kanununa muhalefetten açılmış bir dava bulunmamaktadır. İddianamenin özensiz yazılması nedeniyle ifade biraz hatalı olduğu için Yüksek Daire tarafından sanki vergi usul kanununa muhalefet suçundan dolayı dava açılmış gibi algılanmış ilk bozma ilamında da bu husus sadece kabule göre kısmında belirtilmiş daha sonra mahkemece önceki kendi kararına uygun karar verilmesi üzerine de Dairece sonraki bozma kararında, önceki kabule göre bozmayı sanki esastan bozma imiş gibi değerlendirilerek iddianamede açıkça müştekilere yönelik özel sahte belge kullanımı iddiası ile açılan dava gözardı edilerek olay tamamen vergi usul kanununa ilişkinmiş gibi Vergi Usul Kanunu"nun 367. maddesi kapsamında alınması gereken mütalaanın verilmemiş olmasıda gerekçe gösterilerek davanın düşürülmesi yönünde bozma kararı verilmiştir. Böyle bir bozma üzerine düşme kararı verilmesi halinde müştekilerin şikayeti ile özel belgede sahtecilikten açılan dava konusunda bir karar verilmemiş müştekilerin şikayeti karşılanmamış olacaktır. Yerel mahkeme bu hususu farketmiş ve Yargıtay 11. Ceza Dairesinin yönlendirmesi ile vergi usul kanununa muhalefetten açılmış sayılan davada mütalaa alma yönüne gitmiş zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle vergi usul kanununa muhalefetten mütalaa verilmeyincede vergi usul kanununa muhalefetten düşme kararı vermiş müştekilerin şikayeti üzerine açılmış özel belgede sahtecilik suçlarından da doğru olarak yeniden mahkumiyet hükmü kurmuştur. Yerel mahkemenin kararı doğrudur ve yeni bir hüküm niteliğindedir. Yargıtay 11. Ceza Dairesince yapılması gereken kendi yönlendirmesi ile açılmış sayılan vergi usul kanununa muhalefet suçundan verilen düşme kararını onamak, özel belgede sahtecilik suçu yönünden ise davayı esastan inceleyerek usul ve yasaya uygun bulması halinde bu kararı da ya onamak ya da eksik araştırma ve inceleme var ise bozmaktır. Bu nedenle Yüksek 11. Ceza Dairesinin yerel mahkemenin kısmen bozmaya uyma ve kısmen direnme kararının Ceza Genel Kurulu gündemine taşınması kararına katılmadığımı saygılarımla arzederim.