1. Hukuk Dairesi 2014/2988 E. , 2015/2670 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ORDU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2013
NUMARASI : 2012/66-2013/77
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı H....T....C.... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ............. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava; ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinde; mirasbırakan M.. T..’ın hukuki ehliyetinin olmadığı bir dönemde kayden maliki bulunduğu 1693 parsel sayılı taşınmazı vekil kıldığı eşi Günay aracılığıyla oğulları olan davalılara 1/2"şer payla temlik ettiğini, temliki işlemin kız çocuklarından mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu, gerçekte bedelsiz devir yapıldığını, murisin diğer temlikleri için açtıkları ............ Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2011/206 Esas, sayılı dava dosyasının halen derdest olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında iptal ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan M.. T..; davayı kabul ettiğini bildirirken diğer davalı H.. T.. ise; bakım ve gözetimi karşısında ebeveynlerinin ortak kararı doğrultusunda taşınmazın devredildiğini, mirasbırakanın başka malvarlığının bulunduğunu, tüm malvarlığı karşısında çekişmeye konu edilen taşınmazın değerinin düşük olduğunu, babasının 2000 yılında kalp krizi geçirdiğini, annesinin kan kanseri olduğunu, anne ve babası yanısıra hasta olan küçük kardeşinin de bakımını uzun yıllar üstlendiğini, 20.000,00 TL. üzerinde masraf yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; evlatların ebeveynlerine bakmalarının ahlâki bir yükümlülük olduğu, bakım hizmeti görmenin ve hastane giderini karşılamanın taşınmaz bedeli olarak değerlendirilemeyeceği, her iki davalıya da aynı tarih ve yevmiyeli temliki işlemle taşınmaz devredildiği, davalılardan M.. T.."ın kabul beyanında bulunduğu da gözetildiğinde temliki işlemde muvazaa olgusunun gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı H.. T.. tarafından muris muvazaası iddiasına hasren temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delilerden; tarafların ortak mirasbırakanı M.. T.."ın kayden maliki bulunduğu 1693 ( yenileme 2747 ada, 41 parsel ) parsel sayılı taşınmazı vekil kıldığı eşi G...T... aracılığıyla oğulları olan davalılara 25.02.2010 tarihli satış akdi ile eşit payla temlik ettiği, muris M.. T.."ın 01.07.2012 tarihinde, eşi Günay"ın kendisinden evvel 24.02.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı G.. E.., davalılar ve dava dışı F...K...T... bıraktığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 tarih, 1990/1-152 esas-1990/236 karar sayılı kararında da aynı husus benimsenmiştir.
Böylesi bir durumda, kamu düzenini ilgilendirmesi bakımından öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması, yapılacak araştırma neticesinde temliki işlemi yapanın ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde pay oranında açılan davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi , ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise dayanılan diğer hukuksal sebepler yönünden gerekli araştırma yapılması gerektiğinde kuşku yoktur.
Ancak; mahkemece ehliyetsizlik iddiası yönünden herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iddia yönünden yapılan değerlendirme ile yetinilerek sonuca gidilmiş ise de davacı tarafından bu husus temyize konu edilmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Temyiz talebinde bulunan davalı H.. T..’ın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Diğer taraftan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu", 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu"nun 191. maddesinde ise "Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabileceği, bu durumun karşı tarafın ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı "hükmüne yer verilmiştir.
Ne var ki; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iddia yönünden tarafların delillerin toplanmasına ilişkin isteklerinin, mahkemece 19.04.2013 tarihli celsede reddedildiği, hükme yeterli ve elverişli araştırma, inceleme yapılmadığı, davalılardan M.. T.."ın kabul beyanı esas alınarak sonuca gidildiği görülmektedir.
Hâl böyle olunca; muris muvazaası yönünden yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri delillerin toplanması, dava dilekçesinde değinilen ........... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/206 Esas sayılı dava dosyasının gözetilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek soruşturmanın tamamlanması, hâsıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; dava konusu 1693 parsel sayılı taşınmaz yenileme çalışmaları ile 2747 ada, 41 parsele dönüştüğüne göre yeni oluşan parsel üzerinden hüküm kurulması gerektiği halde hukuki dayanağı kalmayan başka bir deyişle yenileme işlemi ile kaydı kapatılan kadastral parsel üzerinden karar verilemeyeceği açıktır. Anılan bu husus; doğru sicil oluşturma ilkesinin bir sonucu olup dolu pafta ilkesine aykırı düşmektedir. Öte yandan devletin sicil oluşturmadan kaynaklanan görevi ve kamu düzeniyle ilgili olduğundan re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Bu durumda yenileme ile oluşan parsel üzerinden hüküm tesisi gerekirken infazı mümkün olmayacak şekilde sayfası kapatılan eski parsel üzerinden karar verilmesi de isabetsizdir.
Davalı H.. T.."ın muris muvazaası yönünden ileri sürdüğü temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.