Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/609
Karar No: 2016/468

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/609 Esas 2016/468 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/609 E.  ,  2016/468 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçundan sanıklar ..., ..., ... veya ..."ın 5237 sayılı TCK"nun 188/3-son, 188/5, 62, 52/2, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 ay hapis ve 100 Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, mahsuba, müsadereye ve sanık ... hakkındaki cezanın TCK"nun 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.05.2015 gün ve 24-213 sayılı resen temyize tabi olan hükümlerin, sanıklar müdafileri ile sanıklar ..., ... ve ... tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 25.01.2016 gün ve 16900-400 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.02.2016 gün ve 245641 sayı ile;
    "Hakimin sanık ya da sanıklar hakkında kanunda yazılı cezanın asgari ve yukarı hadleri arasında bir süreyi belirlerken göz önüne alınması gereken kriterler TCK"nun 61. maddesinde gösterilmiştir. Bunların yanı sıra sanık ya da sanıkların kişisel durumları da ceza süresinin belirlenmesinde göz önüne alınması gereken kıstaslardandır. Uyuşturucu madde ticareti suçlarında ise, olayda ele geçen uyuşturucu madde miktarı da öteden beri Yargıtay uygulamalarında göz önüne alınan kıstalar arasındadır.
    Suç tarihi olan 31.12.2014 tarihinde Barış Parkı olarak bilinen yerde kurulan seyyar çay ocağında sanıkların iştirak halinde uyuşturucu madde satışı yaptıklarının öğrenilmesi üzerine, görevliler sözü edilen yeri gözetlemeye başlamışlar, ..., ... ve .... Kamberoğlu isimli şahısların sanıkların bulunduğu yere gelerek bir süre sonra ayrılmalarından sonra durdurulan ..."in yere attığı iki adet uyuşturucu madde içerikli extacy hap ele geçirildikten sonra sanıkların bulundukları yere görevlilerin gelmekte olduklarını gören sanıkların üzerlerinde bulunan bakiye uyuşturucu madde içerikli hapları önlerinde bulunan ateşe atmak istedikleri sırada yirmi üç adet daha hap ele geçirilmesi şeklinde gerçekleşen olayda, yerel mahkeme tarafından sanıklar hakkında belirlenen temel hapis cezasının süresi itibarıyla TCK"nun 61. maddesinde yazılı kriterlere ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun düşmeyecek biçimde fazla tayin edildiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Zira benzer olaylarda temel cezanın asgari hadden veya dosya kapsamına uygun biçimde asgari hadden makul bir şekilde ayrılarak hüküm kurulması yaygın şekilde görülen uygulamalardandır.
    Bu açılardan bakıldığında sanıklar hakkında kurulan yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 17.03.2016 gün ve 461-2504 sayı ile; itirazın yerinde görülmemesi sonrasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 21.11.2016 gün ve 245641 sayılı itirazdan vazgeçme dilekçesi ile birlikte dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçundan sanıklar hakkındaki temel hürriyeti bağlayıcı cezanın onbeş sene olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığı noktasında toplanmakta ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazını geri almasının mümkün olup olmadığı hususunun ön sorun olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Ön sorunun sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için öncelikle, uygulama ve öğretide Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı olarak adlandırılan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazının genel hatlarıyla incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı 1412 sayılı CMUK"nun "Kanun Yolları" başlıklı üçüncü kitabının, "Temyiz" başlıklı üçüncü fasılının 322. maddesinin dördüncü fıkrasında; "Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir." şeklinde düzenlenmiş iken, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nun "Kanun Yolları" başlıklı altıncı kitabının, "Olağanüstü Kanun Yolları" başlıklı üçüncü kısmının, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi" başlıklı 308. maddesinde başlangıçta; "Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz" şeklinde düzenlenmiş, maddeye 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile;
    “İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
    Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir” şeklinde ikinci ve üçüncü fıkralar eklenmiştir.
    Esas itibarıyla, her iki düzenleme arasında, kanun maddesinin bulunduğu yer, 5271 sayılı Kanunda lehe itirazda süre aranmaması ve 308. maddeye sonradan eklenen fıkralar ile itirazın öncelikle ilgili dairece değerlendirileceği hususları dışında önemli bir fark bulunmamakta olup, her iki maddenin açık düzenlemesinden de anlaşıldığı üzere, Yargıtay Ceza Dairelerince verilen bozma kararları da dahil tüm kararlarda esaslı hukuka aykırılık olduğunu düşünen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, lehe itirazda süre şartı olmaksızın, resen veya istem üzerine bu kararlara karşı itiraz kanun yoluna başvurabilir. Olağanüstü itiraz da denilen bu kanun yoluna başvurma hakkı yalnızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınmış olup, Başsavcı resen veya istem üzerine bu kanun yoluna başvurabilir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı da dahil olmak üzere, kanun yollarına başvurudan vazgeçilmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesine gelince;
    5271 sayılı CMK"nda kanun yolları, olağan ve olağanüstü kanun yolları olmak üzere iki grupta ele alınmış, kanun yollarına ilişkin genel hükümler kanunun 260 ila 266. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, başvurudan vazgeçilmesi konusu ise "Başvurudan vazgeçilmesi ve etkisi" başlıklı 266. maddede;
    "(1) Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.
    (2) Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.
    (3) 150. maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır" şeklinde hükme bağlanmıştır.
    Maddenin birinci fıkrasının açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Bu düzenleme olağan ve olağanüstü tüm kanun yollarını kapsayan genel bir hüküm olup, dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bir kanun yolu olan itirazdan Ceza Genel Kurulunca karar verilinceye kadar vazgeçmesi mümkündür.
    Nitekim öğretide de, "Başsavcı, yersizliğini gördüğü davasını geri alabilir." (Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onaltıncı Baskı, s.1516), "Yargıtay C.Başsavcısı bu itirazı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca karar verilinceye kadar her zaman geri alabilir." (Bahri Öztürk Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Beşinci Baskı, s.742) şeklinde görüşlere yer verilmek suretiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazından Ceza Genel Kurulunca bir karar verilinceye kadar vazgeçebileceği belirtilmiştir.
    5271 sayılı CMK"nun 266. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, Cumhuriyet savcısının sanık lehine yaptığı temyiz başvurusundan ancak sanığın rızası halinde vazgeçeceği hükmü düzenlenmiş olup, bu düzenlemenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından sanık lehine yapılan itiraz yönüyle de geçerli olup olmayacağı değerlendirilmelidir.
    Öğretide bir kısım yazarlar; "Başsavcı, yersizliğini gördüğü davasını geri alabilir. Sanığın muvafakati aranmaz" (Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onaltıncı Baskı, s.1516), "İtirazın, sanık veya hükümlü lehine olup olmadığına bakılmaksızın ve ilgilinin muvafakati gerekmeksizin geri alınabilmesi mümkün olmalıdır" (Cumhur Şahin, İzzet Özgenç, itirazın geri alınıp alınamayacağı konusunda Ceza Genel Kuruluna sundukları yazılı görüş), "Sanığın doğrudan olağanüstü itiraz yoluna başvurması mümkün olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, geri alma için ayrıca sanığın onayının alınmasına gerek yoktur" (Bahri Öztürk, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Beşinci Baskı, s.742), şeklindeki görüşleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ister sanık lehine, isterse de sanık aleyhine olsun, itirazından herhangi bir şarta bağlı olmaksızın vazgeçebileceğini kabul etmişlerdir.
    Bir kısım yazarlar ise; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"nın itirazı sanık lehinde ise sanığın onayı olmadan geri alınamaz" (Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, s.784), "Ancak kanımca kuralın gerekçesi ne olursa olsun sanık lehine bir düzenlemenin kapsamının daraltılmaması gerekir. 266/1. madde herhangi bir istisna getirmediğine göre Başsavcılığın itirazında da bu kuralın uygulanması ve lehe Başvuruların geri alınmasında muvafakat aranması yerinde olacaktır" (Serdar Talas, Ceza Muhakemesi Hukukunda Başsavcılığın İtirazı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt 70, sayı 1, s. 165, 2012) şeklinde açıkladıkları görüşlerle, sanık lehine itirazdan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ancak sanığın onayı olması halinde vazgeçebileceğini belirtmişlerdir.
    Olağan kanun yollarından temyize ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının sanık lehine yaptığı başvurusundan onun rızası olmadan vazgeçemeyeceği kuralının gerekçesi, kendisi de hükmü temyiz etme hak ve yetkisine sahip olan, ancak Cumhuriyet savcısının başvurusuna güvenerek kanun yoluna başvurmayan sanığın bu güveni nedeniyle zarar görmemesidir. Çünkü sanık, Cumhuriyet savcısının başvurusuna güvenerek kendisi temyiz başvurusunda bulunmamış, bu nedenle kanuni başvuru süresini geçirmiş olabilir. Onun onayı bulunmaksızın Cumhuriyet savcısının temyiz başvurusunu geri almasının kabul edilmesi halinde, başvuru süresini geçirmiş olan sanığın bundan zarar göreceği bir gerçektir.
    Bu kuralın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazında da uygulanması gerektiğinin kabulü mümkün değildir. Zira, olağanüstü kanun yollarından biri olarak kabul edilen itiraza başvurma yetkisi sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınmış olup, Başsavcı dışındaki tarafların bu kanun yoluna başvurma imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kanunen tek başına kullanmaya yetkili kılındığı bu olağanüstü kanun yolundan, itiraz ister aleyhe, isterse lehe olsun herhangi bir tarafın onayına gerek olmaksızın vazgeçebileceğinin kabulü gerekmektedir. Yalnızca olağan bir kanun yolu olan temyiz kanun yolunda, Cumhuriyet savcısının sanık lehine yaptığı başvuru için kabul edilen bu istisnai düzenlemenin kanun koyucunun amacına aykırı şekilde genişletilmesi doğru değildir.
    Nitekim, 09.05.1956 gün ve 6-4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, olağan bir kanun yolu olan temyiz kanun yoluna hasren kabul edilen bir usulün, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazına kıyas yoluyla uygulanmasının imkan dahilinde olmadığı kararlaştırılmıştır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.10.2013 gün ve 314–394 ile 318-395 sayılı kararlarında da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, taraflardan herhangi birinin onayına gerek olmaksızın itirazını geri alabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
    Öte yandan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazını geri almaya yönelik iradesinin açık olması ve bu yöndeki talebin içeriğinde muğlaklık bulunmaması durumunda, dosyanın Ceza Genel Kurulunca incelenmeksizin, Başkanlık kararıyla mahalline gönderilmek üzere iade edilebileceğinde de kuşku bulunmamaktadır.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 25.01.2016 gün ve 16900-400 sayılı onama kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca, "sanıklar hakkında belirlenen temel hapis cezasının süresi itibarıyla TCK"nun 61. maddesinde yazılı kriterlere ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun düşmeyecek biçimde fazla tayin edildiği" görüşüyle, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi istemiyle yapılan 24.02.2016 gün ve 245641 sayılı itiraz kanun yolu başvurusundan, 21.11.2016 gün ve 245641 sayı ile vazgeçildiği anlaşılmış olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazını geri alması nedeniyle dosyanın incelenmeksizin iadesine karar verilmelidir.
    Ön soruna ilişkin olarak ulaşılan bu sonuç karşısında, esasa ilişkin uyuşmazlık değerlendirilmemiştir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının sanıklar lehine yaptığı itirazı sanıkların muvafakati olmadan geri alma yetkisinin bulunmadığı, bu nedenle hükmün esasının incelenmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca itirazdan vazgeçilmiş olması nedeniyle itirazın incelenmeksizin İADESİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.12.2016 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi