Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2017/765
Karar No: 2017/1165
Karar Tarihi: 08.03.2017

Silahlı terör örgütüne üye olmak - Türk Milletini - Türkiye Cumhuriyeti Devletini - Devletin kurum ve organlarını aşağılama - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/765 Esas 2017/1165 Karar Sayılı İlamı

 

 

16. Ceza Dairesi         2017/765 E.  ,  2017/1165 K.

  •  


"İçtihat Metni"

Mahkeme Kararı : Gaziosmanpaşa Çocuk Mahkemesinin
Hüküm : Beraat
Suç : 1-Silahlı terör örgütüne üye olmak, 2- Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Dairemizin 09.11.2016 tarih ve 2015/2879 Esas, 2016/6286 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın incelenmesinden, çözümü gereken sorunun, Cumhuriyet savcısının iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına karşı Cumhuriyet savcısının temyiz süresinin ne zaman başlayacağı olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; atılı suçlardan dolayı suça sürüklenen çocuk hakkında Gaziosmanpaşa Çocuk Mahkemesi tarafından verilmiş olan 22.05.2013 tarih ve 2012/388 Esas, 2013/677 Karar sayılı beraat hükmünün görüldü yapıldığı tarihten bir haftadan fazla süre geçtikten sonra o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 09.11.2016 tarih ve 2015/2879 Esas, 2016/6286 Karar sayılı kararı ile Cumhuriyet savcısının 1412 sayılı CMUK’nın 310/1 maddesinde öngörülen bir haftalık temyiz süresi geçtikten sonra hükmü temyiz etmiş olması gerekçesi ile 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise itirazında özetle; Cumhuriyetsavcısının
duruşmalarına iştirak etmediği çocuk mahkemeleri ile ilgili olarak, temyiz süresinin Cumhuriyet savcısı yönünden düzenleyen bir hüküm bulunmadığından, sorunun 1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz talebi ve süresi” başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak çözümlenmesi gerektiğini, bu kapsamda o yer Cumhuriyet savcılarının duruşmalarına iştirak etmediği ceza mahkemesi kararlarına yönelik temyiz sürelerinin de CMUK’nın 310/3 maddesinin kıyasen uygulanmak suretiyle tefhim tarihinden itibaren belirlenerek tefhim tarihinden itibaren bir ay olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, Ceza Genel Kurulunun da 06.11.2007 tarih ve 167-222 sayılı kararında da benzer bir yaklaşımı kabul ettiğini ileri sürmüştür.
Dairemizce yapılan incelemelerden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında belirtmiş olduğu Ceza Genel Kurulu kararının eldeki uyuşmazlık konusu ile aynı konuya ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazında da Yargıtay Ceza Genel Kurulunun “benzer bir yaklaşımı” kabul ettiği belirtilerek, söz konusu Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının yorum yoluyla kapsamı genişletilmiştir. Oysa söz konusu Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının konusu ile sınırlı ve gerekçesi ile açıklayıcı olarak kabul edilmesi gerekir.
Dairemizce de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında ve söz konusu itirazda anılan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında belirtilen şu husus aynen kabul edilmektedir: Cumhuriyet savcısının duruşmalarına iştirak etmediği çocuk mahkemeleri ile ilgili olarak, temyiz süresinin Cumhuriyet savcısı yönünden düzenleyen bir hüküm bulunmadığından, sorunun 1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz talebi ve süresi” başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak çözümlenmesi gerekir.
Bilineceği üzere, kanun sadece lafzına göre değil, hem lafzına hem de ruhuna göre yorumlanmalı ve kanunun yalnız lafzına dayanılarak hükümlerin konuluş maksatlarına aykırı neticelere varılmasına meydan bırakılmaması, hukuk ilminin ve tatbikatının ana kaidelerindendir.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Bölge Adliye Mahkemelerinin 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazete"de ilan edilerek göreve başlama tarihinden önce aleyhine kanun yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ve 326. maddeleri uygulanır.” Bu madde hükmüne göre, temyiz ile ilgili olarak 1412 sayılı CMUK"nın 305 ve 326. maddelerinin halen yürürlükte olduğu çok açıktır.
Temyize konu hüküm tarihinde istinaf mahkemeleri göreve başlamadığından, 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesi yürürlüğe girmemiştir. Dolayısıyla 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesi yürürlüğünü devam ettirmektedir.
1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz talebi ve süresi başlıklı 310. maddesi şöyledir:
“Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü verenmahkemeye
bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.
  Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.
  Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir.”
1412 sayılı CMUK’nın 310/3 maddesine göre sulh ceza mahkemelerinin kararlarına yönelik Cumhuriyet savcılarının temyiz süresinin tefhimden itibaren bir ay olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; Cumhuriyet savcılarının asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz sürelerinin tebliğden ya da başka bir ifadeyle görüldü tarihinden itibaren bir hafta mı yoksa tefhimden itibaren başlayarak bir ay mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesinin birinci fıkrasında, temyiz talebinin hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde yapılması öngörülmüş; ikinci fıkrasında ise hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu sürenin tebliğden itibaren başlayacağı belirtilerek, sadece sanıkla ilgili olarak bir düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla Cumhuriyet savcılarının duruşmasına katılmadıkları asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına yönelik temyiz süresinin tefhimden mi yoksa tebliğden mi başlayacağı hususuna değinilmemiştir. Fakat bu boşluğun 5271 sayılı CMK’nın 35, 38 ve 260. maddeleri ile doldurulmuş olduğu açıkça anlaşılabilmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 260/2 maddesinde, ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcılarının, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilecekleri hükme bağlanmıştır. “Kanun yolu” ibaresinin temyizi de içerdiği şüphesizdir. Yine, 5271 sayılı CMK’nın 35/2 maddesine göre; aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. Söz konusu hükümdeki “ilgili” kavramına Cumhuriyet savcısının da girdiği tartışmasızdır. 5271 sayılı CMK’nın “Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tebligat” başlıklı 38. maddesine göre ise; “Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tebligat, tebliği gereken evrakın aslının verilmesi suretiyle olur. Tebliğ ile bir süre işlemeye başlıyorsa verildiği gün, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından evrakın aslına yazılır.” Buna göre, Cumhuriyet savcısına yapılan tebliğ, evrakın aslının verilmesi suretiyle olacaktır. Nihayet, 5271 sayılı CMK’nın “Elektronik işlemler” başlıklı 38/A maddesine göre de her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır. Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir. Fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.
5271 sayılı CMK’nın yukarıda anılan maddeleri itiraz, istinaf ve temyiz olmak üzere tüm kanun yollarında uygulanması gereken genel mahiyetteki hükümlerdir. Uyuşmazlık konusu somut davada, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1 maddesi uyarınca temyiz ile ilgili olarak 1412 sayılı CMUK"nın 305 ve 326. maddelerinin halen yürürlükte olduğundan, 5271 sayılı CMK’nın temyizle ilgili olan özel nitelikteki 291. maddesi uygulanamamaktadır. Buna karşılık, 5271 sayılı CMK’nın tüm kanun yollarına ilişkin olan genel nitelikteki 35, 38 ve 260. maddeleri uygulanabilmektedir. Dolayısıyla, 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesindeki Cumhuriyet savcısının iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına karşı Cumhuriyet savcısının temyiz süresine ilişkin eksiklik 5271 sayılı CMK’nın 35, 38 ve 260. maddeleri ile doldurulmaktadır.
Eldeki dava açısından yürürlüğe girmemiş olan 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesine göre, temyiz süresi yedi gündür. Eldeki dava açısından yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre ise bir haftadır. Her iki kanunda da Cumhuriyet savcısının temyiz hakkı olup, yoklukta verilen kararların tebliği öngörülmüştür. Eldeki davada hüküm Cumhuriyet savcısına görüldüye gönderilmek suretiyle tebliğ edilmiş ve Cumhuriyet savcısı bir haftalık temyiz süresi geçtikten sonra temyiz talebinde bulunmuştur. Cumhuriyet savcısı, asliye ceza mahkemesindeki veya çocuk mahkemesindeki duruşmaya katılmamaktadır. Şayet duruşmaya katılmış olsaydı, yüzüne karşı verilen kararı bir hafta içinde temyiz edebilecekti. Hal böyle iken, öğrenme tarihi olan görüldü tarihinden itibaren bir hafta içinde hükmü temyiz etmesi gerekir. Kaldı ki, ceza yargılamasında tarafların eşitliği ilkesi kabul edilmiştir. Sanığa ve katılana tanınan bir haftalık sürenin Cumhuriyet savcısı açısından bir ay olarak kabul edilmesi, tarafların eşitliği ilkesinin ihlali olur.
Tüm bu açıklamalar karşısında; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının yerinde olmadığı ve kararın düzeltilmesini gerektiren bir neden bulunmadığı ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesi yerinde olacağı anlaşıldığından; dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi