Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırıkkale 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.12.2007 gün ve 2004/267 E- 2007/318 K.sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 25.05.2009 gün ve 2008/2143-2009/6247 sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkilinin kasaplık yaptığı işyerini yerel seçimler öncesi oluşan siyasi gerilim nedeniyle geçici olarak kapattıktan sonra 17-20.02.2004 tarihleri arasında hırsızlık yapıldığını, bazı demirbaş eşyasının çalınmış, bazılarının hasar görmüş olduğunu, Jandarma görevlilerinin yaptığı tespitin hırsızlığın olmadığına, mahkemece yapılan tespitin ise hırsızlığın yapıldığına ilişkin belirlemeler içerdiğini, işyeri sigorta poliçesini düzenleyen davalı sigortacının tazminat ödemediğini ileri sürerek, 10.452.000.000.-TL"nın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hırsızlık olayının olmadığının resmi tutanaklar ile belli olduğunu, bunun aksini ve zarar miktarını davacının kanıtlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve toplanan kanıtlara göre, Savcılıkça davacının işyerinde hırsızlık suçunun işlendiğine dair delil elde edilemediği gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, davacı tanıklarının görgüye dayalı bilgileri olmadığı, dava hakkında davalıyı dolandırmaya teşebbüs suçundan açılan ceza davasının beraat ile sonuçlanıp kesinleştiği, ceza mahkemesinin konusuna giren bir eylem hakkında hukuk mahkemesince yapılan delil tespitinin bağlayıcı olmadığı, davalının tespite itiraz da ettiği, davacının hırsızlık olayını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, işyeri sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçelerle, davacının hırsızlık olayını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Rizikonun varlığını kanıt yükü sigorta ettirende olup, rizikonun varlığının kanıtlanması halinde bunun teminat dışı kaldığını kanıt yükü ise sigortacıdadır. Takipsizlik kararında, zabıtaca düzenlenen 20.02.2004 tarihli görgü tespit tutanağı esas alınmıştır. Bu tutanakta kapıda zorlama olmadığı, çalışma masası, telefon, et doğrama tezgahı, 4 adet koltuk, bıçak, satır, kıyma makinesi, iki terazi, jeneratör, küçük derin dondurucu gibi demirbaşların yerinde olmadığı, vitrinli buzdolabı camının kırık, et asma dolabının üç tarafında kesici bir cisimle saç kısmının kesilmiş olduğu, hırsızlığa ilişkin iz ve emareye dükkan içinde ve etrafta rastlanılmadığı, anahtar uydurulmak suretiyle girildiğinin dükkan sahibince beyan edildiği, olmayan demirbaşların, dükkandan sonra 40-50 metre daha taşınıp bir araca yüklenmesi gerekeceği, uzunca bir zamana ve iki üç kişiye ihtiyaç duyulacağı, bunun görülme riskini arttıracağı tespitlerine yer verilerek tutanağa son verilmiştir. Davacının mahkemeye yaptırdığı delil tespitine ilişkin bilirkişi raporunda ise, aynı tespitlere yer verilmiş, farklı olarak bir aracın en fazla dükkana iz bırakmadan 20 metre yaklaşabileceği, tekerlek izi bırakarak parkın içinde gelinmesi halinde 8 metre yaklaşabileceği, parkın taşlarında tekerlek izi bulunmadığı, ancak hırsızlığın fiilen olanaksız olmadığı görüşü bildirilmiş, davalı yan rapora itiraz etmiştir. Diğer yandan, davacı tanıkları hırsızlık olayının meydana geldiğini duyduklarını beyan etmişlerdir.
Bu durumda, bazı demirbaşların işyerinde bulunmadığının belirlendiği, poliçede demirbaşlar tek tek sayılarak teminat da verildiği, davalının ödememeye gerekçe yaptığı zabıta tutanağında varsayımlara dayalı olarak, bazı şüphelere yer verildiği, kesin bir saptama içermediği, takipsizlik kararının da buna dayandığı ve hukuk hakimini bağlayıcı olmadığı, mahkemenin gerekçesinin aksine delil tespit raporunun eylemin suç oluşturup oluşturmadığının tespiti amacıyla değil, delil tespiti amacıyla düzenlettirildiği, tanık beyanlarının hırsızlık duyumuna ilişkin de olsa rizikonun varlığına yönelik olduğu, hırsızlığın riskli olarak ve 2-3 kişiyle de olsa işlenmesi olanağının fiilen ve fiziken var olduğu, ekspertiz raporunun da bu yönde tespitler içerdiği, davacının işyerini yerel seçim öncesi oluşan siyasi gerilim nedeniyle kapattığını, hırsızlık olayının 17-20 Şubat 2004 tarihleri arasında meydana gelmiş olabileceğini sigortaya ihbar yazısında 08.04.2004 tarihinde bildirdiği, zabıtanın 20.02.2004 tarihinde tutanak düzenlediği hususları gözetildiğinde, hırsızlık olayının işlendiğine yönelik güçlü deliller bulunduğunun ve bunun aksini davalı sigortacının kanıtlaması gerektiğinin kabulü gerekir. Davalı aksi yönde kesin bir delil getirememiştir. Bu durumda, rizikonun varlığını davacının kanıtlandığı kabul edilerek neticesine göre bir karar verilmek gerekirken, anılan hususlar gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.10.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.