Davacı B.. G.. vekili Avukat H.B.A.tarafından, davalı M.. M.. aleyhine 14/06/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/03/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazminine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, hakkında başlatılan ilamlı icra takibine esas ilamın tarafı olmadığını, buna rağmen takip başlatılıp bir kısım taşınmazlarına haciz konulduğunu, icra hukuk mahkemesince hacizlerin iptal edildiğini belirterek uğradığı maddi ve manevi zararın tazminini istemiştir. Davalı, tazminat alacağının zamanaşımına uğradığını ve davacının zararı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna göre davacıya ait dava konusu haciz konulan taşınmazlar üzerinde dava konusu haciz dışında başka hacizler ve ipotekler de olduğu, davacının bir zararı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre; davacı hakkında Malatya 2. İcra Müdürlüğü"nün 2004/12809 Esas no ile başlatılan icra takibine esas mahkeme kararınında davacının taraf olmadığı, davacının sadece ilamdaki şirketin temsilcisi olduğu, buna rağmen asıl borçlu davacıymış gibi takip başlatıldığı, bir kısım taşınmaz tapu kayıtları üzerine haciz şerhleri konulduğu, Malatya 1. İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2009/81 Esas ve 2009/134 Karar sayılı dosyasında davacı hakkındaki takibin iptaline karar verildiği ve kararın yargıtayca onanarak 15/06/2010 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. O halde, davacının taşınmazlarına konulan hacizlerin haksız olduğu da bellidir. Mahkemece olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu 49. madde gereğince manevi tazminata karar verilmesi gerekirken manevi tazminat yönünden de davanın reddi doğru değildir. Mahkemenin gerekçesi miktarın takdirinde etkili olur. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) no"lu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, (1) no"lu bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.