Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/34
Karar No: 2016/467

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/34 Esas 2016/467 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/34 E.  ,  2016/467 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 25.12.2013
    Sayısı : 432-590
    Kasten yaralama suçundan sanık ..."ın 765 sayılı TCK’nun 456/2, 463, 51/1, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 2.700 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve cezasının ertelenmesine ilişkin, Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.02.2006 gün ve 229-44 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 24.12.2008 gün ve 4064-17554 sayı ile;
    “...Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, CMK"nun 231/5, 14. madde ve fıkralarında öngörülen, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında ceza sınırının 2 yıla çıkartılması ile soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı suç olma şartının kaldırılması kuralları gereğince bu hususların mahalli mahkemece birlikte değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 02.11.2009 gün ve 245-742 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCK’nun 456/2, 463, 51/1, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 5. maddeleri uyarınca 2.700 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının taksitlendirilmesine, 5237 sayılı CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tâbi tutulmasına karar verilmiş, itiraz edilmeyen bu karar 10.11.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
    Sanık hakkında denetim süresi içinde 10.01.2010 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Yalova 2. Sulh Ceza Mahkemesince 18.03.2010 gün ve 147-182 sayı ile; 5237 sayılı TCK’nun 86/2, 86/3-a-son, 62, 52/2 ve 52/4. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiş, hükmün Yargıtay 3. Ceza Dairesince 18.06.2013 gün ve 25626-25475 sayı ile onanarak kesinleşmesinden sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren mahkemeye ihbarda bulunulmuştur.
    Bu ihbar üzerine, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını ele alan Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesince 25.12.2013 gün ve 432-590 sayı ile; CMK’nun 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına, sanığın 765 sayılı TCK’nun 456/2, 463, 51/1, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 5. maddeleri uyarınca 2.700 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiş, hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.10.2015 gün ve 19596-27573 sayı ile;
    "Suç tarihi olan 16.03.2005 tarihi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 10.11.2009 tarihi arasındaki süre ile, denetim süresi içinde işlenen suçun suç tarihi olan 10.01.2010 tarihi ile açıklanan hükmün temyiz inceleme tarihi arasındaki sürenin birleştirilmesi durumunda, 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen olağanüstü zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun anlaşılması,
    Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak bozulmasına ve gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 1412 sayılı CMUK"nun 322 ve 5271 sayılı CMK"nun 223/8. maddeleri uyarınca düşürülmesine" karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.11.2015 gün ve 22768 sayı ile;
    "CMK"nun 231/8. maddesinin son cümlesi ve aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği hallerde, dava zamanaşımının 8. fıkrada belirlenen 5 yıllık denetim süresi içinde duracağı hüküm altına alınmıştır. Ancak denetim süresi içinde suç işlenmesi halinde dava zamanaşımı süresinin ne zaman işlemeye başlayacağına dair maddede açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle sanığın tabi tutulduğu denetim süresinin CMK"nun 231/ 8. maddesinde belirlenen beş yıllık sürenin geçmesi halinden başka bir nedenle sona ermiş sayılabileceğine, denetim süresi içinde işlenen suçun denetim süresini sona erdireceğine veya böyle bir durumun varlığı halinde hangi tarihin esas alınarak zamanaşımının hesaplanması gerektiğine dair bir düzenleme yoktur. Bu nedenle anılan konuda bir yoruma ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.
    Somut olayda; sanığın 16.03.2005 günü işlediği kasten yaralama suçu nedeniyle yapılan yargılama sonunda hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, 02.11.2009 gün ve 245-742 sayılı bu kararın 10.11.2009 günü kesinleştiği, sanığın denetim süresi içinde 10.01.2010 günü işlediği kasten yaralama suçu nedeniyle Yalova 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 18.03.2010 gün ve 147-182 sayılı kararı ile mahkûm edildiği, hükmün 18.06.2013 günü temyizde onanarak kesinleştiği, dosyanın bu mahkûmiyet kararı nedeniyle ele alındığı ve sanık hakkındaki hüküm açıklanarak mahkûm edildiği, yapılan temyiz incelemesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle duran zamanaşımının denetim süresi içinde işlenen suçun tarihi olan 10.01.2010 gününden itibaren yeniden işlemeye başladığı kabul edilerek, 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2, CMK"nun 223/8. maddeleri gereğince sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kesinleşmesi ile başlayan denetim süresinin beş yıl olduğu, denetim süresince CMK"nun 231/8. maddesi gereğince zamanaşımı süresinin duracağı ve sanık hakkında yasa gereği tayin edilen bu denetim süresinin yasada belirtilen beş yıllık sürenin geçmesi dışında başka bir nedenle sona ereceğine dair yasada açık bir düzenleme bulunmadığı gözetilerek yapılan değerlendirmede;
    Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kişinin CMK"nun 231/8. maddesi gereğince belirlenen beş yıllık denetim süresi içinde yeniden bir suç işlemesi halinde, bu durumunun kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü ile tespit edilmesinin zorunlu olduğu, soruşturma ve kovuşturma aşamalarından, hatta kanun yolu denetiminden oluşan bir sürecin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararı veren mahkemece beklenmesi gerektiği, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kişinin denetim süresi içinde suç işlediğine ilişkin iddianın karar verilen mahkemece bilinmesinin dosyanın ele alınması için yeterli olmadığı, sanık hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü olmadan açıklanması geri bırakılan hükmün mahkemesince açıklanmasının mümkün olmadığı, böyle bir imkansızlık varken hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle duran dava zamanaşımının denetim süresi içinde işlenen suçun işlenme tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesinin, sanık lehine fakat hakkaniyete aykırı bir yorum olduğu düşünülmüştür.
    Somut olayda, dava zamanaşımının denetim süresi içinde işlenen ikinci suç hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleşme tarihi olan 18.06.2013 tarihinden itibaren işleyeceğinin kabulü ile yapılan değerlendirmede; suç tarihi olan 16.03.2005 gününden sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kesinleşme tarihi olan 10.11.2009 gününe kadar 4 yıl 7 ay 24 gün, zamanaşımının yeniden işlemeye başladığı 18.06.2013 gününden Yüksek Dairece yapılan temyiz incelemesi tarihi olan 07.10.2015 gününe kadar 2 yıl 3 ay 19 gün olmak üzere toplam 6 yıl 11 ay 13 gün süre ile zamanaşımı süresinin işlediği, 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerine göre hesaplanan 7 yıl 6 aylık kesintili zamanaşımı süresinin inceleme tarihinde dolmadığı" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire düşme kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Dairesince 02.12.2015 gün ve 32409-34568 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıklar.... hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar inceleme dışı olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkin olup, bu bağlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık hakkında 16.03.2005 tarihinde işlediği iddia olunan kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu, 765 sayılı TCK"nun 456/2, 463, 51/1, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 2.700 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve ertelemeye ilişkin, Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.02.2006 tarihli hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesince, hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin değerlendirilme yapılmasında zorunluluk bulunması nedeniyle bozulmasına karar verildiği,
    Bozmaya uyan yerel mahkemece 02.11.2009 gün ve 245-742 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCK"nun 456/2, 463, 51/1, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 5. maddeleri uyarınca 2.700 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve CMK"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeksizin 10.11.2009 tarihinde kesinleştiği,
    Sanığın denetim süresi içinde 10.01.2010 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan Yalova 2. Sulh Ceza Mahkemesince 18.03.2010 gün ve 147-182 sayı ile; 5237 sayılı TCK"nun 86/2, 86/3-a-son, 62, 52/2 ve 52/4. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 18.06.2013 tarihli onama kararı ile kesinleştiği,
    Sanığın denetim süresi içinde işlediği kasten yaralama suçu nedeniyle verilen mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra, yapılan ihbar üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını ele alan Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesince 25.12.2013 tarihinde, hükmün açıklanmasına karar verildiği,
    Açıklanan bu hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince, 07.10.2015 gün, 19596-27573 sayı ile; suç tarihi ile inceleme tarihi arasında 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle, sanık hakkında açılan kamu davasının CMUK"nun 322 ve CMK"nun 223/8. maddeleri uyarınca düşürülmesine karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili temel bazı bilgilerin verilmesi, daha sonra dava zamanaşımının durması ve kesilmesi üzerinde durulması, son olarak da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı sorununun ele alınması gerekmektedir.
    a) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması:
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
    Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hüküm altına alınan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş ve 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesi ile 231. maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
    5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
    1) Suça ilişkin olarak;
    a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
    b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin olarak;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
    b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    d- Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
    Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
    Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde ise mahkeme hükmü açıklayacaktır.
    b) Dava zamanaşımının durması ve kesilmesi:
    Suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen, kamu davasının açılmaması veya açılan davanın sonuçlanmaması yahut da kurulan hükmün kesinleşmemesi halinde izlenen suç siyaseti gereğince artık devletin o suçtan dolayı cezalandırma yetkisinden vazgeçmesinin ifadesi olarak dava zamanaşımı kabul edilmiştir. Dava zamanaşımı kanun aksini kabul etmediği müddetçe bütün suçlar bakımından geçerli olup soruşturma ve kovuşturma makamlarınca resen gözetilip uygulanacaktır. Şüpheli veya sanığın dava zamanaşımından vazgeçmesi mümkün değildir.
    Dava zamanaşımı kural olarak tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlayacaktır. Suçun işlendiği gün zamanaşımı süresinin birinci günüdür. Zira suçun işlendiği gün dahi kamu davasının açılması mümkündür. Bu nedenle dava zamanaşımının da dava açmak hakkı mevcut olduğu andan itibaren başlaması tabiidir. Kanun koyucu bazı hallerde dava zamanaşımının süresinin başlangıcını özel olarak belirlemek gereğini hissetmiştir. Örneğin, iftira suçunda mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu, evlenme yasaklarına aykırılık suçlarında ise evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren dava zamanaşımının işlemeye başlayacağı kabul edilmiştir. (TCK m. 267/8 ve 230/4)
    Dava zamanaşımı suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurularak kanunda öngörülen soyut cezası ve şüpheli veya sanığın yaşına göre belirlenen sürenin son günün hitamı ile gerçekleşecektir. Zamanaşımı süresinin son günü zamanaşımı süresine dâhildir.
    Dava zamanaşımı süresinin kesintisiz bir şekilde işleyip tamamlanması mümkün ise de sürenin işlemesi sırasında bir takım engellerle karşılaşılması da söz konusu olabilir. Bu engeller zamanaşımının durması ve kesilmesi halleridir.
    Dava zamanaşımının kesilmesi kanunda açıkça sayılan bazı hukuki fiillerden dolayı, o ana kadar işlemiş olan dava zamanaşımı süresinin işlememiş sayılmasını ve dava zamanaşımı süresinin yeni baştan işlemeye başlamasını ifade etmektedir. Suçun doğurduğu içtimai sarsıntı devam ettiği müddetçe suçlunun cezalandırılmasında kamu faydası olduğu esasından, dava canlı ve harekette iken zamanaşımı olmayacağı, davanın canlı ve hareketli olduğunu gösteren hadiselerin zamanaşımını keseceği sonucu çıkarılmıştır. (Nurullah Kunter, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, s. 92) Durma sebepleri gibi kesme sebeplerinin de kanunda açıkça gösterilmesi gerekir. 765 sayılı TCK’da dava zamanaşımını kesen nedenler bakımından, dava zamanaşımı süresi bir yıldan az ve fazla olan suçlar olmak üzere ikili bir ayrıma gidilmiş ve bu suçlar için birbirlerinden farklı kesme nedenleri belirlenmiş, birinci gruba giren suçlarda her türlü usulü muamelenin dava zamanaşımını keseceği kabul edilmiş iken ikinci gruba giren suçlarda kesme nedenleri tek tek ve sınırlı sayıda gösterilmiştir. 5237 sayılı TCK"da ise bu şekilde bir ayrıma gidilmeksizin bütün suçlar bakımından kesme nedenleri ortak olarak düzenlenmiştir. 765 sayılı TCK"nun 104. maddesinde dava zamanaşımının; mahkûmiyet hükmü, yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda sanığın sorguya çekilmesi, sanık hakkında son tahkikatın açılmasına dair karar veya Cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesileceği öngörülmüş, 5237 sayılı TCK"nun 67/2. maddesinde ise yakalama, celb, ihzar müzekkereleri ve sanık hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karara yer verilmeyerek daha dar kapsamlı biçimde ve kesme nedenlerinin sirayeti konusunda nesnel sistem esas alınarak bir suçla ilgili olarak şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, iddianame düzenlenmesi, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi halinde dava zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
    Dava zamanaşımının durması ise, kanunda açıkça sayılan bazı hallerde soruşturma veya kamu davasının yürütülememesinden dolayı, bu halin ortaya çıkmasından, kalkması anına kadar geçen sürede zamanaşımının işlememesini ifade etmektedir. Zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde, zamanaşımı süresi en son kesen işlemden itibaren, durdurucu nedenin ortaya çıktığı ana kadar işleyecek, bu engelin kalkmasıyla duran zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımı süresinin hesaplanmasında ise önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle zamanaşımı süresi belirlenecektir. Dava zamanaşımının durmasının kabul edilmesinin nedeni, suçun soruşturma veya kovuşturma makamlarınca takip ediliyor olmasına rağmen kanunda sayılan bazı engel nedenlerden dolayı soruşturma veya kovuşturmanın yürütülmesinin mümkün olmamasına dayanmaktadır. (Faruk Erem, Ahmet Danışman, Mehmet Emin Artuk, Ümanist Doktrin Açısından Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1997, s. 1013). Durma kabul edilmezse ortaya çıkan engel hal nedeniyle işin uzaması sonucu davanın zamanaşımına uğraması söz konusu olabilecektir. Ancak davanın devam etmesini önleyebilecek her türlü engel dava zamanaşımının durmasını haklı göstermeyeceğinden, kanun açıkça bu sonuç ve etkiyi doğurabilecek halleri sınırlı bir şekilde saymıştır. Bu kapsamda 765 sayılı TCK"nun 107. maddesinde; "Hukuku âmme dâvasının ikamesi mezuniyet veya karar alınmasına yahut diğer bir mercide halli lâzım gelen bir meselenin neticesine bağlı bulunduğu takdirde mezuniyet ve kararın alınmasına yahut meselenin halline kadar müruruzaman durur", 5237 sayılı TCK"nun 66/1. maddesinde ise; "Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur." hükümlerine yer verilmiştir. Her iki düzenleme arasındaki fark 765 sayılı TCK"daki "hukuku âmme dâvasının ikamesi" ibaresi yerine 5237 sayılı TCK"da "soruşturma ve kovuşturma yapılması" ibaresinin tercih edilmesi ve yeni bir durma nedeni ihdas edilerek kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı duracağının kabul edilmesidir. Dava zamanaşımını durduran sebepler anılan maddelerde sayılanlarla sınırlı olmayıp ceza muhakemesi kanununda ve özel ceza kanunları ile ceza içeren kanunlarda bu konuda hükümler mevcuttur. Nitekim uyuşmazlık konusu olan CMK"nun 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde denetim süresi içinde dava zamanaşımı duracağı kabul edilmiştir.
    Anayasının 38. maddesinde dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamında olduğu benimsenmiş olup dava zamanaşımını durduran veya kesen nedenlerin kanunda açıkça gösterilmesi gerekir, bu nedenlerin yorum veya kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
    c) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı:
    5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinin 8. fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetime tâbi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilebileceği, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı; 10. fıkrasında, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verileceği; 11. fıkrasında ise denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı öngörülmüş, denetim süresinin hangi tarihleri kapsadığı, dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı hususlarında açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
    CMK"nun 231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz durumunda merci tarafından itirazın kabul edilerek kararın kaldırılması her zaman mümkündür. Bu nedenle denetim süresinin başlayabilmesi ve denetimlik serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenebilmesi için kararın kesinleşmiş olması gerekir. İtiraz sürecinde dava zamanaşımının durması gerektiğine ilişkin bir hüküm de bulunmadığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, kararın itiraz edilmeksizin yahut itirazın reddine karar verilerek kesinleştiği yani uygulanma kabiliyeti kazanıp denetim süresinin başladığı tarihten itibaren durmaya başlayacağı kabul edilmelidir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi ile kovuşturma geçici olarak durmakta olup ancak denetim süresinin sonunda yahut denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ortadan kaldırılarak hüküm kurulabilmektedir. Durma nedeni ortadan kalktığında zamanaşımı süresinin tekrar işlemeye başlayacağı gözetildiğinde, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır.
    Ancak, Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan "masumiyet karinesi" gereğince denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi nedeniyle hükmün açıklanabilmesi için ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gözetilmelidir.
    Ceza Genel Kurulunun 01.03.2016 gün ve 599-99 sayılı kararında açıklandığı üzere, denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar dava zamanlaşımının duracağına ilişkin açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İhbar olunan suçun kesinleşmesi şartının yorum yoluyla dava zamanaşımını durduran izin, karar yahut bekletici sorun olarak mütalaa edilmesi de mümkün değildir. Kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde özel bir durma nedeni ihdas etmiş ve dava zamanlaşımının sadece denetim süresi içinde duracağını kabul etmiştir. Bu nedenle denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar geçen sürede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu suçun dava zamanaşımının işlemeye devam ettiği kabul edilmelidir. Bu yorum kanun koyucunun amacına daha uygun olacağı gibi yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle oluşacak "hukuki güvenlik" ilkesini zedeleyici sonuçların bertaraf edilmesi bakımından da en uygun çözüm yolu olacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan "masumiyet karinesi" gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hükmün açıklanabilmesi için denetim süresi içinde işlendiği ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması gözetilmelidir.
    Buna göre, sanığın üzerine atılı kasten yaralama suçu için, 765 sayılı TCK’nun 456/2. maddesinde iki seneden beş seneye kadar hapis cezası öngörülmüş olup, 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi 5 yıl, 104/2. maddesi göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı süresi ise 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 16.03.2005 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımının, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 10.11.2009 tarihi itibarıyla durduğu, denetim süresi içinde kasıtlı yeni suçun işlendiği 10.01.2010 tarihinde yeniden işlemeye başladığı ve önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle hesaplandığında Yargıtay 3. Ceza Dairesince kamu davasının düşürülmesi kararının verildiği 07.10.2015 tarihinden önce 16.11.2012 tarihinde gerçekleşmiş bulunduğu anlaşıldığından, Özel Dairece kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.12.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi