Taraflar arasındaki “ tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.9.2008 gün ve 2006/534-279 sayılı kararın incelenmesi davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.09.2009 gün ve 2008/14118-10490 sayılı ilamı ile;
(“1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı Sağlık Bakanlığı"nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazına gelince; a)Dava, trafik kazası nedeniyle yaralanmadan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılardan Sağlık Bakanlığı tarafından temyiz olunmuştur.
Tıp doktoru olarak görev yaptığını belirten davacılardan T... G...., kaza nedeniyle işe gidemediği günlerde alamadığı döner sermaye ücretinin davalıdan alınmasını istemiş; yerel mahkemece de adı geçen davacının çalıştığı kurumdan bildirilen döner sermaye geliri, istekle bağlı kalınarak kabul edilmiştir.
Çalışanların başarımına (performansına) göre ödenen bir para olan döner sermaye geliri, sürekliliği olan bir ödeme olmayıp kazanın olmaması durumunda davacıya verileceği kesin olmayan bir ödemedir. Bu yüzden de geçici iş göremezlik zararının saptanmasında dikkate alınamaz.
Yerel mahkemece açıklanan bu yön gözetilmeden, döner sermaye gelirinin geçici iş göremezlik zararı olarak davalıdan alınmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
b)Kaza sırasında davacılar S... G.... ile T... G... "in aracında bulunan diğer davacılar V... Y.... ile H....Y...."ın kızı İrem Y...."ın yaralanmasından anne ve babası manevi tazminat istemişler ve yerel mahkemece de adı geçen anne ve baba yararına da manevi tazminat takdir edilmiştir.
Davacılar V... Y.... ile H... Y...."ın kızı İ... Y...."ın, dava konusu kaza nedeniyle yaşam tehlikesi geçirmeyecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek biçimde yaralandığı gözetildiğinde adı geçen davacılar yararına manevi tazminat takdir edilmesine yasal olanak bulunmadığı sonucuna varılarak manevi tazminat isteklerinin tümden reddedilmemiş olması doğru olmadığından karar bu nedenle de bozulmalıdır.”)
gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Sağlık Bakanlığı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; “davalı Sağlık Bakanlığı’na ait aracın davacı S... G....’in kullandığı araca kırmızı ışık ihlali yaparak çarptığını, araç içerisinde davacı S... G..., T.... G.... ve M... Gö... G.... ile İ... Y....’ın bulunduğunu, trafik kazası nedeniyle davacı T...G....’in 1 ay iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığını,araçta bulunan (davacılar V.... Y.... ve H.... Y....’ın kızları) İrem Y.’ın da yaralandığını ve uzun süre hastanede tedavi gördüğünü, okulundan geri kaldığını, davacıların manevi yönden ve fiziksel açıdan acı ve ızdırap çektiklerini, iddia ederek T.... G.... için 750.00 YTL maddi tazminat (döner sermaye zararı olarak), küçüğün ve ebeveynlerin üzüntü ve acılarının kısmen de olsa giderilmesi için davacılar H... ve V... Y.... lehine de çocukları İ.... Y....’ın yaralanması nedeniyle 1000’er YTL den olmak üzere toplam 2.000.00 YTL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 750.00 YTL döner sermaye zararının istenemeyeceğini, istenilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme; davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Davalı Sağlık Bakanlığı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire yukarıda belirtilen gerekçe ile mahkeme karını bozmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı Sağlık Bakanlığı vekili getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacılardan doktor olan Tülay G.’in geçici iş göremezlik süresi içerisinde alamadığı döner sermaye gelirini isteyip isteyemeyeceği ve mağdur İ.... Y....’ın yaralanması dikkate alındığında davacılar V...ve H... Y.... (mağdur İ.... Y...."ın baba ve annesi) lehine manevi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle zarar ve tazminat kavramları hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Hemen belirtilmelidir ki, kaynağı veya hukuki sebebi ne olursa olsun, zarar kavramı, zarar görenin mal veya manevi varlığındaki bir azalmayı; zararın tazmini ise, eğer zarar oluşmasaydı zarar görenin malvarlığı hangi halde olacak idiyse, o halin yeniden sağlanmasını ifade eder.
Doğaldır ki; kaynağına, sebebine ve her somut olayda farklı şekillerde gündeme gelebilecek benzeri ölçütlere göre, hem zararın nitelik ve kapsamı ve hem de tazmini, her olayın kendine özgü yapısı içerisinde, değişen bir özellik gösterecektir. Dolayısıyla, zarar verenin tazminat yükümlülüğü belirlenirken, zarar görenin malvarlığının zararın doğumundan önceki hale getirilmesinin sağlanması esas tutulmalı; bunu tam olarak sağlayacak, eş söyleyişle gerçek zararı gidermeye yeterli olacak miktarda tazminata hükmedilmeli; tazminat miktarı, zarar görenin malvarlığında zarardan önceki duruma göre bir artış sağlamamalı, ancak azalmaya da neden olmamalıdır.
Açıklanan ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.12.2003 gün ve E:2003/754 K:2003/749 sayılı ilamında da benimsenmiştir.
İsviçre Federal Mahkemesi de malvarlığının şimdiki durumu ile zarar verici olay meydana gelmeseydi içinde bulunacak olduğu durum arasındaki farkın zararı meydana getireceğini açıklamaktadır (BGE 116 II 444; 115 II 481; 104 II 199; 97 II 176; 87 II 291 (=Pra.51, Nr.29) 64 II 138; Aynı Yönde Merz, H.Schweizerisches Privatrecht, Sechster Band:Obligationenrecht, Allgemeiner Teil, Erster Teilband, Basel und Frankfurt am Main 1984, Oftinger K/Stark E.W 2, N.9; Oğuzman M.K./Öz M.T. Borçlar Hukuku Genel Hükümler İstanbul 1995 s.528, 529, 546; Tekinay S.S./Akman S./Burcuoğlu H./Altop A., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul 1993 s.602; Tandoğan H.Türk Mesuliyet Hukuku, Akit Dışı ve Akdi Mesuliyet Ankara 1961 s.265).
12.05.2006 gün 26166 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum Ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmeliğin amacını belirleyen 1. maddesinde; Yönetmeliğin amacı, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında, Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri dikkate alınmak suretiyle, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, (Değişik ibare: 30/07/2010-27657 S.R.G.Yön./1.mad.) eğitim, öğretim, inceleme ve araştırma faaliyetleri ile yapılan muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak, döner sermayeden yapılacak ek ödemenin oran, usul ve esaslarını belirlemek, sağlık hizmetlerini iyileştirmek, kaliteli ve verimli hizmet sunumunu teşvik etmek olarak belirlenmiştir.
Yönetmelik düzenlemesi dikkate alındığında döner sermaye ödemesine tabi personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, eğitim, öğretim, inceleme ve araştırma faaliyetleri ile yapılan muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlara bağlı olarak çalıştığı sürece yapılan bir ödeme olduğu görülmektedir.
Bu çerçevede somut olay değerlendirildiğinde; davacı, sağlık bakanlığına bağlı sağlık ocağında aile hekimi olarak görev yapmaktadır. Dava konusu kaza sonucu meydana gelen kırıklar nedeni ile 1 ay süre ile geçici iş göremezlik halinin bulunduğu belirlenmiştir. 1 aylık geçici iş göremezlik döneminde döner sermeye payının alınamaması nedeni ile meydana gelen zararın, 1326,82 TL olduğu ilgili kurum tarafından bildirilmiştir. Bu nedenle davacının geçici iş göremezlik dönemi içinde davalının eylemi nedeni ile çalışamadığı ve bu nedenle malvarlığında meydana gelecek artışı engellediği kabul edilip istemin kabulüne karar verilmesi gereklidir.
Dava konusu kaza nedeni ile davacılar anne ve baba lehine manevi tazminat hükmedilip hükmedilemeyeceğine yönelik uyuşmazlığa gelince:
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, dava dilekçesinde davacılar olarak İ... Y...’a velayeten H... ve V... Y.... olarak gösterilmiş; dava dilekçesinin açıklanması safhasında ise “İ... Y....’ın yaralanmasından dolayı gerek küçüğün ve gerekse ebeveynlerin üzüntü ve acılarının kısmen de olsa giderilmesi için 1000 TL’ şerden olmak üzere toplam 2000 TL manevi tazminatın anne ve babası olan H.... ve V.... Y.... ödenmesi” isteminde bulunulmuştur. Dava dilekçesi bir bütün olarak dikkate alındığında davacıların yaralanan küçük İrem Y. lehine yaralanmadan dolayı diğer davacılar H... ve V... Y...’ın da çocuklarının yaralanması nedeni ile manevi tazminat istedikleri anlaşılmaktadır. Bu istemler karşılığında kural olarak mahkemece yapılması gereken usulü işlemin davacıların neticei talebinin açıklattırılması ve davacılar (özellikle İrem Y.) için istenilen miktarların ayrı ayrı belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekli iken bu hususun dikkate alınmamış olması temyiz edenin sıfatı ve temyiz nedenlerine göre bozma sebebi yapılamayacağı için Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında sadece eleştirilerek geçilmesine karar verilmiştir.
Küçüğün anne ve babası lehine manevi tazminat hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasına gelince;
Bilindiği üzere, BK 49.maddede “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur. Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge, ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı, aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı ortaya koyar. Bunun gibi, küçüğün kişilik hakları ihlal edildiği gibi suç niteliğindeki haksız eylemle çocuğunun ana babasının da kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Çünkü bu eylem sonucu gerek küçüğün, gerekse ana babanın ruhsal dengeleri bozulacaktır.
Öte yandan BK 47.madde de düzenlenen “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” hükmünden de anlaşılacağı üzere cismani zarara uğrayan kimseye manevi tazminat verilebilecektir. Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun ana babası gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz konusu olduğu, çocuklarının yaralanması nedeniyle ana babanın manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 26.4.1995 Tarih,1995/11-122 esas,430 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.
Somut olaya gelince, davalı Sağlık Bakanlığına ait ambulansın davacılardan S.... G...’in kullandığı araca çarpması sonucunda araç içerisinde bulunan davacı ana babanın müşterek çocuğu olan İ... Y...’ın kafasında cam parçalanmasına bağlı olarak frontolde yaralanmalar olduğu, sağ omuzda şişlik meydana geldiği, sol ayak baş parmağının kesik olduğu, sonuç olarak hayati tehlike geçirmeden, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı, kazanın arka araçta bulunan anne ve babanın gözü önünde meydana geldiği sabittir.
Olağan hayatta çocuğun düşmesi, bir tarafının kırılması gibi kazalar veya çocuğun hastanede tedavi görmesi sırasında yanında o ortamda kalınması, acısını hissetmesi, yapılan bir iğnenin dahi acısı anne babayı derinden etkilemekte, yaşam kalitesini ruhsal yönden düşürmektedir. Kaldı ki kazanın anne ve babanın gözü önünde meydana gelmesinin anne ve baba üzerinde meydana getireceği şok dikkate alındığında BK 47 maddesinde hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olduğu açık olduğundan, davacı anne ve baba da bir miktar manevi tazminata hak kazanacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkemece açıklanan şekilde davacılardan T.... G....’in talep ettiği maddi tazminatın ve davacılar H... ve V... Y... ’ın talep etmiş olduğu manevi tazminatın davalıdan tahsiline ilişkin kararda direnilmiş olması usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, hükmedilen tazminat miktarı bozma nedenine göre Özel Dairece incelenmemiştir.
Bu nedenle, tazminata hükmedilmesine ilişkin direnme uygun bulunmakla, dosyanın tazminat miktarlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı DİRENME KARARI UYGUN OLUP, hüküm altına alınan tazminat miktarlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 06.10.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.